Serhat TEZCAN/Hürriyet Bursa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2021 09:39
Türkiye’de mevcut nüfus artış hızı ile kişi başına düşen su miktarının bin 120 metreküpe gerileyeceğinin öngörüldüğünü söyleyen Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Sevim Yürüten, “Bu öngörüler, Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor. Bu arada, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkilerin artması ile birlikte, kuraklık da Türkiye için çok önemli bir risk oluşturuyor” dedi.
Yerküre üzerindeki erişilebilir tatlı su miktarının, dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden bile az olduğuna dikkat çeken Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Sevim Yürüten, gıda, ekonomik büyüme, iklim değişikliği ile mücadele gibi birçok alanın temelinde, su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin yer aldığını vurguladı. Bugün su kıtlığının tüm dünyanın yaşadığı en büyük sorunlardan biri olarak ön plana çıktığına işaret eden Yürüten, Türkiye de sanılanın aksine su zengini bir ülke değil, hatta yılda kişi başına düşen bin 519 metreküplük su miktarı ile su sıkıntısı çeken bir ülke konumunda olduğunu kaydetti.
Türkiye’de mevcut nüfus artış hızı ile kişi başına düşen su miktarının bin 120 metreküpe gerileyeceğinin öngörüldüğünü söyleyen Yürüten, “Bu öngörüler, Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor. Bu arada, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkilerin artması ile birlikte, kuraklık da Türkiye için çok önemli bir risk oluşturuyor” dedi.
AKDENİZ HAVZASI TEHLİKEDE
Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölge olduğunu ifade eden Yürüten, bölgedeki sıcaklık artışının dünyanın diğer bölgelerine oranla daha yüksek olduğunu ekledi. Yürüten, bu bölgede kuraklığın daha şiddetli su kıtlığı, daha fazla toprak erozyonu, bitki örtüsü tahribatı, orman yangını, biyolojik çeşitlilik kaybı ve gıda arzının riske girmesi anlamına geldiğini vurguladı.
SU YÖNETİMİ ZORLAYACAK
Türkiye’nin büyük bölümünde Mayıs ayından itibaren yağışlarda önemli miktarda azalma olduğunu hatırlatan Yürüten, sıcak ve uzun bir yaz mevsiminin yaşandığını kaydetti. Covid-19 salgını nedeniyle su kullanımının daha da arttığını, baraj seviyelerinin özellikle büyükşehirlerde oldukça düştüğünü anımsatan Yürüten, “Covid-19 salgın dönemi içinde evsel su kullanımının yaklaşık yüzde 10 civarındaki artışı ve sonbahar yağışlarının geçen yıla nazaran ortalama yüzde 40 oranında az olması önümüzdeki aylarda su yönetimi üzerindeki baskıları artıracaktır. Bu kuraklıkların havzaların su verimlerine de yansıması kaçınılmaz olacak. 2021 yılı da su yönetimi açısından zor geçecek” dedi.
GRİ SU KULLANIMI ARTMALI
İklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkilerin artması ile birlikte, kuraklığın da Türkiye için çok önemli bir risk oluşturduğunu hatırlatan Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Sevim Yürüten bu konuda alınabilecek tedbirleri şöyle sıraladı:
- Türkiye’de suyun yüzde 74’ü sulama maksatlı olarak tarımda kullanılıyor ve bu suyun yüzde 82’si suyun en fazla israf edildiği sulama şekli olan salma sulama şeklinde yapılıyor. Tasarruflu sulama sistemlerinden olan damla sulama sisteminin oranı ise yüzde 1. Sulamada kullanılan suyun yüzde 38’i yeraltı sularından karşılanıyor ve bilinçsizce yapılan sulama sonucu yeraltı suları tükeniyor. Yani tarımsal üretimde suyun verimliliği artırılmalı. Tarım teknolojisinde az su tüketen sulama usullerinin damla sulama ve püskürtme gibi geliştirilmeli.
- Havza temelli kuraklık yönetim planları hayata geçirilmeli ve tüm havzalar için kuraklık yönetim planları tamamlanmalı.
- Kentlerde yağmur hasadı uygulamaları yapılmalı. Park ve bahçelerde su ihtiyacı yüksek bitkiler kullanılmamalı. Buralarda gri suyun kullanımı yaygınlaştırılmalı, su tasarrufuna yönelik eğitimler ve uyarılar yapılmalı.
- Sanayi sektöründe az su kullanan üretim teknolojisi geliştirilmeli, geri kazanımlı su yöntemlerinden faydalanmalı.
- Suyun depolanan miktarı toprağın derinliği ve organik madde oranı ile sıkı bir ilişkiye sahip. Bu sebeple, toprakta suyun depolanmasını arttırıcı önlemler alınmalı.
- Yeraltı sularının kirlenmesi önlenmeli. Aşırı derecede yeraltı suyu kullanımına kanuni tedbirlerle kısıtlama getirilmeli.”
MUSLUKTAN İÇME SUYU AKIYOR
Bursa’da içme suyu kaynaklarının yeraltı suyu ve içme suyu barajları olduğunu hatırlatan Yürüten,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı son 3 aylık ve 2020 Kasım Ayı meteorolojik
kuraklık durumuna ilişkin haritada kentin Orta Şiddette Kurak (Uyarı) ve Şiddetli Kurak (Acil) ibareli bölgede bulunduğunu vurguladı. Çeşmeden akan suyun içme suyu niteliğinde olduğunu ifade eden Yürüten, “Ancak, biz suyumuzu, yeşil alan sulaması, araç yıkama, tuvalet temizliği ve hatta kırsal mahallelerimizde tarla sulamada kullanıyoruz. Avrupa’da günlük su tüketimi kişi başına 100 litre civarında iken, Bursa’da bu değer 150 litre olarak kabul ediliyor. Yeraltı suyumuz ise tarımsal ve yoğun olarak da sanayi kullanımı nedenli baskı altında” dedi.
SU KULLANIM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRİLMELİ
Kişisel
su kullanım alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Yürüten, şu önerilerde bulundu:
“-Suyun gerçek değerini anlayabilmeyi sağlamaya ve su tasarrufuna yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapmalı, su tasarrufuna yönelik teşvikler vermeliyiz.
-Sayaç olmadan kontrolsüzce yapılan yeraltı suyu kullanımları ciddi tehlike. Kullanılabilecek su miktarına ilişkin kota uygulanması belki de sürdürülebilir tarım ve sanayi için olmazsa olmazımız.
-Kentsel ve sanayi atık su arıtma tesisi gibi yüksek debi deşarj eden arıtmaların suyu geri kazanılması yasal düzenlemeler ile mecbur bırakılmalı.
YAĞMUR SUYUNU DAHA VERİMLİ KULLANMALIYIZ
- Yağmur suyunu daha verimli kullanmalıyız.
- Mevcut koşullara uygun olan yağmursuyu hasadı teknikleri belirlenmeli ve uygulanmalı.
- Belli konut sayısının üzerindeki projelerde yağmur suyunun ayrı toplanmasını, gri su kullanımının mecbur tutmalıyız.
- Yeşil alanlara ve parklara ilişkin estetik anlayışı değiştirmeliyiz.
- Özellikle küçük parkların bir kısmına dikey depolar yerleştirilip, bu depoların suyunun tankerle doldurulması ve depo çıkışına konulacak otomasyon sistemi ile sulamanın yapılması düşünülmelidir.
- Yeşil alan ve parklarda yapılan sulamaları tasarruflu hale getirmek için; kurulacak her park için öncelikle peyzaj projesi ve buna bağlı olarak bir sulama projesi hazırlanmalı. Her sulama yöntemine göre iklim verilerine dayalı dinamik bir sulama programı hazırlanıp, uygulanmalı.
- Çim alanlarının sulanmasında atık su arıtma tesisinde arıtılmış su kullanılmalıdır. Bu tip küçük arıtma tesislerinin kurulabileceği yerler belirlenerek, parkların bir kısmının arıtılmış sularla sulanması sağlanmalıdır. Meteoroloji takip edilerek, sulama yapılmalıdır.
- Çim, ağaçlar ve yer örtücü bitkilerin günlük su ihtiyaçlarının iklim verileri kullanılarak hesaplanması ve ertesi gün Belediye veya BUSKİ web sitesinden sunulması konuya olan ilgiyi artıracaktır.”