Güncelleme Tarihi:
Neden mi? Çünkü süt tokluk hissi verir, sıvı ihtiyacınızı karşılar, sindirimi düzenleyip midenizi rahatlatır, yeterli ve dengeli beslenmenizi destekler... Üstelik sahurla bölünen uykunuza daha rahat dönmenizi sağlar.
İftarı, sahuru, özel eğlenceleri, aile buluşmaları, tefekkürü ve paylaşımlarıyla özlemle beklenip coşkuyla karşılanan Ramazan ayının en dikkat çekici yanı, yemek düzenine getirdiği farklılıklar. Bütün gün aç kalan bedeni korumak, kollamak, özen göstermek son derece önemli. İşte bu noktada devreye süt giriyor. Pek çok hastalığa karşı sayısız koruyucu etkisi olan süt, vücudumuza yaptığı değerli katkılarla Ramazan ayında daha rahat oruç tutmamızı sağlıyor. Zaten bu özel aya, süt gibi özel bir besinin yakışması da hiç şaşırtıcı değil.
İki öğün beslenme, süt ile daha besleyici ve dengeli. Ramazan ayında tüketilmesi ise ayrıca önemli; çünkü bu özel ayda öğün sayısı ikiye düşüyor. İftar ve sahurda yeterli ve dengeli beslenmeye katkı sağlayacak besinlerin, dolayısıyla süt tüketiminin de önemi artıyor.
Sahurda ve iftardan sonra içilen bir bardak süt kişinin daha uzun süre tok kalmasını, daha sakin ve zinde bir gün geçirilmesini sağlar. Sindirim sistemini düzenler, kronik hastalıklardan korur ve kan şekerini dengeliyor. Bu nedenlerle Ramazan ayında süt içmeyi ihmal etmemek gerekiyor.”
Sütün ne kadar değerli bir besin olduğunu biliyoruz. Öncelikle bir kalsiyum deposu ve bu sayede kemik sağlığımızı koruyor. Ayrıca süt, fosfor, magnezyum, potasyum, protein, karhonhidrat, yağ, B grubu vitaminleri, A vitamini, E vitamini ve K vitamini bakımından zengin. Sütün bu özellikleri, aslında her zaman tüketilmesi gereken bir besin olduğunu ortaya koyuyor.
Sahurda süt içilmesi tokluk süresini uzatıyor. Sütün Ramazan ayında tok tutma özelliğiyle bir adım öne çıktığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Sahurda içilen 1 bardak süt, içeriğindeki protein ve yağ nedeniyle uzun süre tokluk hissi veriyor. Sütün sıcak içilmesi ise midenin boşalma süresini uzatıyor. Ayrıca mideye inen sütün yarısı, katı yiyecek olarak algılanıyor ve beyne tokluk sinyalleri iletiliyor. Bu noktada Ramazan ayında süt içmenin bir artısından daha söz etmeliyiz: Sütün kilo kontrolüne yardımcı etkisi var; bu özelliği Ramazan ayında alınması muhtemel kiloları da engelleyebiliyor. Eğer kilonuza dikkat ediyor veya rejim yapıyorsanız, her zaman sütün az yağlı veya yağsızını tercih edebilirsiniz.
Sıvı ihtiyacını gideriyor. Süt, Ramazan ayında ayrı bir önem kazanan sıvı tüketimini destekleyip, vücumuzun sıvı ihtiyacını karşılıyor. Ayrıca sıvı dengesinin korunmasına da katkıda bulunan süt, oruç tutarken kaybettiğimiz sıvı miktarını onarmaya ve yerine getirmeye yardımcı oluyor.
Mide ve kan şekeri üzerinde olumlu etkileri var. Ramazan ayında uzun süre aç kalınması, iftarda mideye fazla yük binmesine neden oluyor. Süt, bu noktada da devreye giriyor; sindirim sisteminin daha düzenli çalışmasını sağlıyor ve mideyi rahatlatıyor. Ayrıca açlık nedeniyle oynamalar yapabilecek olan kan şekerini sakince düzenliyor. Sütte bulunan molekül ağırlığı düşük bir protein olan peptitler ve mineraller, kan basıncının düşmesine yardımcı oluyor.
Enerji veriyor. Sütün içindeki laktoz (süt şekeri) vücudumuza gerekli olan enerjiyi temin ederek oruçlu geçirdiğimiz süre boyunca çok daha zinde olmamızı sağlıyor. Açlığın sebep olabileceği konsantrasyon bozukluklarını da azaltıyor.
Uyku getiriyor. Süt, sahurla bölünen uykumuza daha kolay dönmemize yardımcı oluyor. Bunu nasıl mı yapıyor? İçeriğindeki protein ile melatonin ve serotonin hormonlarının üretimine destek olan triptofan adlı aminoasit sayesinde.
Kalsiyum kaynağı süt. Günlük kalsiyum ihtiyacınızı karşılayamadığınızda kemiklerden kalsiyum çekiliyor ve vücutta kullanılıyor. Kemiklerden kalsiyum çekilimi nedeniyle osteoporoza yakalanma riski artıyor. Bu nedenle Ramazan ayı süresince ve diğer dönemlerde, günde en az 2 bardak sağlıklı süt içerek kemiklerin kalsiyumdan yoksun bırakılmaması gerekiyor.
Süt, vücudumuzun kalsiyumu etkin bir biçimde kullanabilmesi için varolan birkaç D vitamini kaynağından biridir. Vücudumuz D vitamininin bir kısmını güneş ışığı yardımıyla kendi üretebilir, ancak her zaman güneş olmadığına göre süt içmek bu ihtiyacımızı karşılayabilir.
SOKAK SÜTLERİ
Sağlık bilinci yerleşmiş ülkelerde sokak sütü kavramı çoktan tarih kitaplarında yerini almışken Türkiye’de halâ halk sağlığını tehdit eden ciddi problemlerden biridir. Kontrolsüz olarak satılan bu sütler aracılığı ile insanlara bulaşıcı hastalıklar kolayca geçebilmektedir. Sokak sütlerinin tüketilmesinde Türk insanının sokak sütünü “saf”, “doğal” ve taze olarak kabul etmesi etkili olmaktadır. Hatta aynı inanış eğitimli kişiler arasında da yaygındır. Bu yanlış inanışın çıkış noktası “Eğer bir ürün bozulmadan uzun süre dayanabiliyorsa, içinde muhakkak katkı maddesi vardır.” önyargısıdır. Oysa süte uygulanan pastörizasyon işlemi mevcut mikroorganizmaları yıkımlamakta, insan sağlığına verebilecekleri zararların önüne geçmektedir. İnsan beslenmesindeki sayısız yararları yanı sıra, sağlıksız ve uygun olmayan koşullarda satılan sokak sütleri insan sağlığını çok ciddi boyutlarda tehdit etmektedir.
Sokak sütüne güvenen kişilere göre, süt işlendiğinde ve ambalajlandığında saflığını, doğallığını ve besin değerini kaybetmekte ve hatta işlem sırasında süte katkı maddesi ilave edilmektedir. Sokak sütü kullananlar, sütü evde kaynatmakla, içindeki zararlı mikroorganizmaları kesinlikle yok ettiklerine inanmaktadırlar. Bu kişilerin sokak sütü almalarının diğer nedenleri de fiyat faktörü ve kapıya kadar getirilmesinden doğan kolaylıktır. Ama asıl ürkütücü olan, yukarıda bahsedilen yanlış inanışlardan dolayı, bu kişilerin sokak sütü içerken veya çocuklarına içirirken, “en iyi”yi yaptıklarına inanmalarıdır.
Kolay ramazanlar