Güncelleme Tarihi:
YENİ GLOBAL DÜZEN EKONOMİ & POLİTİKA
Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci gününde Yeni Global Düzen Ekonomi ve Politika başlıklı oturumun moderatörlüğünü Nord Holding Türkiye Temsilcisi Servet Topaloğlu yaptı. Programda Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut, eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wullf, Brookings Enstitüsü İdari Bilimler Başkanı Yardımcısı & Teknoloji Gelişim Merkezi Direktörü Darrell West, OECD Nezdinde Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Erdem Başçı yer aldı.
ALMANYA ESKİ CUMHURBAŞKANI: DEĞİŞİM RÜZGARI RİSKLERİ GETİRİYOR
Dünyada 2 büyük trend eğilimi gördüğünü söyleyen eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wullf, “Önümüzdeki yıllar için birinci olarak dünya gayrisafi milli hasılasının ağırlığı 10 yıllar boyunca ABD ve Avrupa arasındaydı. Gittikçe Asya’ya yöneliyor. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’nin öneminin artması nedeniyle. Türkiye bir merkez olarak Avrupa, Asya ve Afrika arasında köprü olarak ekonomik gelişime sahip. İkinci eğilim 1980 yılında Scorpion müzik grubu değişim rüzgarı şarkısını besteledi Kemikleşme yok oldu. Şimdi bencillik, korumacılık öne çıkıyor. O dönemdeki değişim rüzgarı Türkiye’ye ekonomik büyüme getirdi. Yeni değişim rüzgarı dünya ekonomisi ve Türkiye içinde değişim ile riskleri beraberinde getiriyor” dedi.
“HEP ÇATIŞMACI SÖYLEMLER VAR, İŞBİRLİĞİNE YENİDEN GERİ DÖNMELİ”
Küreselleşmenin olumlu olduğunu ancak kaybedenlerinin de bulunduğunu dile getiren Wullf, adalet sorunu yaşandığını kaydetti. Mali krizin radikalleşmenin başlangıcı olduğunu söyleyen Wullf, şöyle devam etti:
“Güven bunalımına neden oldu. Küreselleşme halledilebilir, ancak dijitalleşmede sorunlara neden oluyor. IŞID örgütü dijital medya ile taraftarlar topluyor. Güvenlik zirvesinde 100 farklı milliyetten savaşçılar toplanıyor. Diğer tarafta İslamafobi var. Şiddete çağrıda bulunuyor. Norveç’te Breivik, 80 kişiyi öldürdü. Artan sorunları halletmemiz gerekiyor. Tek iyimserliğim genç insanların geleceklerini kendi ellerine almaların gerektiğini farkına vardılar. Her kuşak mücadele ile bunları elde etmeli. Son 25 yıl Avrupa ve Türkiye’nin en mutlu yılları olabilir. Gelecekte demokrasi için mücadele etmemiz gerekiyor. Almanya’yı, Trump’ı ve Brexit’i herşeyi kendi haline bırakmamalıyız. Angaje olmalıyız. Dünyadaki işbirliği için bunu anladı. Bütün sorunları el birliği ile çözebiliriz. Çatışmaya ihtiyaç yok, bundan üzüntü duyuyorum. Hep çatışmacı söylemler var. İşbirliğine yeniden geri dönmeli. Ortak çözümler bulmalıyız. En büyük dönüşüm bence bu” diye konuştu.
“ALMANYA’DA YAŞAYAN 4 MİLYON TÜRK OLMASA BU KADAR BAŞARILI OLAMAZDIK”
Almanya’nın başarılı bir ülke olması ile ilgili açıklamalarda da bulunan Wullf, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Almanların özellikle iyi bildiği şeyleri savunduğunu düşünüyorum. Futbol milli takımımız sadece Almanya kökenlilerden oluşsaydı dünya şampiyonu olmamız zor olurdu. Khedira, Özdil, Podolski entegre etmeseydik olmazdı, onların sayesinde şampiyon olduk. Pasaport endeksinde birinci sıradayız. 168 ülkeye vizesiz seyahat edebiliyoruz. İsviçre bizden sonra geliyor. Diplomaside birinci sırada. Nerede yaşamak istiyorsunuz dendiğinde en çok insan Almanya’yı söylüyorlar. Biz dünyaya açık olmaktan yararlanıyoruz. Çünkü ülkemize dünyanın her yerinden gelenleri entegre ettik. Güven duyuluyor. Almanya’da yaşayan 4 milyon Türk olmasa bu kadar başarılı olamazdık. Biz Avrupalıyız. Avrupa sayesinde bu kadar büyüğüz. Trans Atlantik önemli. Trump dışında ilişkileri önemsiyoruz. ABD’ye ihtiyacı var. Dünyada moderatör olmak istiyoruz. Irak’ta bir insanın 30 yıldır savaş içinde yaşamasını kabul edemeyiz. Birçok kuşak artık sadece savaşı biliyor. Müslümanlar artık birbirlerini öldürmemeli. Suriye’de 500 bin insanın hayatını kaybetmesini kabul edemeyiz. Bizde üniversitelerde her fikir savunuluyor. Konsensüse ulaşabiliyoruz. Sağlam kurumlarımız var. Tabi ki Almanya hukuk, yasal güvenlik nedeniyle de güçlü, güven duyuluyor. Suçsuz olan mutlaka beraat ediyor. Ben bir suçlamaya hedef oldum. Bedava bir takım şeyler verildiği ile ilgili beraat ettim. İnsanlar işletmelerinin geleceği nedeniyle endişeli olabiliyor. Bütün bunlara hukuksal güvence var. Kurumlar sağlam. Almanya’nın ekonomik başarısı bu sayede gerçekleşiyor. Türkiye ile Almanya bu açıdan başarılı olabilir. Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alabileceğine inanıyorum. Sizde dışarıdan gelenleri entegre ediyorsunuz.”
ARDA ERMUT: REFERANDUM SONRASI DAHA ÖN GÖRÜLEBİLİR OLACAK
Brexit, Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, FED politikaları ve artan terör, korumacı milliyetçi hatta ırkçı retoriklerin öne çıktığını söyleyen Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut, bütün bunlar sonrasında dünya genelinde de en düşük büyüme rakamının yaşandığını kaydetti. Bunların yanında Türkiye açısından da kolay olmayan süreçlerin yaşandığını söyleyen Ermut, 2015’te iki seçim, 2016’da terör olayları, Rusya krizi, 15 Temmuz darbe kalkışması dolayısıyla bölgesel iç gelişmelerle çarpan etkisi yaşandığını hatırlattı.
İncelendiğinde 2016’nın ilk yarısının zor geçtiğini belirten Ermut, “Yüzde 50 azalma ile kapattık. Özellikle ikinci yarı umut verici geçti. 2016 yatırımların yüzde 56’sı Temmuz’dan sonra, son çeyrekte toparlanma oldu. Bunlar, 2017 için umutlu olmamızı sağlayabilir. Dünyada travmatik bölgesel terör olayları olmazsa daha iyi geçeğini öngörebiliriz. Referandum sonrası daha ön görülebilir olacak. En kötü zamanda bile yatırım yapanlara var” diye konuştu.
YATIRIMLAR AVRUPA AĞIRLIKLI
Ekonomik anlamda önemli çalışmalar yapıldığını söyleyen Ermut, Cumhurbaşkanı ve Başbakan nezdinde önemli çalışmalar da yürütüldüğünü kaydetti. Türkiye’yi çok bilmeyenlerin bulunduğunu ve yatırımcılarda algı boşluğu olduğunu söyleyen Ermut, Türkiye yatırımlarının yüzde 76 civarında Avrupa’dan, yüzde 9’luk bölümünde ABD’den geldiğini kaydetti. Bunun yaklaşık yüzde 85’i oluşturduğuna dikkat çeken Ermut, Yakın Doğu ve Asya, Rusya, Çin, Malezya, Japonya ve Arapça konuşan ülkelerden de yatırımların arttığını açıkladı. Ermut, Türkiye’ye yatırımların geleceğine inandıklarını kaydetti.
Türkiye’yi dışarıda anlatırken, 4 saatlik uçuş dairesi çizdiklerini söyleyen Ermut, “Bu daire içinde 1,6 milyar insan, 28 milyar dolar GSMH var diyoruz. Eğitimli nüfusu özellikle doğrudan yatırımlarda sıfırdan olunca uzun dönemli bakıyorlar. Kur riskleri bile kararlarını sınırlı etkiliyor. Belki erteliyor ama yatırım radarına giriyorsa kalıyor. Bu dairede dünyanın önemli pazarları var. Elbette yatırım odaklı sorular gelirken, güvenlik ile ilgili sorular da geliyor. Turist ve yatırımcı olarak ilk olarak gelecekte algı boşluğu var. Bunlar anlatmakta zorlanıyoruz. Çalışmalarımızı değiştirdik. Pazar dinamiklerinin çok uluslu şirketlerinin doğrudan yatırımları belirleyeceğini düşünüyorum. Eninden sonundan insani ve ekonomik ihtiyaçlar var. Bu dönem daralma belki var ama bunun yeniden değişeceğini düşünüyorum” dedi.
Son dönemde Türkiye’de de teknoloji şirketlerinin değer artışını gördüklerini söyleyen Ermut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye için avantaj ve dezavantajlar var. Genel anlamıyla olumlu yönü bilim, teknoloji adaptasyonu kuvvetli olarak görüyor. Bu dönemde önceden dikkatimizi çekmeyen melek yatırımcılar ile ilgili çalışmalara başladık. KOBİ’ler anlamında Almanya’nın önemli kısmı Türkiye’de yatırımcı olma potansiyeli var. Türkiye’nin 14 senelik büyüme hikayesi KOBİ ve biraz büyüğü olan işletmeler motor görevi görmüş. Siyasi tercihlerin başarısı da ona bağlı. Karşılıklı birbirlerini büyütmüşler. Ancak şirketlerin profesyonel anlamda eksikler var. Mesela bilanço anlamında.”
Referandum süreci sonrasında kamu reformunun da olacağını ileri süren Ermut, bu reformlar ile bürokrasinin de başarı hikayesinin içinde olacağını savundu.
WEST: DÜNYADA YAŞANAN DEĞİŞİMİ KAZARA OLMADIĞINI SÖYLEDİM
Dünyada küresel düzende bir değişim olduğunu vurgulayan Brookings Enstitüsü İdari Bilimler Başkanı Yardımcısı & Teknoloji Gelişim Merkezi Direktörü Darrell West, Mega Değişim adında kitabında siyaset ve ekonomide değişiklikleri aktarmaya çalıştığını kaydetti. Brexit, Trump’ın başkan seçilmesi, terörün küreselleşme karşısında popülist gelişmeleri anlatmaya çalıştıklarını ifade eden West, “Özellikle dünyada yaşanan değişimi kazara olmadığını söyledim. Gelecek zaman bugünden gördüğümüz değişikliklere sınırlı olmayacak. Trump’ın başkan seçilmesi küresel düzende ne manaya gelecek, buna bakmamız lazım. ABD olmak üzere dünyada şok niteliğindeydi. Hem ABD sınırları içinde, hem dış politikasında önemli adımlar attı. Trump değişim taahhüt etse de dönüşümsel lider olarak tanımlarsak, ABD iç politikalar noktasında sınırlı, eli kolu bağlı kalacaktır. Dış politikada daha aktif olurlar. İç politikada kongre onayı alması gerekir. Daha zorlu süreç vardır” dedi.
Yüksek işsizliğin büyük bir problem olduğunu ifade eden West, bunun da bir parçasının teknoloji kaynaklı olduğunu kaydetti. Trump’ın ABD siyasetinde kısa vadeli aktör olabileceğini söyleyen West, “Aynı fikirde olmayan çok sayıda kişi var. Özellikle Trump’ın ortaya koyduğu sıkıntılarla ABD demokrasisi ciddi başa çıkabilecektir. Kuvvetli kalacaktır. Politikalarını hayata geçirmekte zorlanacaktır. Aslında Hollanda’daki son seçimlerden sonra endişe verici bir durum oluyor ise de Fransa, Almanya’da neler olacağını görmek lazım. Bu durağanlıktan çıkabileceğimizi pozitif sinyaller olduğunu düşünüyorum. Milliyetçilik artmaya başladı. Ekonomi düzelince bunlar da ortadan kalkacaktır” diye konuştu.
Trump’ın Türkiye konusunda daha az önyargıya sahip olacağını söyleyen West, Türkiye’nin buradan istifade edebileceğini kaydetti. Türkiye’nin eğitimli nüfusu olduğunu belirten West, “Bundan ciddi faydalanacaktır. Yeni otoyol, tüneller inşa edilmiş. İnşaat sektörü, yatırımlar uzun vadeli kalkınmasına hizmet edecektir. Ulaştırma Bakanı dile getirdiği üzere yatırımlara ve teknolojik yatırımlara arzu, ilgi var. Kalkınma ve büyümeyi beraberinde getirecektir. Türkiye’nin güçlü yanları var. Optimist olmalı” dedi.
BAŞÇI: ORTA YOLDA BÜYÜK İHTİMALLE İSTİKRAR KAZANACAK
OECD Nezdinda Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Erdem Başçı, 2015’te sürdürülebilir kalkınma konusunda ümitlerin zirvede olduğunu, herkesin bunların yapılabileceğini düşündüğünü, işbirliğinin bütün dünyada hayata geçirileceğinianımsattı. Ancak bir yıl sonra sürdürülebilir kalkınmanın dip noktada olduğunu ifade eden Başçı, ciddi belirsizlikler olduğunu dile getirdi.
Çevre ve enerji konusunda gerekli işbirliği yapılabilir konusunun görüşüldüğünü ve kararlar alındığını hatırlatan Başçı, “Artı 2 dereceyi geçmeyecek dendi. 1970’ten itibaren sürekli ısınma başladı. Şu anda artı 1,6’dayız. Yönetmekte zorluklar olacak. Bir hafta sonra Paris’te 197 ülkenin katıldığı iklim zirvesinde bu ülkeler taahhüt altına girdi. Tedbirleri alacağız en azından geciktireceğiz dendi. Bunlar önemli ilk defa yapılıyor. Ümit ışığıydı. Daha sonra BM çerçevesinde sürdürülebilir kalkınma amaçları kabul edildi. Bunu anlatmamız. Her birimiz elçi olmalıyız. Dünyadaki bütün canlıların refahını amaçlayan ulaşılması zor amaçlar. 2 binden fazla kuruluş BM birlikte çalışacağını söyledi. Özel, sivil toplum kuruluşları, teknik kuruluşlar… Dolayısıyla hepimiz ümitliydik. Brexit geldi. Çok şaşırdık. Sonra popülist diyorlar içe kapanmacı söylemler seçim kazanmaya başladı. Daha fazla oy aldı. Bütün alınan kararlar boşa mı gitti acaba? Ben zannetmiyorum. Orta yolda büyük ihtimalle istikrar kazanacak. Küresel baza işbirliği olacak. Bir anda olmayacak. Faydalı olduğu anlaşıldıkça olumlu yönde adımlar atmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“İŞİNİZİ KAYBETMEYECEKSİNİZ DİYEN LİDER OY ALABİLİYOR”
G20’de işbirlikleri olduğunu söyleyen Başçı, ortak çıkarlar doğrultusunda konsensüs kültürünün oluştuğunu kaydetti. Son dönemdeki tedirginliklerden birisinin dijital ekonomi olduğuna dikkat çeken Başçı, “Çok hızlı değişim var. Çok hızlı yansımalarını öngöremiyorlar. Fakat bunu atfetmeden serbest ticarete atfetmek kolay oluyor. İşinizi kaybetmeyeceksiniz diyen lider oy alabiliyor. Teknolojiyi bilmiyoruz. West’in güzel çalışmaları var. Oradaki dinamikleri öğrenmemiz gerekiyor. Dijital ekonomiye odaklanalım. Makineler insan mı, makine mi anlayamaz hale gelecek. Çağrı merkezlerinde artık bilgisayarlar cevap vermeye başlayacak. Hindistan’da binlerce insan işini kaybedecek. Bunların yerine bilgisayarlar gelecek. Politikacılar olarak bizler ne yapacağız? 9 ülke OCED ile işbirliği yapıyor. Gençleri nasıl yetiştirebiliriz. Bu konulara odaklanmamızda fayda var” dedi.
Merkez Bankaları’nın sürekli yeteneklerinin geliştirdiklerini de söyleyen Başçı, teknik kabiliyet açısından aracın çok olmasının finansal ve parasal sürdürülebilirlik açısından önemini vurguladı.
FOTOĞRAFLI