Güncelleme Tarihi:
Çankırı’da dünyaya geldi. Dört kardeşten üçüncüydü. Ailesi çiftçilik yaparak geçimini sağlıyordu. Okuma isteği vardı ancak ailesinin maddi imkanı kısıtlıydı. Bu nedenle ilkokul çağından itibaren hem çalıştı, hem eğitimini sürdürdü. Simit sattı, gazete sattı, çakmaklara gaz doldurdu, tezgahtarlık yaptı. Ortaokul son sınıfta bir inşaat mühendisinin yanında ofis çalışanı oldu. Küçük yaşlardan itibaren hayatı tanıyıp, iş disiplini kazandı.
Üniversite sınavlarında başarılı oldu. Ankara’ya gitti. Bu süreçte de Türkiye İstatistik Kurumu’nda geçici memur kadrosu aldı. Ancak o dönem siyasi olaylardan dolayı okulu kapandı. Eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Diyarbakır Sümerbank’ta çalışabilmesi için kadro açıldı. Kabul etti ve gitti. Yaklaşık 6 ay burada görev aldı. Eğitimine devam edebilmesi için olanak sağlanınca bu fırsatı değerlendirdi. Ankara’ya geri döndü ve şu anki adıyla Gazi Üniversitesi’nde Fizik-Kimya-Biyoloji Bölümü’nü okudu. Dönem kaybı yaşadığı için hızlandırılmış bir eğitim aldı. Aynı zamanda TÜİK’te kütüphane sorumlusu olarak memuriyetine devam etti.
AMBAR SORUMLUSU OLDU
Tanıdıkları aracılığıyla o dönem Bursa’da da yatırımı olan Ferit Bey ile görüştü. Farba’da ambar sorumlusu olarak işe başladı. Eğitimini aldığı bir konu değildi. Sanayiyi Sümerbank’ta çalışırken görmüştü. Orada da halı üretimi yapılıyordu. Burada ambardaki malzemelerden sorumlu olacaktı. Fabrika yeni kurulduğu için onun için büyük avantaj oldu. Bütün işleri görme imkanı yakaladı.
Fabrikanın büyük bölümü ambardı. Ufak ufak üretim vardı. Meraklı bir yapıya sahipti. Diğer bölümleri de ziyaret ediyor, ne yaptıklarını sorguluyordu. Yavaş yavaş diğer bölümlerde de neler olduğunu öğreniyordu. Çalıştığı firma aynı zamanda Oyak Renault’un tedarikçisiydi. Yetişmesinde o firmanın da etkisi oldu. Farklı görevlerde bulundu. Son olarak imza yetkisi olan planlama, satın alma müdürü olarak görev yaptı. Yaklaşık 9 yılda önemli tecrübeler edindi.
İşleri öğrenip, çevreyi de gözlemledikten sonra 32 yaşında kendine ait iş yerini kurmaya karar verdi. Temelinde adalet olması ve hakkaniyetten ayrılmaması için şirketinin ismini de Haksan koydu. Küçükbalıklı’da yaklaşık 100 metrekarelik bir atölye tuttu. 4 çalışma arkadaşı ile kauçuk üretip, iş hayatına kendi penceresinden bakmaya başladı. Farba’daki gibi düzenli ve sistemli çalışırsa başarılı olacağına inanıyordu.
O zaman çalışma sahası çok geniş değildi. Sermaye olarak da bugüne kadar olan birikimlerine güveniyordu. Bir evi, birisi yeni olmak üzere de iki aracı bulunuyordu. Eski aracını satarak, sermaye yaptı. Ancak kısa bir süre sonra diğer aracını da satmak zorunda kaldı. Fabrikalarda yan sanayi ile kendi işini kurmak isteyenler, sektör tarafından destekleniyordu. Ufak tefek işler aldı. Önce Oyak Renault’tan iş aldı. İlerleyen süreçte Tofaş’taki tanıdıklarından da iş istedi. Ardından bu firmalara Mako ve Teknik Malzeme eklendi.
İşleri yolundaydı. Yatırım yapayım işlerimi büyüteyim diye düşünmeye başladı. Sanayide bin metrekarelik fabrika kiraladı. Atölyeden fabrika düzenine geçti. Tam işler yolundayken, 1991’deki Körfez Krizi, patladı. Bundan kötü etkilendi. Sahip olduğu evini satmak zorunda kaldı. Ailesi ile birlikte kiraya çıktı. Sıkıntılar çekti. İşlerin biraz daha rayına girmesi için çeşitli formüller düşündü. Sektörde tecrübesi olan Faik Sayoğlu ile ortaklık yapmaya karar verdi. Onun sermaye ve iş birikimi vardı. Anlaşarak ortaklık kurdular.
BEYAZ EŞYA SEKTÖRÜNE GEÇİŞ
Metal iş kolunda grev kararı alınmıştı. Fabrikalar kapanıyordu. O dönemde kapılarını şans çaldı. Bir tanıdığının vasıtasıyla Profilo’nun yetkilileri fabrikaya ziyarete geldi. Konuştular, fabrikayı gezdiler. O dönem beyaz eşya sektörünün kapısı aralandı. Birkaç ay sonra genel grev bitti. Profilo’ya teklif verdiler. Hızlı hareket edip, yaratıcılık ile karşı tarafı ikna edip, anlaşmaya vardılar. Bu anlaşma ile otomotivden, beyaz eşya sektörüne adım attılar. Üç gün Faik, iki gün İbrahim, fabrikalarına gidiyordu. Yeni numuneler oluşturup, denemelerini yapıyorlardı. Çok fazla efor sarf ediyorlardı. Bu gelişmeler yaşanırken, 1992 yılında da sektörde yetişmiş Ömer Yumak isimli bir ortak daha aralarına katıldı.
İHRACATA BAŞLADILAR
İşler yolundaydı. Daha da büyümeleri için yatırım yapmaları gerekiyordu. Bu defa da ekonomik kriz patlak verdi. 1994 yılıydı. 5 Nisan kararlarının alındığı dönemdi. Hammaddeyi döviz ile alıp, TL ile satış yapıyorlardı. Dövizin yükselmesi ile birlikte çok büyük darbe yediler. Çalışarak toparlanabileceklerini düşünüyorlardı. Bu nedenle formül ürettiler. 4 ay sonunda şoku atlattılar ve çantalarını ellerine alarak, Avrupa yollarına düştüler. ‘İthal ettiğimiz kadar ihracat yaparsak, bir daha bunlar başımıza gelmez’ diyerek, ihracata giriştiler. Önce Belçika ardından da Almanya’ya ihracat yaparak, Avrupa’nın kapılarını araladılar. Hızlı reaksiyon verdikleri için kapılar bir bir açılıyordu. İhracat payları her geçen gün artıyordu. 1996’dan sonra satışlar dengelenmeye başladı. İthal ettiklerinden fazla döviz getirmeye başladılar.
İş aldıkça büyüyor, büyüdükçe de yatırım yapıyorlardı. Bu defa Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’nde (NOSAB) yatırım yaptılar. Hem para kazanıyor, hem borçlanıyorlardı. Dövize endeksli borçlanıyorlardı. İhracat vardı, ‘Döviz bize bir şey yapamaz’ diye düşündüler. Yanılgı yaşadılar. Döviz faizi yüzde 8’iken banka faizleri 3 katına çıktı. Biraz sıkıntı olsa da onu da aştılar. Bu krizi de atlattıktan sonra yaşanan hiçbir kriz onları bir daha etkilemedi. Kazandıklarını şirkette tuttular. Sermayelerini güçlendirdiler.
ORTAKLIK YAPISINI ŞEKİLLENDİRDİLER
Şirketin büyümesine paralel olarak, ortaklıklarını gözden geçirdiler. Haksan’ı 3’e bölmeye karar verdiler. Proje geliştirme ve yeni pazar bulma görevi olan Haksan Otomotiv İbrahim’de, otomotiv ve beyaz eşya sektörüne hortum imalatı yapan Haksan Hortum Ömer’de, otomotiv ve inşaat sektörüne ekstrüzyon profil işleri yapan Haksan Profil’de Faik’te kalması konusunda anlaştılar. Hesapları ayrıydı ancak tek çatı altındaydılar. Herkes konusuna göre işlerini yapacaktı.
50 BİN METREKAREDE ÜRETİM
Bu şirketlere ek olarak da otomotiv ve beyaz eşya sektörüne alt tedarikçi olarak 5 adet yan sanayi şirketi kurdular. Böylece şirket sayısı 8’e ulaştı. Yaklaşık 50 milyon Euro’luk ciro hacmini oluşturdular. Bugün itibariyle yüzde 50’si otomotiv, yüzde 50’si beyaz eşya sektörüne hizmet veriyor. Bursa OSB, NOSAB, Manisa ve Rusya’da olmak üzere 4 ayrı lokasyonda yaklaşık 50 bin metrekarelik alanda üretim faaliyetlerini sürdürüyor. 800 çalışan bulunan grup, üretiminin yarısını ihracata yönlendiriyor. Yıllık 9 bin ton kauçuk, plastik malzeme işliyor. Ağırlıklı olarak Avrupa’ye ihracat yapıyor.
TORUNUMUN İŞİN BAŞINA GEÇMESİ İÇİN...
Haksan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Gülmez, 2008 yılından itibaren aldıkları karar ile şirketi profesyonel yöneticilere bıraktıklarını açıkladı. Şirket bünyesinde yetişen tecrübeli kişilerin görev aldığını açıklayan Gülmez, 22 yıllık tecrübeye sahip kişilerin icranın başında olduğunu kaydetti. Şirket hedeflerinden de bahseden Gülmez, “Bu işleri yaparken bu büyüklüğe erişeceğimi bilmiyordum. İlk çalıştığım yıllar sorumlu olduğum aileme bakabilmek önceliğimdi. Baktığımızda arkamızda bir ordu birikmiş. En büyük hayalim 3 neslin Haksan’ı yaşatması. Yani torunumun Mercan’ın işleri yürütmesi. Yönlendirme yapmıyorum; ama ondaki iştahı görünce ben de heyecanlanıyorum” diye konuştu.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ANAYASASI
Türkiye’de ilk neslin şirketi kurduğunu hatırlatan Gülmez, “Belli bir büyüklüğe gelince ikinci nesil ile birlikte bu ortaklıklar, sekteye uğruyor. Çocuklarda ortaklıklar da, problemler de büyüyebiliyor. Bunu engellemek için şirketi 3’e böldük ancak Haksan markası altında bu birliktelik ve dayanışma ruhunu sürdürebileceğimizi düşündük. Devam ettiriyoruz da... Beraber kazanıp, beraber büyümeyi sürdürüyoruz. Torunum ile birlikte de ‘Sürdürülebilirlik Anayasası’ hazırlıyoruz” dedi.
Sektör sorunlarından da bahseden Gülmez, plastik ve hammadde sektörünün nerdeyse tamamının dışa bağımlı olduğunu belirterek, “Belli aktörler var. Kauçukta bu sayı 8 – 10’u geçmez. O yüzden ithal ettiğiniz ürünü yüksek katma değerli ürüne çevirip satmanız lazım. Kauçuk sektörü olarak Türkiye’de tüm üreticilere yüksek katma değerli üretim yapıyoruz. En büyük avantajımız bu. Ancak en büyük sıkıntımız hammaddeyi dışardan almamız” dedi.
FARK YARATMANIZ GEREKİYOR
Makine ekipmanlarını genç tuttuklarını söyleyen Gülmez, “Makine parkımızı ortalama yaşı 6 – 7. Bizim dünyada yaptığımız işi yapanlar var. Farklılık yaratmanız gerekiyor. İşinizi en iyi şekilde yapacaksınız. Müşteri taleplerini en hızlı dönüş yapmalısınız. Ürün geliştirmek zorundasınız. Biz bunları yapıyoruz. Çok hızlı hareket ediyoruz. Ürün geliştirebiliyoruz. Müşteri isterse yanında lokal üretim yapabiliyoruz. Sermayemizi güçlü tutuyoruz” diye konuştu.
DOĞRU PLANLAMALAR YAPILMALI
Türkiye’nin geleceğine güvendiğini vurgulayan İbrahim Gülmez, “Ancak doğru planlamalar yapılması lazım. Mesleki eğitime ağırlık verilmeli. Türkiye vakit kaybetmeden bunu yapmalı” dedi.