Güncelleme Tarihi:
Felat BOZARSLAN/DİYARBAKIR,(DHA)- ANAYASA Mahkemesi, önceki gün milletvekilliği düşürülen HDP'li Selma Irmak'ın 'kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma' haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı bireysel başvuruyu reddetti.
Anayasa Mahkemesi, 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan ve 'Terör örgütü propagandası yapmak' suçundan aldığı 2.5 yıllık hapis cezası kesinleştiği için milletvekilliği düşürülen HDP'li Selma Irmak'ın, 'kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma' haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi. Irmak'ın 1 Aralık 2016 günü yaptığı başvuru hakkında, 7 Mart 2018'de karar veren Anayasa Mahkemesi, yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliğiyle; tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy çokluğuyla; soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliğiyle; tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy çokluğuyla karar verdi.
İki ayrı iddia ile ilgili karşı oy kullanan Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Engin Yıldırım, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmadığını açıkladı.
PKK KAYNAKLI TERÖR, TÜRKİYE'NİN EN HAYATİ SORUNU
Kararında, PKK'nın terör örgütü olduğunun ulusal ve uluslararası makamlar tarafından kabul edilmiş, tartışmasız bir olgu olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi, anılan örgütün gerçekleştirdiği eylemlerin terörist şiddet, bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene, milli güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır tehdit oluşturduğunu kaydetti. Ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK kaynaklı terörün, onlarca yıldır Türkiye'nin en hayati sorunu haline geldiği belirtilen kararda şu ifadelere yer verildi:
"Kamuoyunda 'Demokratik açılım süreci', 'Çözüm süreci' ve 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' gibi farklı isimlerle ifade edilen süreç içerisinde, 2012 yılının son döneminden itibaren PKK tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları önemli ölçüde azalmıştır. Ancak Suriye'de son yıllarda yaşanan iç savaşın Türkiye'nin güvenliği üzerinde etkileri olmuş, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör olayları yeniden artmaya başlamıştır."
İHLAL KARARI VERİLSE BİLE SERBEST KALMASINA İMKAN VERMEZ
Temel hak ve özgürlüklere saygının, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olduğu ve bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesinin idari ve yargısal makamların görevi olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi:
"Gözaltına alınan, sonra tutuklanan kişinin gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yaptığı bireysel başvuruda ihlal sonucuna varılmasının, özgürlükten mahrum kalmanın sona ermesi bağlamında başvurucunun kişisel durumuna bir etkisinin olması mümkün görünmemektedir. Gözaltına alma kararı hukuka aykırı da olsa kişi hakim tarafından tutuklandığından, gözaltı kararının hukuka aykırı olduğu yönündeki bir tespit ve ihlal kararı tutuklu kişinin serbest kalmasına tek başına imkan vermeyecektir. Bireysel başvuru kapsamında verilecek muhtemel bir ihlal kararı, talep etmesi halinde başvurucu lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilecektir. Başvurucunun yasama dokunulmazlığından yararlanması nedeniyle tutuklanamayacağı söylenemez. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır."
'OPERASYONLARIN YAPILIŞ ŞEKLİNİ ELEŞTİRMEK, MEŞRU GÖRÜLEBİLİR'
Demokratik bir toplumda özellikle siyasetçilerin, terör propagandası niteliği taşımadıkça, terör operasyonlarının yapılış şeklini eleştirmesinin meşru görülebileceği vurgulanan kararda, "Soruşturma mercilerinin, başvurucunun sözlerinin terör operasyonlarının yapılış şeklini eleştirmenin ötesinde, güvenlik güçleriyle çatışma halinde olan terör örgütü mensuplarının eylemlerini öven, meşru gösteren hatta sahiplenen nitelikte olduğu yönündeki değerlendirmelerinin ve konuşmaların yapılmasını suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul etmelerinin temelsiz olduğu söylenemez. Başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir. İsnat edilen suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu anlaşılmaktadır" denildi.
'SUÇLA MÜCADELEYİ GÜÇLEŞTİRECEK ŞEKİLDE YORUMLANMAMALI'
Anayasa Mahkemesi'nin, milletvekillerinin tutukluluğuyla ilgili verdiği kararlarında seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarıyla bağlantılı olarak sadece tutukluluğun makul süreyi aştığı şikayetlerini incelediği belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Mahkeme, milletvekillerinin hiçbir durumda tutuklu olarak yargılanamayacakları yönünde bir değerlendirme yapmamıştır. AİHM'in de milletvekilleri hakkında tutuklama tedbirinin hiçbir koşulda uygulanamayacağına ya da böyle bir tutuklamanın otomatik olarak ölçüsüz olduğuna dair bir yaklaşımı söz konusu değildir. AİHM, PKK ile bağlantılı suçlamalar dolayısıyla dokunulmazlıkları kaldırılan ve sonrasında tutuklanan milletvekillerinin tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarını kabul etmemiştir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin siyasi amaçlarla gerçekleştirildiği iddiasının incelenmesini gerektiren bir durum söz konusu değildir. Tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir."