Toplumsal paranoya mı, global koronaya mı?

Güncelleme Tarihi:

Toplumsal paranoya mı, global koronaya mı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2020 17:40

Küresel salgına dönüşen koronavirüs ülkemizde de kendini yoğun şekilde gösteriyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, atlatabilmemiz için birlik ve beraberlik içinde kurallara uyarak hareket etmemiz ve uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Bu zor günlerde Hürriyet Bursa olarak iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle koronavirüslü yaşam hakkında kısa sohbetler gerçekleştirdik ve bir yazı dizisi hazırladık. Birlikte başarmak dileğiyle.

Haberin Devamı

OPERATÖR DOKTOR MEHMET OKAN ÖZDEMİR: GÖĞÜS KALP DAMAR CERRAHİ UZMANI

Toplumsal paranoya mı, global koronaya mı
Başlığı görünce bu salgını hafife aldığım sanılmasın, sizlerin COVID-19 pandemisine başka bir perspektiften bakabilmenizi sağlamaya çalışacağım, zor biliyorum çünkü bu tür global histeriler sırasında dayatılmış, kabul görmüş algıların karşısına değişik bakış açıları ile çıkmak zordur. Ancak bilimsel gelişmenin temeli kabullenilmiş algılara değil bilimsel verilere dayandırılan yalın gerçeklerdir. Aşağıdaki tüm veriler Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve ABD Hastalık ve Korunma Merkezleri (CDC) kaynaklarından derlenmiştir. Her yıl gribal enfeksiyonların %11 i influenza ve RSV virüsleri, %14 ü koronavirüsler, %29’u rhinovirüsler ve geri kalan % 46’sı bilinmeyen virüsler tarafından oluşturulur. Her yıl her 1000 kişiden biri grip ve bağlı komplikasyonlardan ölür. (%0.1) Bu ölenlerin %5-14’ü koronavirüs nedenli ölümlerdir. Yani 82 milyon nüfusu olan ülkemizde her yıl yaklaşık 82.000 kişi grip ve gribal enfeksiyonların sonucunda kronik akciğer, kalp, hipertansiyon, diabet, immün yetersizlik hastalarında gelişen komplikasyonlarla ölür. Bu ölümlerin %5-14’ünün koronovirüsten olduğu gerçeği ile ülkemizde her yıl 4100 ile 11. 480 kişi o yılki mutant koronavirüsler nedeniyle hayatını yitirir. Her yıl!!!. Geçtiğimiz yıl ve önceki yıllarda da grip ve nezle nedeni ile on binlerce Türk vatandaşı hayatını kaybetti ve haberiniz bile olmadı. Geçen yıl dünyada toplamda 7 milyon insan grip ve griple tetiklenen komplikasyonlardan öldü ve bunların da 350 bin ila 1 milyon kadarı geçen yıl koronavirüs sebebiyle öldü. Siz hiç “gripten öldü, nezleden öldü” gibi bir haber duydunuz mu? Duymadınız. Neden? Koronavirüsten ölenlerin hemen tamamı yaygın pnomoniden ölür. 2016 yılında Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 3 milyon kişi pnomoniden öldü, bunların hiçbirine koronovirüs testi yapılmamıştı.

Haberin Devamı

‘HER YIL VİRÜS NEDENLİ ÖLÜMLER OLUR’

Haberin Devamı

Soruyorum bu gürültü, patırtı neden? Bu korkuya neden olan olan algı eğer sokakta aniden ölenlerse hiçbir viral veya bakteriyel pnomoni hastası böyle pat diye sokakta düşüp ölmez. O zaman aniden akut hipoksi yapan ve sokaktaki bir insanı aniden öldürebilen başka bir neden arayacaksınız! 30 yıllık tıbbi pratiğimde hastanelerin acil servislerinde bizzat yaşayarak şahit olduğum kış aylarında her gece sağlık personeli bu tür grip hastalarının ağır seyredenlerine bir tane boş suni solunum cihazı, boş bir yoğun bakım yatağı bulabilmek için uğraşır ve maalesef bazen de bulunamadığından yüzlerce, binlerce hasta yataklarında ölür. Ve bunlar hiçbir zaman sizlerin, bizlerin gözümüzün içine bu kadar sokulmaz, bu kadar korkutulmazsınız... Kış geçip gitmek üzere, Türkiye de koronavirüs kaynaklı ölüm sayısı siz bunları okurken belki de en fazla 550-600 arası olacak ki mevsimsel gerçeklere uygundur. Geçen yıl siz farkında olmadınız, bu sayı toplamda yaklaşık 10.000 civarındaydı, ancak geçen yıl hiçbirisine koronavirüs testi yapılmadığından bu korku gelişmedi.

Haberin Devamı

‘SALGIN BAŞLAYALI 5 AY OLDU’

Örneğin ABD’de mevsimsel grip için aşılanma oranı her yıl %52’dir, yani nüfusun yarısı “aşılanır” Buna rağmen grip salgını ABD’de 2018-2019 sezonunda 35.5 milyon insana bulaşmıştır. Nedenide virüslerin her birisinin ayrı yapısal şifreler barındırmasındandır. Bu hastaların 16.5 milyonu hastanelere müracaat etmiştir ve 490.600’ü hastaneye yatırılmıştır. Ve bu hastaların 34.200’ü doğrudan bu virüs nedeni ile 27.680 kadarı ikincil sebepler ile ölmüştür. CDC (ABD Hastalık ve Korunma Merkezleri) verilerine göre 2019 yılında sadece ABD’de toplam 62.000 kadar vaka var. ABD’de her yıl yaklaşık 50. 000-60. 000 insanı öldüren bir virüs salgınından bahsediyorum. Gelelim COVID-19’a. Aralık ayından bu yana geçen 5 aylık süre içinde COVID-19 salgını 55. 000 insanı öldürdü. Aynı süre içerisinde mevsimsel grip en az 300. 000 insanı öldürdü. Üstelik koronavirüs dışı virüslere bağlı grip hem 65 yaş üzeri insanı hem de aynı oranda 0-5 yaş bebeklerin ölümüne neden oldu.

Haberin Devamı

‘MANTIĞA UYGUN DEĞİL’

Geçtiğimiz yıl kaç sanatçı, kaç sporcu, kaç tanınmış insan, kaç doktor, hemşire, kaç devlet başkanı grip oldu biliyor musunuz? Şöyle ki, yarısından fazlası gribal enfeksiyon geçirdi, bu nedenle ölen dünyaca ünlü isimler oldu. Politikacılar, sporcular, profesörler öldü. Size onları “akciğer yetmezliği, kalp yetmezliği” nedeni ile ölüm olarak bildirdiler. Ama onlar da hepsi grip virüsü nedeni ile öldü. Bizlerin de en az yarımız geçen yıl grip ve nezle geçirdik, haber konusu olmadık, demek ki geçen yıl kitleler halinde ölmediysek bu sene de ölmeyeceğiz. Geçen yıl hiçbirimizi televizyonlardan tek tek saymadılar ve her gün tüm TV kanallarında herkesin ilgilendiği “sayısal istatistik” haline getirmediler. Şöyle düşünelim, insanların aynı evde yaşayıp da birisinin dışarıda çalışıp, diğerinin çalışmayıp evde kalan bu iki kişiden birine mikrop bulaşmışken, diğerinin temiz kalması mümkün müdür? Bu salgından korunma algoritmasına da uygun değildir, düz mantığa da.

Haberin Devamı

‘ÇOCUKLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR

Bu panik ve alarm halinin nedeni ölüm sayısı olmamalı çünkü yılbaşından bu yana 3 ayda dünyada 5 yaş altı 1. 950. 000 çocuk öldü. HIV/AİDS nedeniyle 432. 000 kişi, sigara nedeniyle 1. 285. 000 kişi öldü. 275. 000 kişi intihar ederek, 2.110. 000 kişi de kanser nedeniyle öldü. Dünyada yalnızca bugün 26. 000 insan çoğu çocuk olmak üzere açlıktan ölüyor.
Peki nedir bugünlerdeki histerinin nedeni? Bunu sormak her bireyin en doğal hakkıdır çünkü kendi sağlığını direk ilgilendiren bu konuda yukarıdaki rakamsal veriler ışığında bu yıl ki koronavirüsün öncekilerden daha korkunç kabul edilmesini hangi faktörler sağlamaktadır? Çok iyi bilinir ki korku olmadan toplumda yapılacak köklü değişikliklerle ilgili algı oluşturulamaz. Her büyük global seviyedeki salgın, dünya savaşları gibi ağır korku yaratan dönemlerden sonra dünyada çok köklü sosyal ve ekonomik değişimler olur. Bu salgın da bir gün bitecek, ancak bittiğinde insanların toplumsal yaşam alışkanlıkları ve ekonomik durumlarının epeyce değişmiş olduğu görülecektir. Örneğin global büyük sermaye sahipleri oluşacak ekonomik krizler sonrası zarar eden firmaları, sanayi kuruluşlarını yok değerine ele geçirecek ki Çin’de bu değişim oldu bitti bile.
Para ve servetler el değiştirecek, oluşacak ağır ekonomik krizi aşmak için aşırı miktarda karşılıksız para basılacak, oluşacak hiperenflasyon sonrası zaten virüsü bulaştırıyor algısı ile değersizleştirilen banknotlar yani rezerv para olan dolar ve ulusal paralar kaldırılıp yerine dijital tabanlı para birimleri gelecek, sanayi ve günlük yaşam yoğunluklu olarak robotik oluşumlarla sürdürülecek, 5.0 teknoloji yani 5G telekominikasyon ve internet sistemleri şu anda yoğun olarak aktif kullanıldıkları Çin, Güney Kore, ABD, İtalya, İspanya, İngiltere’den sonra tüm dünyada yaygınlaşacak. Bu teknoloji ile donatılmış akıllı şehirler özendirilecek. İnsanlarda dijital hayatı kolaylaştıracağı savıyla çip uygulaması yaygınlaştırılacak, ulusal kimlikler, ulusal sınırlar, pasaportlar son bulacak.

‘DÜNYANIN SOĞUTULMASINA ÇALIŞILIYOR’

Ayrıca son 170 yılın en sıcak kışını yaşadığımız bu yılda tüm hareketler, sanayi, trafik yavaşlatılarak dünyanın soğutulmasına çalışılıyor ve simülasyon ile etkenlere ait veriler biriktiriliyor. Ve tüm bunların en önemlisi ise dünyada ekonomik sıkıntıların zirve yaptığı günlerde dünyaya hakim kılınan korku ve panik ortamında sağlanacak toplumsal tepkileri engellemektir. Dünyanın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğü en büyük, en yaygın paniği, yaşam tarzı değişikliğini yaşıyoruz daha doğrusu yaşatılıyoruz.

PANİK YAPMAYACAĞIZ

Biz bu histeri içinde kişisel olarak ne yapabiliriz? Zaten her zaman dikkat etmemiz gereken hijyen ve bağışıklık koruma kurallarına uyarak yayılımın azalmasını sağlayabileceğiz. Bunun bir veba salgını olmadığını bilerek panik yapmayacağız ki hastalıklara karşı en güçlü silahımız olan bağışıklığımızı düşürmeyeceğiz. Bugünlerin katlanılması gereken zorunlu bir süreç olduğunun bilinciyle tüm koruyucu tedbirlere abartmadan uyacağız ve bu histerinin yakın bir zamanda bitirilmeyeceğini bilerek geleceğimizi başkalarının planlamasına izin vermeyecek şekilde farkındalığımızı arttırmaya, hurafeler, dini dogmalar yerine bilime yönelerek, ulusal üretim ve ulusal tarımın yeniden organizasyonuna destek olmaya çalışacağız COVID-19’a karşı yakın bir zamanda aşı ve ilaç kullanıma sunulsa da önümüzdeki kış başka bir koronavirüs versiyonu mutasyon yoluyla aynı yolu izleyecek.

KORUYUCU ÖNLEM ÖNERİLERİ:

Virüsler kendi kendilerine yaşamazlar, canlı organizmalar dışında çoğalamazlar. Varlıklarını sürdürebilmek için canlıların hücrelerine yerleşmesi gerekir, dış duvarları lipid yani yağ yapıdadır, fiziki etmenlere özellikle ultraviyole ışınlara, alkol gibi yağ eriticilere 55-60 derece üzerinde sıcaklıklara maruz kaldığında birkaç dakikada hastalık oluşturamayacak şekilde deformasyona uğrar. Yaz sezonuna yaklaştıkça Ultraviyole ışınlarının kuzey yarımkürede daha dik hale gelmesi ve sıcaklığın artması ile virütik aktivite gittikçe sönerek kış mevsimine girecek olan Güney Yarımküre’de sorunlara neden olacağı bilimsel bir gerçektir. Bu doğal sönümlenmenin başlayacağı iklim koşullarına erişinceye kadar pratik bir tavsiye olarak zamanında grip, sinüsit için yapageldiğmiz kaynar bir kap su üzerinden sıcak buharın aralıklarla 2-3 er dakika burun ve ağızdan solunması, tansiyon ve kalp problemi bulunmayanların kısa süreli saunaya girmeleri virüs bulaşı olsa bile bu bölgelerdeki virüs yükünü azaltmakta faydalıdır. Sağlık personelinin daha sık hastalanmasının nedeni üst üste gerek hastalardan, gerekse bulundukları fiziksel ortamdan tekrar tekrar edindikleri virüs yükü yani virüs sayısıdır, bu sayıyı düşük tutmak hastalığın ağırlaşmasına engel olur.

ÖLENLERİN YÜZDE 90’I SİGARADAN

Ölen hastaların %90’ı sigara içenlerdir. Hemen sigarayı bırakmalısınız. Gece uykunuzdan ödün vermeyin, mümkün olduğunca zifir karanlıkta uyuyun, bağışıklık sağlayan savaşkan hücrelerimiz çoklukla karanlıkta uyurken çoğalır. Ayrıca içinde metilksantin, teofilin gibi solunum sisteminde bronşlara genişletici etkisi olan maddelerin yoğun bulunduğu çayın sıkça içilmesinin hem akciğerlere olumlu etkisi, hem ağız ve gırtlakta fiziksel sıcak etkisi ile faydalı olacaktır. Günde 1 saat kadar güneşli ortamda bulunulması D vitamini artışına dolayısı ile bağışıklığın güçlenmesine yarar.

KORUYUCU MASKE VE ELDİVEN KULLANIMI

Koruyucu maske ve eldiven kullanılmasında fayda vardır ancak bunlar kullanılsa da en tehlikeli şey maskenin gittikçe nemli hale gelerek virüse uygun ortamı hazırlaması, diğeri de elin eldivenli veya eldivensiz göze, ağıza, buruna ve yüze sürülmesidir. Bu dönemde sorgulanması gereken şey sabahtan akşama kadar borsa indeksi gibi vaka ve ölüm sayıları takip ederek kaygı içinde endişeye ve paniğe kapılıp düşünme yetisi terk mi edilecek yoksa götürülmek istendiğimiz noktada bizi nelerin karşılayacağını öğrenerek karşı stratejiler geliştirmek, toplumsal iletişimi koparmadan insanca yaşamak için alternatif öğretiler mi geliştirilecektir? Tüm bu badirenin sonucunda dünya beyaz gömlekleri ile savaş veren bilim adamları ile kirli çizmeleri İle üretim yapan çiftçilerin kıymetini anlayacak. Sağlıcakla kalın

ŞEHZAN SEÇEN: 99 Eğitim ve Danışmanlık Şirketi Kurucusu

Toplumsal paranoya mı, global koronaya mı
Doğru cevaba ulaşmak için ilk şart doğru soruyu sormaktır. Hal böyle olunca, bende yazıma doğru soruyu sorarak başlamak istedim.

DİJİTAL DÜŞÜNEBİLİYOR MUYUZ?

Cevap korkarım ki pek iç açıcı değil. İşletmeler merkezlerine ilk önce dijitalleşmeyi alıyor ve yanılsamada bu noktada başlıyor. Dijitalleşmek; biraz yatırım, biraz süreç iyileştirme ve birkaç yazılım ile ulaşabilecek bir takip ve konfor alanı. Oysa dijital düşünmek maalesef dijitalleşmek kadar kolay değil. Dijital düşünebilmek için öncelikle işletme kültürünün evrilmesi ve düşünme eylemini yeniden tanımlanması gerekecek. Ticari rekabetin global platforma taşındığı şu zamanda dijital düşünebilenler de elbette ayakta kalacak. 17. YY düşünürü Descartes doğru düşünmenin tanımını şöyle yapmış, ”Doğru düşünmek istiyorsak ilk önce önyargılardan kurtulmamız ve eskiden doğruluğuna inandığımız tüm düşünceleri veya fikirleri, yeniden gözden geçirinceye kadar, yanlış olarak kabul etmemiz gerekiyor.”

BU DEĞİŞİME HAZIR MIYIZ?

Biz insanlar muhteşem uyum yeteneğimiz ile elbette hazır olacağız. Bunun için işletmelerimizde yapmamız gerekenler;
Ekip çalışmasını öğrenmek.
Dijitalleşmeyi bir kültür olarak benimsemek.
Dijital okur yazarlık eğitimi almak.
Kurum içi etkin liderlik programları tasarlamak ve hayata geçirmek.
Müşteri memnuniyeti için topyekün çalışan bir şirket olmak.
Unutmamalıdır ki dönüşüm artık sadece bir eylem değil bir yaşam döngüsü olacak. Her geçen gün biz de, işletmelerimiz de yeniden ve yeniden ve yeniden dönüşeceğiz. Mümkünse # Evdekaltürkiyem diyorum ve yarını şimdiden tasarlamak için evde kaldığımız bu zamanı fırsata çevirelim. Düşünelim...

 

FERAHİ ÖZTİMUR: FG İLETİŞİM VE TASARIM

Toplumsal paranoya mı, global koronaya mı
Tarih boyunca salgın hastalıklar hem gündelik yaşamda hem ticarette hem de toplumsal davranış genetiğinde pek çok şeyin değişmesine neden oldu. Şimdi de öyle olacak. Sağlık sistemi başta olmak üzere hiç alakası yok gibi düşünülen mimaride bile koronavirüsün değiştirme, geliştirme etkisini çok güçlü biçimde göreceğiz. Bundan sonrası daha temassız bir yaşam olacak; bu kesin. İş dünyası, eğitim, rutin sağlık hizmetleri ve daha pek çok sektörde işlerin ‘uzaktan’ yapılması normalleşecek. Kapı kolları bile değişecek. Bu süreçte değeri en fazla anlaşılan iki kavram var; özgürlük ve güven. Bundan sonra faaliyetini, varlık nedenini ve iletişimini bu ikisinin üzerine inşa etmeyen markalar ve kurumlar, COVID-19’a bağışıklık kazanamamış olarak yavaş yavaş değer ve önem kaybedecek.

BAZI MARKALARIN MASKESİNİ DÜŞÜRDÜ

Bundan sonrası ‘iyi kalpli’ markaların dönemi olacak. Yalnızca para kazanmaya ve insanlara bir şey satmaya odaklı markaların ömrünü kısaltıcı bir etki başlattı bu virüs. Artık bütün markalar kurumsal ilkelerini, prensiplerini, amaçlarını yeniden ve bir an önce gözden geçirmeli. Uzun uzun yazılan ama kendi çalışanları dahil kimse tarafından pek de okunmayan, benimsenmeyen bütün o misyon ve vizyon tanımlarını her marka yeniden yapmalı. Virüs, sadece kendisini düşünen, sadece para kazanmayı düşünen, sadece kendi çıkarlarına odaklanan ve şeffaf olmayan markaların gözünün yaşına bakmayacak gibi görünüyor. Bu durumda reklam ve bütün iletişim sektörü de bu doğrultuda evrimleşmeli. Virüs, bazı markaların maskesini de düşürmüş oldu. Kısacası her şey şimdi yeniden başlıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!