7'inci Kolordu eski Komutanı Yılmaz: Helikopterlere engel olmasaydım, Ankara'da farklı bir tablo oluşabilirdi

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Eylül 15, 2017 21:04

7'inci Kolordu eski Komutanı Yılmaz: Helikopterlere engel olmasaydım, Ankara'da farklı bir tablo oluşabilirdi

Haberin Devamı

Felat BOZARSLAN/DİYARBAKIR, (DHA) - DİYARBAKIR'da 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan listede ismi Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olarak geçen 7'nci Kolordu eski Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz ve ismi Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı olarak geçen 16'ncı Mekanize Tugay eski Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey'in yargılanmasına devam edildi. Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin 2'nci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, darbeciler tarafından derdest edildiği 15 Temmuz gecesi, 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz'ın telefonla arayarak, bir tim ile Malatya'ya gelip kendisini kurtarmayı teklif ettiğini, ancak kan dökülmemesi için bu teklifi kabul etmediğini söyledi. Korgeneral Yılmaz'ın Şırnak'ın Çakırsögüt bölgesinden intikal halinde olan darbecilerin kontrolündeki komando tugayını tanklarla vurma emri verdiğini kendisine ilettiğini belirten Huduti, kendisinin de bu emri uygun bulduğunu söyledi. Sanık Yılmaz ise, kobra helikopterlere engel olmasaydı, Ankara'da farklı bir tablonun oluşabileceğini ifade etti.
Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'Silahlı terör örgütüne üye olma' iddialarıyla, haklarında 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 15'er yıla kadar hapis cezası istenen tutuklu sanıklar İbrahim Yılmaz ve Savaş Beyribey, Adana F tipi Cezaevi'nden SEGBİS sistemi ile katıldı.
'DARBECİLERİN TANKLARLA VURULMASI EMRİ VERDİĞİNİ SÖYLEDİ'
Duruşmada Düzce T tipi Kapali Cezaevi'nden SEGBİS sistemi ile tanık olarak ifadesi alınan dönemin 2'nci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, direktif geldikten sonra İbrahim Yılmaz'ın kendisini aradığını belirterek, "İlk görüşmemizde birliklere, araçlara, silahlara sahip çıkılması, dışarıya personel çıkmaması talimatı verdim. Zaten kendisi konuya vakıf olduğunu ve alt birimlere talimat verdiğini söyledi. Gece boyunca 7'nci Kolordu Komutanı ile birçok konuda konuştuk. İlk andan itibaren tedbirler alındı. İbrahim Yılmaz, Şırnak Çakırsögüt'te bulunan Komando Tugayı'nın intikali ile ilgili bilgim olup olmadığını sordu. Bu birliğin Cizre’ye yaklaştığında tanklarla vurulması konusunda emir verdiğini söyledi. Bu emrin uygun olduğunu, Tugay Komutanı'nın savcılığa teslim etmesini söyledim. Yaptığımız konuşmaların tümü darbeyi önlemeye yönelikti" dedi.
'BENİ DARBECİLERİN ELİNDEN KURTARMAYI TEKLİF ETTİ'
Korgeneral Yılmaz'ın ilerleyen saatlerde Bölge Harekat Merkezi'nden 2 uçak kaldırılması yönünde bir talebin kendisine iletildiğini bildirdiğini söyleyen Huduti, "Ankara'da darbeci uçakların önlenmesi için uçak istendiğini ve başbakan ile görüşüp müsaade aldığını söyledi. Cumhuriyet Başsavcısı'nın üsteki pilotların teslim alınması ile ilgili kendisinden yardım talep ettiği konusunda beni bilgilendirdi. Ben darbeciler tarafından derdest edildiğim sırada 'Burada özel kuvvetler var. Onlardan yardım alarak sizi kurtarabiliriz. Kurtarma operasyonu düzenleyebiliriz' teklifinde bulundu. Kendisi 2- 3 kez Özel Kuvvet personeli ile gelip beni kurtarabileceğini söyledi. Buradaki kişilerin bana kötü davranmadığını ve onları ikna etmeye çalıştığımı söyleyerek, bu operasyonu yapmasından vazgeçirdim, izin vermedim. Kan dökülmemesi için gayret içerisindeydim. İbrahim Yılmaz, Malatya İl Jandarma Komutan vekiliyle sabaha doğru tekrar bu konuyu görüşmüş. Benim kurtarılmamla ilgili operasyon yapabileceğini söyledi. Jandarma Komutan vekili benim bulunduğum yerin konum olarak çok tehlikeli olduğunu, kaç kişi bulunduğunu bilmediklerini ve bir operasyon durumunda polis özel harekat ve jandarma özel harekattan çok sayıda zayiat olabileceği bilgisini kendisine bildirmiş" şeklinde konuştu.
'İBRAHİM YILMAZ NET BİR ŞEKİLDE DARBENİN KARŞISINDA OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
Darbecilerin 15 Temmuz gecesi odasında silahlı adam beklettiğini belirten Huduti, "Elimin kolumun bağlanması şeklinde bir enterne söz konusu değildi. Sürekli gözetim altında kaldım. Başlangıçta haberleşmeme engel olmadılar. Sabaha doğru Tuğgeneral Zeki Kabataş santrale giderek bana ait üç hattı devre dışı bırakmak için girişimde bulunmuş. İbrahim Yılmaz ile yaptığımız tüm görüşmeler darbenin bastırılması ile alakalıdır. İbrahim Yılmaz'ın darbe ile ilgili kanunsuz bir şey söylemesi veya darbecilerle birlikte hareket ettiğine ilişkin bir söylemi olmamıştır. İlk görüşmemizde de darbenin açık ve net bir şekilde karşısında olduğunu söyledi. Darbeye karşı olduğuna ilişkin yazılı emir yayınladığı ile ilgili bilgi verdi" diye konuştu 
'YA ŞİMDİ BENİM KAFAMA SIKIN YA DA BEN SİZİN KAFASINA SIKARIM'
15 Temmuz gecesi 7'nci Kolordu Komutanlığı Harekat Merkezi'nde görevli olan ve şu anda 1'inci Ordu Komutanlığı Genel Sekreterliği'nde görev Albay Hakan Uslu ise tanık ifadesinde darbe girişimi sırasında kolorduya çağrıldığını belirterek, "Kolordu Komutanı lojmandan personel çıkışını yasatlamıştı. Karargaha gittiğimde komutan karargahtaydı. Tüm birliklerden araç ve personel çıkışını yasaklamıştı. Kolordu Komutanı, Harekat Merkezi'nde bize, 'Benimle misiniz yoksa onlarla mı, ya şimdi benim kafama sıkın ya da ben sizin kafasına sıkarım' şeklinde tek tek sordu. Biz de Türk milletinin, devletimizin yanında olduğumuzu söyledik. Farklı bir emir verseydi, o karargahın içinde çok kan dökülürdü. Emniyet Müdürü ve Vali ile birçok görüşme yaptı. 7'nci Kolordu'ya bağlı tüm birlik komutanlarıyla görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerde; araç ve personelin dışarı çıkmayacağı emri veriyordu. Ordu Komutanı ile görüşme yaptı. Ordu Komutanı'na 'Ben şimdi buradan bir ekip hazırlıyorum. Oraya gelip seni derdest edenleri etkisiz hale getireceğim' dedi. O gece 2 pilot geldi. Kobra helikopterlerin Ankara'ya intikali yönünde emir geldiğini söyledi. Komutan da hiçbir şekilde hareket edilmeyeceği emri verdi. Sabahattin Albay, hava üssünde gözaltı yapılacağını ve bunun için özel kuvvetlerden bir tim oluşturulmasını söyledi. Bu şekilde oluşturulan birliklerle adliyeye gelindi. Adliyede polislerle bizim aramızda  olumsuzluk yaşanmadı. Cumhuriyet Başsavcısı komutana hitaben 'Sen de listedesin, ancak mesaj yayınlaman ve televizyonda yaptığın yayın nedeniyle seni gözaltından çıkarttık' dedi. Komutan, devletin ve milletin yanında olduğunu söyledi. Sonra Emniyet Müdürü ve Başsavcı kolorduya geldi. Orada komutanın Başbakan ile görüştüğünü hatırlıyorum. Adliyeye geldiğimizde dostane bir ortam vardı. Adliyeyi sarma olayı olmadı" dedi.
'DARBE KARŞITI EMİRLER VERDİ'
Harekat Merkezi'nde bulundukları sırada Genelkurmay Başkanı'nın Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel'in aradığını söyleyen albay Uslu, "Genelkurmay Başkanı'nın emrin arkasında olduğunu ve darbe emrinin uygulanacağını söylemiş. Komutan buna güldü ve geçti. 8'inci Ana Jet Üssü'nde gözaltı işlemi yaparken, oradaki özel kuvvet birliğinin gözaltına alınacağı yönünde bir emir verilmedi. İbrahim Yılmaz’ın darbecilere destek verilmesi veya onlarla birlikte hareket edilmesi şeklinde emir verdiğini duymadım. Tam tersine, darbe karşıtı emirler verdi. İlk andan itibaren darbenin karşısındaydı" diye konuştu.
'5 HELİKOPTERE ENGEL OLMASAYDIM ANKARA'DA FARKLI BİR TABLO OLURDU'
Duruşmada söz hakkı verilen 7'nci Kolordu eski Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "14 tane tanık dinlendi. Aleyhime ifade veren tek bir kişi yok. Tüm tanıklar benim adliyeye giderken orayı sarma amacım olmadığını açıkça dile getirdi. Saat 04.45 sıralarında adliyeye gittim. Cumhurbaşkanı saat 03.25'te İstanbul'a indi. Ben tüm bunlara rağmen hangi akla hizmet, gidip adliyeyi saracağım? Bu da bu iddianın gerçekçi olmadığının kanıtıdır. Benim bu örgütle hiçbir bağım yoktur. Başsavcı ve emniyet müdürü darbe karşıtı olduğuma ilişkin beyanda bulunmuştur. 5 kobra helikoptere ben engel olmasaydım, Ankara'da farklı bir tablo oluşabilirdi. Karargah ve bağlı birliklerimden bir araç hareket etmemiştir. Genelkurmay Başkanı dahil, benden önce darbeye karşı emir yayınlayan kimse yok. Bir tek araç çıkmamış, bir kişinin burnu bile kanamamış. Darbenin neredeyse bittiği bir saatte İbrahim Yılmaz aklını mı kaçırmış ki adliyeyi kuşatmaya gelsin? Benim suç işlediğime dair tek bir delil yok. Ankara ve İstanbul kan gövdeyi götürürken, Diyarbakır'da burnu kanayan tek bir kişi yok. Bugüne kadar 5 kez Güneydoğu'da görev yaptım. Sur operasyononunda 8 ay evime gidemedim. Bunları yapan bir kişi, şu anda vatana ihanetle yargılanıyor. Bu çok acı bir şey. Benim tek derdim vatan, millet ve bayraktır. Bu nedenle Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de hep askerlerle birlikte en öndeydim. Ben burada kelle koltukta görev yaptım. Ömrünü vatana harcayan bir kişiyim. 14 aydır tek kişilik hücrede yaşıyorum. Sapla saman bir birine karıştı. İddiaların hiçbiri doğru değil. İbrahim Yılmaz darbe girişiminin Diyarbakır'daki günah keçisidir. Mahkemenin vicdanına sesleniyorum, ben masumum."diye konuştu.
Ara kararlarını açıklayan mahkeme İbrahim Yılmaz ve Savaş Beyribey'in tutukluluk halinin devamına hükmetti. Savaş Beyribey hakkındaki dosyanın ayrılmasına karar veren mahkeme, MİT personelinin dinlenmesinin 694 sayılı KHK ile Cumhurbaşkanı'nın iznine bağlanması nedeniyle dönemin MİT Bölge Başkanı'nın dinlenmesinden vazgeçti. İbrahim Yılmaz'ın avukatının tanık dinletme ve yargılamanın genişletilmesi talebini reddeden mahkeme, duruşmayı erteledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!