Güncelleme Tarihi:
Ekonominin tanımı, sınırlı kaynaklar ile sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak olarak geçiyor. Peki, biz kaynaklarımızın sınırlı olduğunun ne kadar farkındayız?
İklim değişikliği ve giderek daha da içinden çıkılamaz hale gelen küresel çevre sorunları, tüm dünyanın geleceğini tehdit eden düzeylere ulaştı. Bu sorunlara ‘Dur’ demek ve çevreye verilen zararı minimuma indirmek için kurumsal politikalar geliştirmeden önce yapılması gereken, bireylerin bilinçlendirilmesidir.
ÜRETİM ZİNCİRİ YAPILANDIRILMALI
Daha yaşanılabilir bir dünya için çabalar sürerken Aralık 2019’da Avrupa Birliği (AB), Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısı’nı (European Green Deal) açıkladı. Dünyamızın geleceği için çok kritik önemde olan bu çağrı, karbon salınımını kontrol altına alarak 2050 yılında sıfıra indirmeyi amaçlıyor. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapan sanayiciler için çevre konusunda bilinçli davranmak, bu organizasyon ile kaçınılmaz hale geldi. Karbonsuz üretime geçiş hedefi kapsamında oluşturulan mutabakata göre üreticilerimizin çalışmalarına süratle başlamaları ve mutabakatın hedefleri doğrultusunda firmalarının üretim zincirini yapılandırmaları gerekiyor.
DÜNYA 5.0’I KONUŞUYOR
‘Yeşil dönüşüm’ olarak tabir edilen bu üretim şekline ne kadar hızlı adapte olursak, sonuçları o kadar verimli olacaktır, ancak bu noktada dikkat çekmek istediğim bir diğer konu da ‘dijital dönüşüm’.
Ekonomik büyümedeki ivmemizi artırması kaçınılmaz olan yeşil üretim ve dijital dönüşüm, esasında birbiriyle ortak ilerleyecek ikiz kavramlar. Dijitalleşmenin özellikle Covid-19 pandemisi hayatımıza girdikten sonra baş döndürücü hızla ilerlediğine şahitlik etmeye devam ediyoruz. Bu bağlamda üretimimizi teknoloji odaklı hale getirdiğimizde hem çevreye zarar vermeden üretim yapmamız, hem de üretim hızını ve kalitesini iyileştirerek dijital dünyanın nimetlerinden faydalanmamız mümkün. Türkiye’nin küresel ekonomik pastadaki pazar payını büyütmemiz için bu değişimleri izlemek ve isabetli öngörülerde bulunmamız şart. Daha dün Endüstri 4.0 konuşurken bugün dünya, Toplum 5.0’ı konuşuyor. Dünyaya ayak uydurmanın ötesinde, öne geçmek ve arkadan gelenlere yön vermek istiyorsak inovatif fikir ve yatırımlara ihtiyacımız var.
DOSAB ÖRNEK OLMALI
Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Demirtaş Organize Sanayi Odası (DOSABSİAD), Bursa’da üretim yapan dev isimlerin bulunduğu Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki üreticileri tek çatı altında topluyor. Bölgemizde 5 milyar dolar ihracat ve 50 bin kişilik istihdam potansiyeliyle ülke ekonomisinin kalkınmasına en yüksek katkıları sağlamaya devam ediyoruz. Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Bölge Yönetimimiz, çevre hassasiyetiyle yürütülen çalışmalar sayesinde atık su geri kazanımı konusunda örnek bir projeyi tamamlamak üzere. DOSAB; ciddi bir su sorununun yaşanacağını öngörerek, deşarj edilen suyun yüzde 40’a yakınını geri kazandıracak olan proje ile yer altı su kaynaklarının daha az kullanılmasını sağlayacak. İşte bu çevreci yaklaşım, tüm sanayi bölgelerine örnek olmalıdır. Yenilenebilir enerji konusunda da yine DOSAB, tesislerinin ihtiyacının yarısını karşılayan güneş paneli yatırımını hayata geçirdi. Üye firmalarımızın dünyanın hemen her yerine ihracat yaptığını biliyoruz. Dünya ticaretinin artık sıfır atık, temiz üretim gibi konularda üreticiyi bu yatırımı yapmaya zorladığının da farkındayız. Dolayısıyla DOSAB firmaları, bu konuda araştırma ve yatırımlarını genişletmeye devam edecek.
RAKİPLERİMİZİ İYİ ANALİZ ETMELİYİZ
Bölgemizin yer aldığı Bursa, ülkemizin önde gelen sanayi kentlerinden biri. Türkiye’nin üretim lokomotifi olarak konumlandırılıyor. İstanbul’dan sonra en yüksek ihracatın yapıldığı Bursa’da bugün gelinen noktada sanayi alanları, yüz ölçümü içerisindeki sınırlı payına rağmen kent ekonomisine yüzde 46 seviyesinde katma değer sağlıyor. 17 organize sanayi bölgesi (OSB) ile Türkiye’de bu konuda ilk sırada yer alıyoruz ancak hedeflenen sanayi üretimine ulaşabilmek için bu bölgelerde mekansal bir planlama yapılmasına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bursa’daki OSB’lerin toplam büyüklüğü 50 milyon metrekare. Türkiye’nin sanayi üretimindeki rakiplerinden Çin, 2007 yılında Guangzhou kentinde 135 kilometrekarelik alanı sadece otomotiv sektörü kümelenmesi için tahsis etmiş durumda. Rakiplerimizi iyi analiz ederek atacağımız adımları buna göre şekillendirmek ilerlememiz için büyük önem arz ediyor. Bursa’nın hedeflenen sanayi üretimine ulaşabilmesi için öncelikli olarak mekansal planlama yapılması gerekiyor. Ölçek ekonomisine uygun, kapasite artışına imkan sağlayan yatırım alanlarımız ne yazık ki yok. Üretim hayatında yaşanan değişime uygun olarak Bursa’nın daha nitelikli bir sanayi yerleşimine ve gelişmiş bir altyapıya ihtiyacı bulunmakta olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bursa sanayisi, uygun teknoloji ve temiz üretim uygulamalarıyla çevresel tehditleri fırsata çevirerek rekabet gücünü geliştirebilme potansiyeline sahipken acilen bu konulara eğilmeli ve gereken aksiyonu almalıyız. Kapasitemiz doğrultusunda dijitalleşmenin yardımıyla daha emin adımlar atarak geleceğe daha güvenle bakabiliriz.