Demirtaş'ın iddiası: Ülkeyi darbe koşullarına götüren hükümettir

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2017 18:23

Demirtaş'ın iddiası: Ülkeyi darbe koşullarına götüren hükümettir

Haberin Devamı

Felat BOZARSLAN/DİYARBAKIR, (DHA)- HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Türk milletini, Cumhuriyeti ve TBMM'yi alenen aşağılamak' iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında, "Hükümete yönelttiğim eleştirilerin sertliği veya yumuşaklığı savcıyı ilgilendirmez. Burada açıkça ideolojik olarak hükümeti koruma kaygısı vardır" dedi. Demirtaş ülkeyi darbe koşullarına götürenlerin, eleştirilerini dikkate almayan hükümet olduğunu öne sürdü.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 9 Eylül 2015 tarihinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşmasında 'Türk milletini, Cumhuriyeti ve TBMM'yi alenen aşağılamak' suçunu işlediği iddiasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başlandı. Diyarbakır 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlayan davaya Demirtaş Edirne F tipi Cezaevi'nden SEGBİS sistemi ile katıldı. Duruşmayı, HDP milletvekilleri Feleknas Uca, Dilek Öcalan ve Mahmut Toğrul da izledi. Duruşmada söz alan Selahattin Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman, müvekkilinin halen yasama dokunulmazlığı olan bir milletvekili olduğunu, yaptığı konuşmanın yasama sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve dokunulmazlığının kaldırılması için gereken idari işleyişin usulüne uygun yapılmadığını savundu. Karaman, yargılamanın durdurulmasını istedi. İstemi değerlendiren mahkeme, 20 Mayıs 2016 tarihinde Anayasa'da değişiklik yapılmasına dair yasanın geçici maddesini gerekçe göstererek reddetti.
"TÜM MİLLETVEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASINI SAVUNDUK"
Savunması alınan Demirtaş, iddianameyi düzenleyen savcının görevini eksik olarak yerine getirdiğini ileri sürerken, mahkemede suçsuzluğunu katınlama yükümlülüğü bulunmadığını ancak, savcı kendisinin suçlu olduğumu kanıtlamakla yükümlülü olduğunu söyledi. Demirtaş, şöyle dedi:
"Davanın esasına girildikten sonra sorumsuzluk kapsamına giren bir soruşturma olduğu anlaşılırsa, bana karşı anayasal bir suç işlenmiş olacaktır. Ben yasama meclisinin üyesi olarak nasıl ki elimi kolumu sallayarak gelip hakim veya savcının elindeki dosyaya müdahale edemezsem, güçler ayrılığı gereği bir yargı üyesinin de benim görevime müdahale yetkisi yoktur. Yargılamanın halen devam etmesi doğrudan parlemantonun iradesine müdahaledir. Biz tüm milletvekilleri için dokunulmazlıkların dönem sonuna kadar kaldırılması gerektiğini savunduk. Şu anda karşınızda dokunulmazlığı bakandan, başbakandan hiç bir farkı olmayan bir milletvekili olarak bulunuyorum. Mutlak yargılama yetkiniz vardır. Ancak, ben de yasama meclisinin bir üyesi olarak kesinlikle haklıyım. Çünkü, dokunulmazlığım halen vardır. Dolayısıyla yasama ve yargı üyeleri arasında bir yetki çatışması ortaya çıkmaktadır. Kanunumuzda böyle bir çelişki veya çatışma ortaya çıktığında yargı üyesinin yargılama yetkisinin, yasama üyesinin yasama yetkisinden üstün olduğuna dair bir belirleme yoktur. O nedenle biz bu haliyle yargılama yapılamayacağını savunarak, ifade vermeyi kabul etmedik. Biz burada 'Yargının yetkisini tanımıyoruz' demedik. Tam tersine yargının bağımsızlığını, saygınlığını, onurunu savunduk."
Hükumet sözcülerinin manipülatif çarpıtmaları ile HDP'nin yargı makamlarının yetkisini tanımadığı havası oluşturulduğunu belirten HDP Eş Genel başkanı Demirtaş, hükümetin yargıyı tanımadığını, Anayasa'ya aykırı işler yaptığnı, yasama ve yargı üyelerini karşı karşıya getirdiğini iddia ederken, şöyle konuştu:
"Yargıladığınız kişi sadece şahsını temsil eden birey değildir. Konuşmam, parlamenter yetkim ve seçmenlerimden aldığım meşruiyete dayalı siyaset hakkımdır. Yargıladığınız şey tam olarak budur. Suçlandığım konuşmamı okuduğumda neresinde Türk milletine veya Cumhuriyete hakaret ettiğim ya da neresinde TBMM'yi alenen aşağıladığım belirtilmiyor. Konuşma Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın politikalarına, idari kararlarına yönelik eleştirilerden ibarettir. Savcı, temsil ettiğim parlamentoya tam olarak nerede hakaret ettiğimi belirtememiş. Milletvekilleri denetleme görevlerini değişik şekillerde yerine getirirler. Yaptığım konuşma parlamenter denetim görevidir. Parlamenter denetimi nasıl yaptığım konusunda savcılık makamları müdahale hakkına sahip değildir. Ben muhalefet lideriyim ve denetimi layıkıyla yapıp yapmadığımı sadece seçmenler denetleyebilir. Bunun hesabını da sandıkta sorabilir. Görevimi yerine getirirken hükümete yönelttiğim eleştirilerin sertliği veya yumuşaklığı savcıyı ilgilendirmez, yargıyı ilgilendirmez. Burada açıkça hükümeti idolojik ve siyasi olarak koruma kaygısı vardır. Hiçbir iktidar, parti ve idoloji kutsal değildir. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve muhalefet başkanı eleştiriden azade değildir. Bizim yaptığımız denetim ve eleştiriler AKP'yi korumak adına bize karşı yargı baskısına dönüşmüştür."
HDP Eş Genel başkanı Selahattin demirtaş, yargılama konusu olan konuşmada, "Bütün bu olanlarda, bu işte bir terslik olmalı" cümlesini kullandığını da belirterek, bu uyarısının 15 Temmuz darbe girişiminde nasıl bir vahşetle ortaya çıktığını gördüklerini söyledi. Demirtaş, şöyle konuştu:
"Cizre'de güvenlik güçlerinin uygulamalarının zor kullanma yetkisini aştığını söylemiştim. Bu konuda hükümet sürekli oradaki komutanları savunmuştur. O gün bu konuşmayı yaptığımda savcılar peşime düşüp, soruşturma açacaklarına bu eleştirilerimden yola çıkarak bu uygulamaları yapan güvenlik güçlerini soruştursalardı, belki de 15 Temmuz darbecileri daha erken ortaya çıkarılacaktı. Cizre'de bu operasyonları yürütenler darbeci olarak tutuklandı. Sur'da operasyonu yürüten Ordu Komutanı bile tutuklandı. O gün terslik olduğu konusunda uyarırken yanlışın farkındaydık. Darbeci komutanlar ülkede hükümetin yönetim zaafiyeti içerisine girdiğini ispatlamak için sokağa çıkma yasağı olan birçok yerde orantısız güç kullandılar. MGK'ya yanıltıcı istihbari raporlar göndererek, ordunun tanklarla şehirlere girmesini sağladılar. Ülkeyi adım adım darbe sürecine götürdüler. O günlerde biz hükümeti uyarmışız. Yaptığım birçok konuşmada şunu belirttim; bir yerde birileri hendek, barikat kazarak eline silah almışsa devletin yasalar çerçevesinde müdahale hakkı ve yetkisi vardır. Ancak, bu yetki fazlasıyla aşılmaktaydı. Bunu yapan komutan ve bu kararı siyasi olarak veren hükümeti eleştirdiğimizde savcılar bize değil, ortaya çıkardığımız suça yönelik soruşturmayı yönetmeliydi. Elbet ülkemizi vahşi darbe girişimine götüren tek alçaklık bu değildi. Bunlar başka şeyler de yaptı. Bu konuşmalardan dolayı yargılanması gereken ben değilim. Bu eleştirilerimizi dikkate almayarak ülkemizi darbe koşullarına götüren hükümettir yargılanması gereken. Biz muhalefet olarak iktidarın yürütme görevini denetledik ve anlaşılıyor ki yerinde bir denetim yapmışız. Bundan dolayı madalya istemiyoruz ama iddianameyi de hak etmiyoruz. Eleştirdiğimiz konuların tamamı yürütmenin faaliyetleridir. Bunlar Türk milletinin, Cumhuriyetin ve TBMM'nin faaliyeti değildir. Bütün yargılama, tutuklama takvimlerinin Türkiye'de devam eden referandum sürecine endeksli olduğu gözetilerek yargının siyasete alet olmasını engellemenizi bekliyorum."
Dava eksiklerin tamamlanması için ertelendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!