Güncelleme Tarihi:
DİYARBAKIR, (DHA)- DOĞU ve Güneydoğu'daki 14 ilin baro başkanları tarafından Şırnak'ın Cizre ilçesinde 2 gün süren toplantının sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde, FETÖ/PDY darbe teşebbüsünün kınandığı belirtilerek, "Bundan çıkarılması gereken dersler olduğunu ve bir daha ülkemizin darbelere zemin hazırlayacak tüm oluşumlardan arındırılması gerektiğinin ve darbelerin panzehirinin demokratikleşme olduğunun altını çizmek istiyoruz" denildi. Bildiride ayrıca, KHK ile getirilen hukuk fakültesi dışındaki üniversite mezunlarına idari yargı hakimi olma yolunun açılmasının kaygı verici olduğu ifade edildi.
Şırnak'ın Cizre ilçesinde 14-15 Temmuz tarihleri arasında aralarında Diyarbakır, Şırnak, Tunceli, Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Van, Tunceli ve Ağrı barolarının da bulunduğu 14 ilin baro başkanlarının toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Bildiride, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden, yönetimde ve bürokraside yaşanan aksaklıklar giderilerek, bürokratik ve statükocu siyaset tarzının aşılması ve insan haklarına dayalı demokratik bir sosyal hukuk devleti anlayışının geliştirilmesinin öncelikli beklenti olduğu ifade edildi. Türkiye'de yaşanan kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil, söylem ve siyaset tarzının terk edilerek, toplumun tamamını kucaklayan bir siyaset dilinin yerleşmesi ve farklılıkların zenginlik olarak görülmesi gerektiği belirtilen sonuç bildirisindeki maddeler şöyle sıralandı:
"- 15 Temmuz darbe girişiminin 2'nci yıl dönümüne denk gelen toplantımızda FETÖ/PDY darbe teşebbüsünü bir kez daha kınıyoruz. Bundan çıkarılması gereken dersler olduğunu ve bir daha ülkemizin darbelere zemin hazırlayacak tüm oluşumlardan arındırılması gerektiğinin ve darbelerin panzehirinin demokratikleşme olduğunun altını çizmek istiyoruz. Buradan yola çıkarak vurgulanması gereken ana konu; millet iradesinin üzerinde bir güç olmadığı gerçeğidir.
- Olağanüstü bir yönetim şekli olan OHAL’in giderek olağan bir yönetim modeline dönüşmüş olmasından kaygı duymaktayız. 2 yıllık sürecin ve KHK hukukunun sadece hak arama özgürlüğünü kısıtlamakla kalmadığı, giderek hukuksuzluğu kalıcı hale getirdiği yönünde toplumun tüm kesimlerinde ortak bir kanı oluşmuştur. OHAL ile gelen mağduriyetleri giderme konusunda kurulan OHAL komisyonunun hızlı ve adil bir şekilde karar vermesi sağlanmalı, yeni mağduriyetlere sebebiyet verilmemelidir. OHAL uygulamasına son verilmesi yönündeki açıklamalar tarafımızca olumlu bir gelişme olarak değerlendirilirken; bazı yasal düzenleme ve uygulamaların OHAL’i yerel makamların inisiyatifi ile uygulanabilecek şekilde kalıcı hale getirilmesinin demokratik toplumun gerekleri ile temel hak ve özgürlükler yönünden kabul edilemez olduğunu vurgulamak isteriz.
- Diyarbakır Barosu özelinde bölge barolarını hedef göstererek yapılan talihsiz açıklamanın ve kullanılan dilin kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı bir siyaset yöntemi olduğu bu nedenle terk edilmesi gerektiğini yineliyoruz. Ülkede kutuplaşma yaratan ve seçim atmosferinde kullanılan dilin derhal bırakılması yönündeki çağrımızı da bu vesileyle yineliyoruz.
- Toplumun ihtiyacı olan siyasi partilerin, sivil toplum örgütü ve kuruluşların, yani toplumun tüm kesimlerinin hazırlık sürecine dahil edileceği katılımcı, demokratik, özgürlükçü, evrensel insan haklarına dayalı, ülkedeki bütün farklılıkları birer zenginlik olarak gören yeni bir anayasa yapılmasıdır.
- 28 Kasım 2015 tarihinde suikaste kurban giden Diyarbakır Barosu Başkanı sevgili dostumuz Av. Tahir Elçi’nin soruşturmasının halen tamamlanamamış olması, hatta dosyada tek bir şüphelinin dahi olmaması, faillerinin yargı önüne çıkarılmamış olması kabul edilemez niteliktedir. Dönemin Başbakanından, Adalet Bakanına ve İçişleri Bakanına kadar Tahir Elçi’nin faillerinin bulunacağı, olayın tüm yönleriyle aydınlatılacağı yönündeki sözlerini tutmalarını tekrar talep ediyor ve dosyanın faili meçhul dosyalar arasına eklenmesine müsaade etmeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
- Son dönemlerde ne yazık ki çocuk istismarı, ülkemizin en önemli gündemlerinden birini oluşturmaktadır. Çocuklarımızın korunması için daha etkin tedbirlerin alınması ve daha etkin bir şekilde uygulanması, bu konuda, bu alanda çalışma yürüten başta STK’lar olmak üzere tüm kurumlardan görüş alınarak yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak idam konusunun bu tartışmalar içerisinde yer almasının doğru olmadığını, idam veya idam cezasının bu sorunun çözümünde etkili olamayacağını vurgulamak istiyoruz.
- 703 sayılı KHK ile getirilen hukuk fakültesi dışındaki üniversite mezunlarına idari yargı hakimi olma yolunun açılması, ciddi anlamda kaygı vericidir. Hukuk eğitimini almamış kişilerden hukuka uygun ve doğru bir karar beklemek mümkün değildir. Bu düzenlemenin hukuk devletinde ve bağımsız yargıda yeri yoktur. Bu yanlıştan ivedi olarak dönülmesini beklemekteyiz.
- Yaşam hakkı kutsaldır; bu hakka saldırı niteliğindeki her türlü eylem ve müdahaleyi kabul edilemez olarak görüyoruz. Bu anlamda son zamanlarda özellikle bölgemizde (Ağrı, Hakkari ve Lice) meydana gelen infazları kınıyoruz.
- Bölge baroları olarak, kürt meselesinin kalıcı çözümü için demokratik ve sivil siyaset kanallarının açılmasının gerekliliğine inanıyor; toplumsal tüm sorunlarımızı diyalog, hukuk, akıl ve vicdan ekseninde çözmenin mümkün olacağını vurguluyoruz. Bu anlamda siyasal iktidardan, tüm siyasi partilerden, seçilmiş tüm milletvekillerinden yeniden bir barış ve huzur ortamını hayata geçirmelerini beklemekteyiz."