Güncelleme Tarihi:
Ve bir Kadir Gecesi bir ömre bedeldir...
Hangimiz hayatında yeni bir şeylerin olmasını istemez ki? Ramazan ayında hepimiz fakir ve ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşuyoruz. Peki hiç düşündük mü bizim kendi kendimize yapabileceğimiz iyilikler neler? En iyi marka elbiseler, en kaliteli arabalar, en güzel yemekler mi? Bedenimiz için ya da “içimizdeki biz” için ne yapabiliriz? İlk yapmamız gereken sevdiklerimize, çevremize, doğaya, bitkilere, hayvanlara yapacağımız her iyiliğin kendimize yapmış olduğumuz bir iyilik olduğunun bilincine varmamız.Evimizde, işyerimizde, sokakta, çarşıda, pazarda karşılaştığımız herhangi birine yaptığımız bir iyilik aslında kendimize yaptığımız bir iyiliktir. Onlara gülümsememiz kendimize gülümsememizdir. Okşadığımız her çocuğun saçları aslında kendi saçlarımızdır. Sokaklarda açlık içinde titreşen zavallı hayvanlara bir lokma uzatıyorsak kendimizi doyurmuşuzdur aslında. Gülünden ağacına, kedisinden köpeğine, böceğinden kelebeğine her canlıya ve en başta da insana açmalıyız kollarımızı. Onları kucakladıkça daha bir ısınacağız, daha bir azaltacağız sıkıntılarımızı. Yerdeki böcekleri ezmemek için ayaklarına küçük ziller bağlayan tasavvuf erbabı, binlerce kilometre ilerisindeki bir köprüye ayağı sıkışacak kuzunun sızısını kalbinde hisseden yönetici bizim aramızdan çıktı. Yüksek binaların dış cephelerine kuşların dinlenebilmesi için yuvalar yapılmasını şart koşan tek yönetmelik bizim yönetmeliğimizdir. Laklaka - i Vakfiye (Leylek vakfı) isimliyle hasta ve sakat leylekler vakıf kuran bizim atalarımız. Dağdaki yabani hayvanlar için kış dönemlerinde yiyecek bırakan tek halk bizim halkımızdır. Geçmişi tüm canlılara karşı gösterdiği hoşgörüyle özdeşmiş bir milletin torunları olarak her gün iyilik heybemize yenilerini eklemek zorundayız. Ramazan ayının insanı huzura ve güzelliklere ulaştıran günlerini yaşamaya devam ediyoruz. Her yıl otuz gün boyunca sabahın erken saatlerinde başlayan ve akşamın başlangıcında sona eren, tatlı telaşımızı bütün bir yıl boyunca yine özlemle anacağız. Büyüyüp kocaman adamlar olduğumuzda bile annelerimizin hazırladığı sahur yemeklerine uykulu gözlerle eşlik etmenin tadını arar dururuz. Ramazan ayı çocuklar için, hep hatırlanacak günledir. O günlerde çocuklar ailelerinin birlikteliğine tanık olur, onların mutluluklarına eşlik eder. İşte Ramazanları böylesine güzel yaşayan çocuklar, gün gelip büyüdüklerinde dünyaya iyilik sunmak, gönülleri fethetmek için çabalayıp dururlar. Ramazan tüm bu yönleriyle insana durmadan kazanımlar sağlayan bir aydır. İnsanı kötü düşüncelerden, karamsar tablolardan, günlük kırılmalardan kurtarır. Coşkun arzuların iradeli binicisi haline getirir insanı. Sabahtan akşama kadar şişmanlığından şikayet eden ama öğle arası kocaman bir hamburger yemeden duramayanlar akşama kadar yemeği içmeyi unuturlar. On dakikada bir sigara içmezse çıldıracağını söyleyen kimsenin aklına akşama kadar sigara içmek gelmez bile. Çünkü onu, oruç tutmaktadır. Oruçla terbiye ettiğimiz beden ve ruhumuzun güzelliklerinin tüm yıl boyunca sürmesi ne güzel olur. Tüm insanların birbirlerine saygı gösterdiği bir topluma böylelikle kavuşabiliriz. Ramazan bizi daha insancıl daha merhametli yapıyor elbetteki. Okyanusun binlerce mil derinindeki canlılardan tutun da, göğü delip geçecekmişçesine heybetli dağların zirvelerinde yaşayan bitkilere kadar hiçbir canlı aç kalmıyor. Herkes gün batımına tok bir şekilde giriyor. Biz oruçla bu muhteşem döngüyü hissediyoruz. Bizim iktidar alanımızdaki canlılara daha bir dikkatli daha bir müşfik davranıyoruz. Çünkü Ramazan’ın, orucun velhasıl-ı kelam Allah’ın terbiyesinden geçiyoruz.