Güncelleme Tarihi:
DİYARBAKIR (AA) - AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik, "HDP'nin sorumsuz yaklaşımlarına, 6-7 Ekim'de sokaklarda sergilenen barbarlığa rağmen çözüm sürecinin devam etmesi için elimizden ne gelirse yapmaya devam edeceğiz" dedi.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Diyarbakır'a gelen Çelik, beraberinde AK Parti Milletvekilleri Oya Eronat, Mine Lök Beyaz ve Mehmet Süleyman Hamzaoğulları ile AK Parti İl Başkanı Aydın Altaç'ı ziyaret etti.
Çelik, burada yaptığı açıklamada, öğretmen okulunu Diyarbakır'da okuduğunu ifade ederek, bu kentin çok ekmeğini yediğini, suyunu içtiğini söyledi.
Çelik, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve AK Parti Grup Başkanvekilliği görevlerini yürüttüğü dönemlerde de Diyarbakır'da birçok etkinliğe katıldığını hatırlattı.
- "Bu bölgeye pozitif bir ayrımcılık uygulandı"
Hükümet, devlet ve parti olarak Diyarbakır'ı hep önemsediklerini, çünkü bu kentin Türkiye'nin önemli merkezlerinden biri olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:
"Ama maalesef Diyarbakır sancılar yaşıyor. AK Parti iktidara geldikten sonra maddi sefaletimiz, maddi geri kalmışlığımız büyük çapta giderildi. Her şey süt gibi olduğu gibi bir iddiamız yok ama havayolundan karayoluna, demiryolundan, tarım alanlarına, sağlıktan eğitime kadar özellikle Doğu ve Güneydoğu'nun makus talihini yenmek üzere AK Parti hükümetleri çok büyük fedakarlıklarda bulundu. Bu bölgeye pozitif bir ayrımcılık uygulandı."
"İşin manevi tarafından bakıldığında bizden önceki hükümetlerin ve derin devlet aklının ırkçı ve ayrımcı politikaları sözkonusuydu" diyen Çelik, önceleri asimilasyon, ret ve inkar politikalarının söz konusu olduğunu savundu.
- "Bölgedeki siyasi rakiplerimizde bu iyi niyeti görmüyoruz"
Çelik, şunları kaydetti:
"AK Parti ırkçılığı, bölgeciliği ayaklar altına alan bir felsefeyle kuruldu. Ve biz her zaman, 'Ülkemizin tüm bölgeleri bizim için aynıdır, Türkü, Kürdü, Sünnisi, Alevisi hepsi bu ülkenin evladıdır' dedik. Anayasal vatandaşlık esastır. Bu insanlarımızın hepsinin farklılıklarını koruyarak bu ülkenin anayasal güvencesi altında yaşama hakkı vardır. Bu bölge kan ve gözyaşı ile anılırken bu konuda demokratik devletin yapması gereken ne ise onu yaptık. Fakat bunlar hala yapılmaya devam edilirken özellikler bölgedeki siyasi rakiplerimizde maalesef bu iyi niyeti ve yaklaşımı görmüyoruz."
Çelik, anadilinin Kürtçe olduğunu, Türkçe'yi ilkokulda öğrendiğini ifade ederek, "Kürt çocuklarının kanı üzerinden siyaset yapmak barbarlığın en büyüğüdür. Polisin, askerin, korucunun kanı üzerinden siyaset yapmak, istismar yapmak aynı derecede büyük bir barbarlıktır. Türk çocukları da Kürt çocukları da ölmesin. Bizim derdimiz bu" diye konuştu.
- "Gözyaşının dinmesi için elimizi uzatıyoruz"
"Çözüm süreci diyeceksin, yol keseceksin, kimlik kontrolü yapacaksın, vatandaştan, esnaftan, tüccardan, 'vergi' adı altında haraç toplayacaksın, şantiye basacaksın, iş makinelerini yakacaksın. Kalkınma hamlesine karşı müteahhidi çalıştırmayacaksın, istediğin adamı da dağa kaçırıp şantaj malzemesi yapacaksın. Peki bu nasıl çözüm süreci olacak?" ifadelerini kullanan Çelik, şunları dile getirdi:
"Bu memlekette gözyaşının dinmesi, kanın akmaması, anaların gözyaşının gerçekten dinmesi için elimizi uzatıyoruz. Devletin istihbarat örgütü PKK ile görüşücekse görüşsün, İmralı ile görüşecekse görüşsün. Kiminle görüşülecekse onunla görüşülsün. Yeter ki biz bu fitneyi, ızdırabı memleketimizden söküp atalım. Türkiye'de 1990'lı yıllarda derin devletin yaptığını şimdi PKK yapıyor. Eskiden gözaltında iken kaybolmalar, faili meçhul cinayetler vardı. 1990'lı yıllarda HEP, DEHAP, HADEP üyeleri bu partilerin mensupları olduğunu derin devlet yapılanmalarından zarar geleceği düşüncesi ile söyleyemezlerdi."
Bazı kişilerin AK Parti'nin oluşturduğu demokratik ortamı, hukuk zemini kullanarak, AK Partililere hayat hakkı tanımadığını öne süren Çelik, herkesin şapkasını önüne koyarak ne yaptığını düşünmesi gerektiğini belirtti.
- "Hiçbir insanın ölmesini istemeyiz"
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Büyükşehir Yasası'nı aleyhimize de olsa HDP çıkarmadı, AK Parti çıkardı. Bu demokrasiye olan inancımızın bir gereğidir. Ama demokrasi sopayla beraber yürümez. HDP'nin sorumsuz yaklaşımlarına, 6-7 Ekim'de sokaklarda sergilenen bu barbarlığa rağmen biz çözüm sürecinin devam etmesi için elimizden ne gelirse yapmaya devam edeceğiz. Bunu bozan, sabote eden taraf AK Parti olmayacak."
Kobani'deki Kürtlerin ölmesini istemenin dünyanın en zalimce duygusuna sahip olmayı gerektirdiğini savunan Çelik, "Hiçbir insanın ölmesini istemeyiz. Esed şu an Halep'i bombalıyor. 'Türk ordusu gitsin, Halep'i kurtarsın' diyen var mı? 'Ordu girmesin buraya'. Peki ne yapmamızı istiyorsunuz?."
Çelik, ölümle burun buruna gelen bir insanlara dini, mezhebi ve etnik kimliğine bakmaksızın kapılarını açtıklarını belirterek, bu kapsamda Türkiye'nin Kobani'den gelen150 bin kişiye kapısını açarak, bu kişilerin tüm insani ihtiyaçlarının karşılandığını söyledi.
- "Türkiye hem Türk hem de Kürdün evidir"
IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde HDP'nin tavrını eleştiren Çelik, "Kobani olayları bahane edilerek yaşanan vandalizmi tüm Diyarbakır görüyor. Ben Vanlıyım bütün Van bunu gördü. 'Biz insanlara sokağa çıkın, demokratik tepkinizi gösterin, şiddet eylemleri gerçekleştirin, kırın, dökün demedik' diyorlar" şeklinde konuştu.
Çelik, şöyle dedi:
"Eğer siz baraj kapaklarını kontrolsüz bir şekilde açarsanız, 'su niye tahribat yapıyor' diye şikayet etmeye hakkınız olmaz. Bu şikayeti yaparsanız, bu kendi ahmaklığınızı tescil ettirmek anlamına gelir. Kitleleri sokağa dökeceksiniz, onları teşvik ve tahrik edeceksiniz, ondan sonra da 'Biz onların yaptıklarından sorumlu değiliz' diyemezsiniz. Arabanızın balataları sağlam değilse fren yapınız sağlam değilse gaza basmak felaket getirir. Her sözünüzün başında, 'Barış, demokrasi, kardeşlik' diyeceksiniz. Bunlar lafla olmaz ki. Bal, bal demekle ağız tatlanmaz. 'Demokrasi' diyeceksiniz sizin gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayacaksınız. Ondan sonra da demokrasiden söz edeceksiniz."
"Kobani'deki durumu gözönünde bulundurarak kendi memleketini cehenneme çevirme hakkını nereden buluyorsun sen? Gemi battığı zaman mürettebat ile yolcular da batar. Türkiye hem Türk hem de Kürdün evidir" diyen Çelik, memleketin 780 kilometrekarelik sınırının vatan gemisi olduğunu ifade etti.
- "CHP plajların partisi oldu"
AK Parti dışında, "Türkiye partisi" diyebilecekleri bir partinin olmadığını savunan Çelik, şöyle konuştu:
"BDP bir bölgenin partisidir ve Kürt etnisite üzerinden siyaset yapıyor. MHP Türk etnisitesi üzerinden siyaset yapıyor ve bir bölgenin partisidir. CHP, 'Türkiye'nin birleştirici gücü' diye bir slogan koymuş. Bu slogan size çok komik gelmiyor mu? Türkiye'nin yarısında olmayan bir CHP nasıl birleştirici güç oluyor? Türkiye'nin bir başından Hakkari'ye gidiyorsunuz CHP yok. CHP plajların partisi oldu. Bu nasıl bir birleştirici güçtür?."
Fethiye'de HDP'nin tabelası indirildiğinde parti sözcüsü sıfatı ile en sert tepkiyi kendisinin verdiğini belirten Çelik, Türkiye'nin her siyasi partisinin ülkenin 81 vilayeti, 900 ilçesi ve 780 kilometrekaresinde siyaset yapabilmesi gerektiğini vurguladı.
Çelik, HDP'nin Fethiye'de, Yozgat'ta, MHP'nin de Diyarbakır'da siyaset yapabilmesi gerektiğine işaret ederek, barışın o zaman Türkiye'ye geleceğini ifade etti.
Çelik, "PKK'lılar bizim partililerimize, 'Oradan vazgeç, bize katıl' diyorlar. Demokratik siyaset bu mudur? Gerçekten barış, kardeşlik, farklılıklara tahammül edilen ve saygı gösterilen bir iklim ve zemin istiyorsak, önce kendimizden başlayacağız. Kimsenin Musa gibi konuşup, Firavun gibi icraat yapmaya hakkı yok" diye konuştu.
- HDP Milletvekillerinin İmralı ziyareti
Bir gazetecinin, "HDP Milletvekillerinin İmralı ile görüşmesi sağlanacak mı? sorusunu Çelik, şöyle yanıtladı:
"HDP ve HDP Milletvekilleri parlamenter sorumluluk çerçevesinde hareket ettikleri sürece onlar bizim arkadaşlarımızdır. Aynı parlamento çatısı altında yasama ve denetim faaliyeti yaptığımız arkadaşlarımızdır. Çözüm süreci ve Kürt meselesinde de o insanlar bu meseleyi paylaştığımız, muhatap olduğumuz insanlar olmaya devam edecekler. Ama sokakları şiddete teşvik eden bir yapı, bir tavır söz konusu olursa bugün olduğu gibi yeniden değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Onlar müracaat ederler, ilgili arkadaşlarımız gerekli değerlendirmeyi yapar, sonucu hep birlikte görürüz."