Serhat TEZCAN/Hürriyet Bursa
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2021 13:12
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Başkanı Mehmet Albayrak, yanlış planlama ve çarpık yapılaşmanın af etin başlıca sebeplerinden biri olduğuna dikkat çekti. Kestel İlçesi’nde yaşanan sel felaketinde yaptıkları incelemeler sonucunda bazı tespitlere vardıklarını ifade eden Albayrak, bunları 13 maddede özetledi.
Afetin bir doğa olayının kendisi değil, doğurmuş olduğu sonuçlar olduğunu söyleyen İMO Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak, doğanın kendi kurallarının her zaman işleyeceğini dile getirdi.
Albayrak, önemli olan yaşanacak doğa olaylarını afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılması olduğunun altını çizdi. Albayrak, son yıllarda artarak devam eden afetlerin, yanlış planlama ve çarpık yapılaşmanın sonucunda çıktığını anlattı.
GÜN KURTARILMASINA ÇALIŞILDI
Türkiye’nin afetlere hazırlık fotoğrafını çeken Albayrak, “17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin yıl dönümüyle birlikte sık sık gündeme getirdiğimiz deprem gerçeği ile başlayabiliriz. Özellikle 1999 yılından önce üretilmiş olan yapılar, halen varlıklarını sürdürürken depremlere hazır bir şehirleşmeden bahsetmek mümkün değil. Bu yapıların yıkılıp yeniden yapılmaları veya önemlice bir kısmının 22 yıl içerisinde güçlendirilmiş olmaları gerekirdi. Var olan yapı stokunun deprem riski giderilememiş, ’Yara sarma’ anlayışıyla günün kurtarılmasına çalışılmıştır. Bu gerçeği son olarak Elazığ-Sivrice ve İzmir’in Seferihisar açıklarında yaşadığımız Ege Denizi Depremi ile acı bir şekilde gördük” dedi.
DOĞRU PROJE VE PLANLAR YAPILAMADI
Doğru bir kentsel dönüşüm projesinin ortaya koyulamamasının yanı sıra bütünlüklü bir planlama yerine, parçacı bir anlayışla sürdürülen uygulamaların, kentlerin teknik ve sosyal altyapı sorunlarını daha da arttırdığına dikkat çeken Albayrak, bu durumun kentleri yeni afetlere açık hale getirdiğini vurguladı. Var olan yapı stokunun, deprem başta olmak üzere diğer doğal olaylara ve doğal olmayan afetlere karşı hazırlıklı ve güvenli olmadığını söyleyen Albayrak, “Hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken husus şudur ki: ‘Yaşanacak doğa olaylarını afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılması’ önemli bir hedeftir” diye konuştu.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun bir şekilde hissedildiğini ve son dönemlerde kentlerde yaşanan felaketleri gördüklerini anımsatan Albayrak, “Aşırı kuraklıkların, aniden yaşanan süper hücre olarak adlandırılan yağışların afete dönüşmesinin asıl nedeni yukarıda belirttiğimiz gibi yanlış planlanan, kontrol dışı çarpık ve kaçak yapılaşan kentlerimiz... Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan aşırı yağışlarla meydana gelen heyelanlar ve seller yaşamların ve yaşam alanlarının yok olmasıyla sonuçlandı” dedi.
13 MADDELİK TESPİT
Bursa’nın Kestel İlçesi’nde de bir benzerinin yaşandığı sel felaketinde yaptıkları incelemeler sonucunda bazı tespitlere vardıklarını ifade eden Albayrak, sonuçları şöyle sıraladı:
- “1- Ani gelişen sel olaylarına karşı bilimsel olarak havza hidrolojisi çalışmaları ile bölgelerin bilgisayar modellemeleri yapılarak, gelecekte olabilecek taşkınlar öngörülmeli. Buna göre gerekli önlemler alınmalıdır.
2- Buna bağlı olarak dağların yamaçlarına kurulmuş mahallelerimizde; mahalle içinden geçen dere yatakları olmasa bile mahalle havzalarından gelebilecek suların yerleşik alanları ve arazilere zarar vermeden akıp gitmesini sağlayacak gerekli fizibilite çalışmaları yapılmalıdır.
3- Fizibilite çalışmalarının arkasından bölgede yaşanabilecek olası sel felaketlerine karşı taşkın koruma yapıları ile tahliye kanalları imalatları yapılarak, suyun tahliyesi sağlanmalıdır.
4- Yağmur suyu altyapısı yapılmış mahallelerimizin kolektörlerinin bakımı yapılmalı ve sürekli temiz tutulmalıdır.
5- Kontrollü veya kontrolsüz doğa tahribatı kesinlikle önlenmelidir.
DERE YATAKLARINA BARAKA, EV YAPILMAMALI
- 6- Dere yataklarına piknik amaçlı bile olsa herhangi bir kulübe, baraka veya ev kesinlikle yapılmamalıdır.
7- Su yapıları ve taşkın koruma yapılarının boyutları, değişen iklim şartları ve yağış rejimleri dikkate alınarak tekrar gözden geçirilmelidir.
8- Kent içinden geçen akarsuların tabanları kaplanmamalı, suyun toprak tarafından emilmesi hem akışa geçen suyun azalmasını hem de yeraltı suyunun beslenmesini sağlamalıdır.
9- Kent içinden geçen kapalı akarsuların üstü açılmalı, yağış rejimindeki ve bitki örtüsündeki değişimler dikkate alınarak, vadi ağzına kurulmuş yerleşimler, olası bir sel baskını açısından incelenmelidir. Yapılan çalışmalar sonucunda afet riski tespit edilmesi durumunda, afet oluşumunu beklemeden uygun bir yöntemle risk ortadan kaldırılmalıdır.
10- Akarsu ve dere yatakları periyodik olarak temizlenmelidir.
KENTSEL DÖNÜŞÜM FIRSAT OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ
11- Kentsel dönüşüm çalışmaları fırsat olarak değerlendirilmelidir. Özellikle dönüşüm gerektiren; kaçak yapılaşmış çöküntü bölgelerinde, yeşil alanları artırmayı hedefleyen bir planlama anlayışı benimsenmelidir. Bu tercih yağışın akışa geçme oranını düşüreceği için, kentsel altyapının yükünü de azaltacaktır.
12- Yapı malzemelerindeki gelişmeler ışığında geliştirilen su geçirimli kaplamalar tercih edilmeli, eskiyen kent kaplamaları ve yollar bu tarz kaplamalarla değiştirilmelidir. Bu tür malzemeler yeni yapılaşan bölgelerde, özellikle mahalle aralarında ve kaldırımlarda zorunlu olmalıdır.
13- Ülkemizde planlama, tasarım, uygulama ve denetim süreçleri hiç değilse bundan sonra bilimsel ölçülere göre yürütülmelidir. İlgili mühendislik disiplinleri ve akademik odalarla görüş ve bilgi alışverişinde bulunulmalı; yapılacak planlama çalışmalarında akademik bakış açısı yer bulmalıdır.”
SU KAYNAKLARI AÇISINDAN ZENGİN DEĞİLİZ
Türkiye’nin günümüzdeki nüfus artış oranı ve kuraklıklar göz önüne alındığında su kaynakları açısından zengin bir ülke olmadığını dile getiren Albayrak, “Artan nüfus ve plansız kentleşme ile kullanılabilir su kaynaklarımızın azalması, ani kuraklıklara hazırlıklı olamamamız da yeni afetlerin kapısını aralamaktadır. Su kaynaklarının doğru ve verimli kullanılması kent gündemine acil olarak girmelidir” dedi.
YÜZDE 85 TARIM VE SANAYİDE KULLANILIYOR
Kentler için önemli bir hususun da yaşamsal öneme sahip su kaynaklarının doğru planlanması ve kullanılması olduğunu vurgulayan Albayrak, “Konuyu
Bursa ölçeğinde değerlendirecek olursak; kentimizin su kaynaklarının yaklaşık yüzde 15’i içme suyu olarak kullanılmakta olup, geriye kalan yüzde 85 gibi çok büyük bir kısmı tarım ve sanayide tüketilmektedir. Mevcut sularımızın verimli kullanılmasında ilk akla gelen su tasarrufudur. Kent bütününde su tasarrufu ve kuraklıkla mücadele için öncelikle halkı bilinçlendirmek büyük önem taşıyor. Kişi başına tüketilen su miktarının ortalama 200-250 lt/gün olduğundan hareketle içme suyundan tasarrufla önemli sonuçlar üretilebilir” diye konuştu.
GERİ DÖNÜŞÜMLÜ SU YATIRIMI
Su kaybının sebeplerindren birisinin de barajlardaki buharlaşma olduğuna dikkat çeken Albayrak, içme suyunda önemli ölçüde tasarruf sağlayabileceğine inandıkları bu konuda da gerekli yatırımların yapılması gerektiğini kaydetti. Kullanılan suların atık su yönetiminin ‘tam aktif olarak’ hayata geçirildiğinden emin olunması gerektiğini belirten Albayrak, “Gelecekte daha büyük sorunlar yaşamamak için geri dönüşümlü su arıtma sistemlerine gerekli yatırımlar yapılmalıdır” dedi.
YAŞANABİLİR BİR DÜNYA İÇİN
Yapılarda yağmur suyunun depolanması ve toprakla buluşmasını sağlayacak sistemlerin oluşturulmasının öneminin altını çizen Albayrak, “Yeşil binalar, yeşil kent bilincinin yaygınlaştırılarak sudan elektriğe, kullandığımız yakıta kadar tasarruf sağlamalıyız. Gelecek nesillerimize yaşanabilir bir ülke, yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için iklim değişikliğine karşı önlemlerimizi almalı güvenli yapı ve yaşanabilir bir çevrenin yaratılmasını önceliğimiz haline getirmeliyiz. Unutulmaması gerekir ki doğa olaylarına karşı afet haline dönüşmeden önlem almaya çalışmak ve bunu öncelemek olası can ve mal kayıplarını en aza indirmek için yegane ve tek yoldur” diye konuştu.