Virüsü tanımaya ve başa çıkmaya devam

Güncelleme Tarihi:

Virüsü tanımaya ve başa çıkmaya devam
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2020 17:01

COVID-19 Virüsü dünyada etkisini azaltarak sürdürüyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, tamamen atlatabilmemiz için uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Alınan korunma tedbirlerine özenle uyalım. Hürriyet Bursa olarak, ‘Yeni Normal’ süreci hakkında iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle bir yazı dizisi hazırladık. Bu süreçten nasıl çıkacağımız çok önemli. Birlikte başarmak dileğiyle.

Haberin Devamı

 

DR. ASLI AKTÜMEN: PSİKİYATRİST-PSİKOTERAPİST

Virüsü tanımaya ve başa çıkmaya devam

(kızı) Asya Bilgin, (oğlu) Can Bilgin

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Ardından Uludağ Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nden mezun oldum. Dha sonra ABD’de psikiyatri eğitimim tamamlayarak psikiyatri uzmanı olarak meslek hayatıma başladım. Ancak eğitim hayatım sona ermedi. Odağ Vakfı’ndan Psikanalitik Yönelimli Psikoterapist eğitimimi tamamlayıp, sanatla terapi ve yaratıcılık eğiti, İstanbul Psike Vakfı’ndan Bireysel Psikanaliz, Harvard Tıp Fakültesi Frank M. Dattilio’dan Aile ve Çift Terapisi eğitimlerini de aldım.

Haberin Devamı

SUNUMLAR VE TOPLANTILAR YAPIYORUM

2011 yılından itibaren çeşitli yurt içi ve yurt dışı psikiyatri kongrelerinde, sanat ve psikiyatri birlikteliği ile ilgili sunumlar ve toplantılar düzenlemekteyim. Aynı zamanda Psikeart dergisinde aktif yazarlık yapıyorum. Şuan mevcut serbest muayenehanemi büyüterek uzman psikologlar ile birlikte ekip olarak devam etmek istiyorum. Kliniğimizde bireysel psikoterapi; sinema terapi, biyografi çalışmaları, grup terapisi, sanat ile terapi; aile ve çift terapisi alanlarında hizmetlere devam ediyoruz.

‘Yeni Normal’ sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Birey olarak, kurallara gerekli özeni gösteriyor muyuz? 

İnsan olayları yönetebilme, kontrol edebilme, olaylar üzerinde hükmedebilme yetisi olsun ister. Kontrol edemediğimiz her şey bizde çaresizlik, güvensizlik ve dolayısıyla korku duygusunu yaratır. Bilinmezlik ve belirsizlik yaratır. Biz de bu yeni tanıştığımız virüsü tanımaya ve onunla başa çıkmaya devam ediyoruz. Çünkü bilinmezlik ve belirsizlik devam ediyor. Bu süreçte hem bireysel hem toplumsal birçok duruma alışmak ve bu durumlarla yüzleşmek zorunda kaldık. COVID-19 insan olarak bizlere çaresizliğimizi hatırlattı. Toplum olarak yakınlığı, sarılmayı, el sıkışmayı, dokunmayı sevdiğimiz için, en zorlandığımız konu birbirimizden uzak kalmak zorunda olmamız. Pandemi süreciyle birlikte sevdiklerimize yaklaşmadan, sarılmadan, temas etmeden de nasıl yanlarında olabileceğimizi öğrendik. Ne demişler; insanoğlu alışandır. Biz de maskelere, mesafeye ve el dezenfektanlarına hemen alışıverdik.

Haberin Devamı

KENDİMİZE DÖNMEYİ ÖĞRENDİK

Toplum olarak genelde duygularımızı kontrol eder, bastırır, yok sayarız hatta duyguları belli etmenin güçsüzlük, başarısızlık, utanılması gereken bir olgu olduğunu düşünürüz. Pandemi, korku, kaygı ve endişe gibi duygularla tekrar tanışmamızı sağladı. Bu duygulara biraz saygı göstermemiz gerektiğini anlattı. Direnmemizi ve mücadele etmemizi hatırlattı. Bu tür duyguların da var olduğunu, olması gerektiğini bizlere gösterdi. Küreselleşme ve teknolojinin hızla ilerlemesi ile sosyal platformların ön planda olması, sosyal medyada fazla zaman geçirmek, hızlı olmak, bol rekabet bizleri tüketirken, pandemi ile birlikte durmayı, yavaşlamayı, gözlemlemeyi, kendimize dönmeyi tekrar öğrendik.

Haberin Devamı

‘ÖĞRENEN İNSANLARA İYİ GELDİ’

Virüsü tanımaya ve başa çıkmaya devam
En geneliyle; Sosyal işbirliği, empati, başkasını da düşünmek, paylaşmak, uzlaşmak, kendin için istediğini başkası için de istemek, küçük şeylerden mutlu olabilmek, çocuklarımıza güvenli, doğal bir dünya bırakabilmeyi, iyi insan olmayı öğrenmek zorunda olduğumuz gerçeğiyle yüzleştik. Bu süreçte öğrendikleriniz size gelecekteki zor zamanlar için bir destekleyici olabilir. Elimize bir kalem alıp neler öğrendiğimizi not alabiliriz, neler bize iyi geldi, neler moralimizi bozdu? İnsanlar benden ne öğrenselerdi bu onlara iyi gelirdi diyeceğimiz şeylerin listesini yapabiliriz. Gelecekte bir gün salgın hastalıklarla karşılaşan insanlara nasıl tavsiyelerde bulunmak istediğimiz ile ilgili bir liste yapmak ve aslında hastalığa karşı göstermiş olduğunuz mücadeleyi deneyime dönüştürmüş olmak hem size hem sizden bir şeyler öğrenen insanlara iyi gelecektir.

Haberin Devamı

Pandemi süreci, sizi özelinizde nasıl etkiledi? Hayatınızda neler değişti? 
Belirsizlik durumunun bu kadar fazla olduğu bir süreçte, insanların kaygı ve korku duygularının içinde olması çok doğal ve anlaşılırdı. Önemli olan bu duygularla sağlıklı başa çıkma yollarını geliştirebilmekti aslında. Mart ayından beri farklı duygular içinde bu sürece adapte olmaya çalışıyoruz. Pandemi ile başa çıkma da; kişinin mizaç özellikleri, yaşı, sosyo-ekonomik-kültürel düzeyi, stresle başa çıkma becerileri, değerleri, yaşam felsefesi vb. pek çok etkene bağlı olarak değişir. Belirsizliğin hâkim olduğu bir salgın hastalık sürecinde hastalanma ve ölüm korkusu en başta gelen korkulardır. Kişiler kendilerinin ve yakınlarının hastalanmasından ve ölümünden endişe duyuyorlar. Ayrıca işini gücünü sürdürmek, okulundan mezun olabilmek, geçimini sağlamak,sosyal hayatınlarına devam edebilmek ıstıyorlar.

Haberin Devamı

ÇOCUKLARIMLA VAKİT GEÇİRDİM

Bu süreçte; aslında tüm insanlar ne yaşadıysa ben de aynı süreçleri, duyguları yaşadım. İşimi ve doğal olarak insanları, insan ilişkilerini anlamayı ve dinlemeyi çok seven, yoğun çalışan, çalışmayı, üretmeyi seven bir insanım. Fakat biraz dinlenmeye, durmaya, yavaşlamaya da ihtiyacım olduğunu fark ettim. Evde yapabileceğim, tamamlayabileceğim birçok şeyle uğraştım. Ailem ve çocuklarımla daha çok vakit geçirdim. Bir taraftan da görüşemediğim sevdiklerimin, dostlarımın özlemini herkesin yaşadığı gibi ben de fazlasıyla yaşadım. İstediğimiz her an görüşebilmenin, sarıla bilmenin, sohbet edebilmenin, kalabalık sofralarda yemek yiyebilmenin ne denli kıymetli şeyler olduğunu bir kez daha hissettim. Düzenli yaptığımız sinema akşamlarının, çeşitli toplantı ve kongrelerin bana da kattığı her şeyi, ve artık bunları düzenleyememenin eksikliğini yaşadım.

Bir aile ve çift terapisti olarak bu süreçte aile içi ilişkiler nasıl etkilendi?
Aldatmak genellikle var olan ilişkideki yoksunluğu, yaşanan duygusal bağlantı için bir ihtiyaç sonucu gelişir. Zararsız gibi görünen diyaloglar duygusal bir bağ haline gelir ve evliliğinde kopukluk olan, reddedilmiş ya da terk edilmiş kişi için bir kaçış olur. Kaybedilen parçayı yeniden bulmak için bir dilek ya da yitirilen yaşam enerjisini yerine getirme çabasıdır. Bu noktada aldatmaya bir nevi aradığını bulma çabası olarak yorumlaya biliriz ki bunu haklı çıkarmak için değil; ilişkiyi aramızda bir üçüncü kişi görüp, bu kişinin eksiklerini vurgulamak için söylüyorum. İlişkilerin gelişmek için ilgi ve beslenmeye ihtiyacı vardır. Partnerlerin birbirlerini değerli ve güvende hissettirmesi gerekir. İnsanlar gündelik yaşamın telaşı içinde ilişkilerini ihmal edecek olurlarsa, çiftin arasındaki gerilim artar, yakınlık azalır. Yani taraflar arasında bu ihtiyaçlar karşılanmayıp, duygusal kopukluk yaşanıyorsa, aldatma riski oldukça artar. Yani aslında aldatma ilişkideki bir çatlaktan gelişir.

Aşk nasıl bir duygudur?
Aşk çok güzel ve yüksek bir duygudur; akışkandır, beklenmedik bir şeydir, bizi şaşırtır ve zihnimizi genişletir. Aşık olan kişilerin o an ki hayat süreçlerine baktığımızda da yaşları ne olursa hemen hemen aynı fiziksel ve ruhsal değişimleri yaşadıkları ve bunları nasıl hayatlarına entegre ettiklerini görebiliyoruz. İnsan aşık olduğu zaman her yaptığını âşık olduğu kişi için yapmaya başlar. Günlük önceliklerini sevdiği ile uyum sağlama üzerine kurar. Onun için her şeyi yapabileceğini düşünür. Aşık olan kişinin empati duygusu daha çok güçlendiği için hayatında her şeyini feda edebileceğini düşünür. Geleceğe yönelik planları artık aşık olduğu kişiye yöneliktir. Yani ask cok güçlü ve heyecan verici bir insanlık halidir.

Pandemi süreci içinde, ilişkilerde ne gibi farklılıklar oldu?
Son günlerde özellikle pandemi süreci ile beraber; ilişkilerde de farklı yakınlık ve uzaklık halleri görüldü. Zeminde zaten sadakatsizlik olan, iletişim problemi yasayan ya da tükenmiş ilişkilerde; bireysel olarak daha depresif daha gergin hissettiğimiz için, boşanma başvuruları arttı. Çünkü insanların birbirlerine tahammülleri çok düştü. Bahsettiğim gibi temeli sıkıntılı ilişkiler de; aldatma, kavgalarda artış, sabrın çok azalması ya da ilişkiyi sonlandırma olarak açığa çıktı.

‘BAZILARI UFALDI BU DÖNEMDE’

Ama ilişkileri dostluk üzerine kurulu kişiler; her ne kadar zor zamanlardan geçseler de; bu durumu yakınlığı artırmak için kullandılar. Çok çalıştıkları için yeteri kadar zaman bulamayanlar pandemi döneminde birbirleri ile hasret giderdiler. İlişkilerini büyüttüler ve geliştirdiler. Aslında pandemi; bizi bir tutsak gibi kendi ilişkimize mahkum etti. Bu süreçte herkes kendi evliliğini ya da ilişkisini de gözden geçirme fırsatı bulmuş oldu… Bazıları çoğaldı, büyüdü, gelişti. Bazıları ufaldı azaldı, yok oldu…

Son dönemde toplum olarak daha mı öfkeliyiz?
Toplum olarak zor bir dönem geçiyoruz. Türkiye’de son zamanlarda yaşanan son olaylar hepimizi derinden sarstı ve yediden yetmişe etkisinde kaldığımız ve belki de çoğumuzun hala atlatamadığı ruhsal-zihinsel yorgunluklarımız oluştu. Özellikle böyle bir dönemden geçerken sosyal medyada paylaşılan yorumlara gelen tepkilerine ve kişilerin durum yorumlarına daha bir dikkatle bakmaya başladım. İnsanların birbirleriyle iletişim dillerini, kendilerini nasıl ifade ettiklerini, agresyonun nasıl bulaşıcı olduğunu ve tahammülün nasıl düştüğünü gözlemledim. Evet oldukça sinirli ve tahammülsüz gibi görünüyoruz. Önceden trafikte, futbol maçlarında çok belirgin olan öfke, şimdi sosyal medya platformlarına yayıldı. Öfkeli olmanın yanında saygısız olmayı, ve birbirimize daha kaba olduğumuzu vurgulamadan geçemeyeceğim.

‘İYİ’ VE ‘POZİTİF’ DUYGULAR

Öfke kontrolü için ise; insanın içinde ‘iyi’ ve ‘pozitif’ duygular olması gerekiyor. Bu duygularla bakamayan bir insanın öfkesini kontrol edebilmesi mümkün olamıyor. Maalesef “Türkiye’de şu anda birçok kesimde ‘şiddet’ bir dil olarak kullanılıyor. “Hayatın her alanında neredeyse şiddet dili hakim diyebiliriz. Sakin olmaya, kendimizi sakinleştirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Yoksa zaten çok zor olan bu dönemi, özellikle aile içi ve kadına şiddetin çok arttığı bu dönemde, daha yıkıcı ve üzücü şeyler olmadan atlatabiliriz diye düşünüyorum.

Son olarak. Herkesin yakındığı ‘zamanım yok kavramı’ hakkındaki düşünceleriniz?
Einstein’nın en çok sevdiğim bir sözü vardır. ‘Zaman sadece bir yanılsamadır’. Bunu çok severim. Özellikle pandemi ile birlikte daha da anlamlı gelmeye başladı. Çünkü çoğumuz daha önce zamanın en büyük düşmanımız olduğunu düşünürdük. Fakat pandemi süresince zamanın ne kadar dostane bir kavram olduğunu fark ettik. Çünkü bize onu anlayabilmemiz için bir sürece soktu. Ben, sen de istersen varım! dedi zaman bize... Yani hep varım. Vardım! Bizleri evdeyken strese sokmaktan uzaklaştırdı.

LÜTFEN BIRAKMA, DEĞERİNİ HATIRLA!

Biz onun yetersiz olduğunu düşünerek kendimizi kısıtlamayacak, o da bize anı yaşamamız için fırsat verecekti. Sonuçta zaman genel bir kavram ve herkes için aynı. Başkasına yeten zaman bana neden yetmesin ki? Eğer istersek her şey için yeterli zamanı bulabiliriz. Biz sadece bir şeyleri yaparken, diğer şeylerden ödün vermek istemiyoruz. Kısacası zaman gerçekten de bir yanılsamadır. Biz nasıl algılarsak o şekilde hayatımıza yansır… Senin zamanın şu an. Lütfen bırakma onu ve değerini hatırla!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!