İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı

Güncelleme Tarihi:

İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2021 09:56

Antrenörü sporcu seçmek için okuluna gelmişti. Zayıf ve uzun bacaklı olduğu için tekvando branşına uygun olacağını düşünerek seçti. İmkansızlıklar içinde ilerledi. Kimi zaman salon, kimi zaman maddi olanaksızlıklar yaşadı. Yakınları, ‘Senin tekvandoda ne işin var? Sakatlanırsın. Sen kız çocuğusun. Evinde otur’ söylemlerine karşı en büyük desteği ailesi verdi.

Haberin Devamı

Pandemi onu olumsuz etkilese de antrenman eksiği olmaması için evini salona çevirdi. Mücadeleden vazgeçmedi. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda bronz madalya kazanıp, ülkemize mutluluk yaşattı. Babasına verdiği sözü tuttuğu için mutlu olduğunu söyleyen Milli Tekvandocu Hatice Kübra İlgün, “Görevim daha bitmedi, 2024’te altın madalya alacağım” diyor.

İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı


Kars’ta doğdu. İki ablası vardı. İlerleyen zamanda bir de erkek kardeşi dünyaya geldi. Babası devlet memuruydu. Hatice 7 yaşındayken, babasının tayini çıktı ve Bursa’ya taşındılar.
Babası aynı zamanda futbol antrenörüydü. Ondan etkilendiği için en büyük ilgisi o zamanlar futboldu. Mahallede arkadaşları ile futbol oynuyordu. Spora olan ilgisi bu kadardı.
Şükrü Şankaya İlköğretim Okulu 5’inci sınıf öğrencisiyken, okuluna tekvando branşı için sporcu seçmeye gelmişlerdi. Zayıf ve uzun bacaklıydı. Bu spor için dikkat çekiyordu. Beden eğitimi öğretmeni ve antrenörü tarafından fark edilmişti. Ayrıca beden eğitimi derslerinde de aktif ve hareketliydi.
Tekvandonun nasıl bir spor olduğunu bilmiyordu. Seçmelere onu da dahil ettiler. Ardından kalabalık sporcu grubuna aldılar. Yaklaşık 150 sporcu ile çalışmalara başladı.
Tekvando sporunun yapıldığı yerin zemini normalde tatemi denilen yumuşak minderden oluyordu. Ancak çalıştıkları zemin tahta ve betondu. Çıplak ayakla yapmaları gereken sporu bu yüzden ayakkabıları ile yapıyorlardı. Kalabalık olduğu için de spor yapmak zor oluyordu. Sert bir spor olmasına rağmen sevmişti.

Haberin Devamı

DÜĞÜN OLMAZSA ANTRENMAN YAPABİLİYORDU

Zaman geçtikçe sporcu sayısında azalma oldu. Antrenörü yeteneğinin de üzerinde durunca onu ayrı bir grupta çalıştırmaya başladı. Bu şekilde tekvando yolculuğuna daha ciddi şekilde adım atmış oldu. Yaklaşık 2 yıl bu şekilde antrenmanlarını sürdürdü. Ancak imkanlar sınırlıydı. Salon yoktu. Okul salonlarında antrenman yapıyordu. O da müsait olursa… Düğünlere kiraya verildiği için her zaman uygun olmuyordu. O zaman çaresiz alternatif oluşturmaya çalışıyordu. Koşu parkurlarında, yeşilliklerde, beton zeminde çalışmalarını sürdürüyordu. Yumuşak zeminde çıplak ayakla yapılması gereken sporu, ortamdan dolayı ayakkabılarla yapmaya çabalıyordu. Bazen zeminden dolayı ayaklarının altında yaralar oluyordu.

Haberin Devamı

AİLESİ DESTEK OLDU

Bu şartlara rağmen ailesi onu her zaman destekledi. Annesi, babası ve kardeşleri ilerlemesi için arkasında durdular. Fakat çevresi aynı şekilde yaklaşmadı. Tepki gösterenler vardı. ‘Senin tekvandoda ne işin var? Sakatlanırsın… Sen kız çocuğusun… Evinde otur…’ şeklinde tepkiler aldı. Babası ise tepkilere aldırış etmemesini istedi.

ANTRENÖRÜ ARABASINI SATIYORDU

Puan toplayabilmesi için belli turnuvalara gitmeliydi. Bakanlık veya federasyon tarafından ‘Grand Prix’lere gidebilmesi için ilk 32’ye girebilmesi gerekiyordu. Bunun için de kulüp desteği olması şarttı. O zaman kulübünden de böyle bir destek yoktu. Ekonomik olarak zor bir dönemdi. Antrenörü Fikret Temoçin, onu maça yollayabilmek için arabasını satmaya kalktı. Ayrıca Kurban Bayramı’nda deri toplandı. Birçok veli yardım etti. Sırf uluslararası maçlara gidebilmesi için… Antrenör arabasını satmaya gittiğinde haberi olan bir tekstil firması sponsor desteği verdi.

Haberin Devamı

İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı

MİLLİ TAKIMA SEÇİLDİ

2009 yılında girdiği Gençler Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye 2’ncisi oldu. Ardından Milli Takım seçmelerine girdi. Bunun öncesinde bir elemeden çıkması gerekiyordu. İlk girdiği elemede yenildiği bir rakibi karşısına çıktı. Onu yenerek, Milli Takıma girdi. Ancak ne yapacağını bilmiyordu. Kamp deyince aklında konumlandıramıyordu. Çünkü daha önce böyle bir deneyimi yoktu. Yaşı da küçük olduğu için dağda kamp kurulacağını düşünüyordu.

TUTKUSUNDAN VAZGEÇMEDİ

Bu süreçte ilk kez ailesinden uzak kaldı. Yaklaşık 1 aylık süreçte her gün annesini aradı. Ağlayarak, özlemini gideriyordu. Annesi de onu çok özlüyordu. Duygusal olarak çok zor bir dönemdi ancak yine de spor tutkusundan vazgeçmedi.

Haberin Devamı

ANTRENÖRÜNDEN TELEFONUNU İSTEDİ

Daha sonra Almanya’da müsabakaya katıldı. Birinci olduğu takdirde Avrupa Şampiyonası’na gidecekti. Türkiye Şampiyonası’nda yenildiği rakibiyle karşılaştı. Onu yenerek birinci oldu. Yurtdışında aramalara telefonu açık değildi. Annesini aramak, haber vermek istiyordu. Ancak kendi imkanları buna elvermiyordu. Bir antrenöründen rica edip, telefonunu aldı ve annesini aradı. O anki mutluluğu ve koşturmacayı hiç unutamadı.

OLİMPİYAT HEDEFİ

Gençlerde Avrupa Şampiyonası’na girdi. Orda da şampiyon sporcuya, madalya maçında kaybetti. Derece alamadı. 2010 yılı Gençler Türkiye Şampiyonası’nda yenildi. Ancak bir hafta sonra büyükler şampiyonası vardı. O zaman 49 kiloydu. Gençlerde kaybedince, büyükler müsabakasında ümidini düşük tuttu. O süreçte iştahı arttı. Tartı günü kilosu çok çıktı. 51 kiloya kadar ulaşmıştı. Antrenörü onunla konuşarak, motive etti. Kilo verebilmek için aralıksız 5-6 saat koştu. Tekrar tartıya çıktı. İstediği kiloya erişti. Ağabey, abla dediği kişileri eleyip, şampiyon oldu. Bu başarıyı elde edince kendisine olan güveni daha da arttı. Oradaki başarının ardından ‘Evet olimpiyat hedefim var’ dedi.

Haberin Devamı

BABASINA SÖZ VERDİ

Gençler Avrupa Şampiyonası’ndan döndükten bir süre sonra 2009 yılında babasını kaybetti. O zaman ona olimpiyat madalyası sözü vermişti. Onu hayal edip, düşünerek yola çıktı. Pes edecek noktaya geldiğinde de hep onu düşünüyordu. ‘Bir sözüm var’ diyordu. Bitti dediği yerde tekrar ayağa kalkmasında en önemli nedenlerden birisi babası olmuştu.

TEKRAR AYAĞA KALKTI

2012 yılında Büyükler Avrupa Şampiyonası kampında bacağının arka kasında yırtık oluştu. Müsabakaya iki hafta vardı ve iyileşmesi zordu. Kamptan çıkarıldı ve yerine yedek sporcu geldi. Bu büyük maçı kaçırması onu demoralize etti. Bırakmayı düşündü. O süreçte antrenörü çok destek oldu. ‘Biz ne zorluklarla buraya geldik. Bırakmak yok’ sözleri ile onu motive etti. Tekrardan ayağa kalktı. Girdiği ilk maçta da milli takım seçmesini kazandı. Ümitler’de Avrupa Şampiyonası’na gitti. Orda da ayağında yırtık oluştu ancak bu şekilde yaptığı mücadele ile Avrupa 3’üncüsü oldu. 2013 yılında Mersin Akdeniz Oyunları’na girdi. Orda da 2’nci oldu. 2015’te Büyükler Üniversitelerde Dünya 3’üncüsü oldu.

BELİRSİZ SÜREÇ MOTİVASYONUNU DÜŞÜRDÜ

Olimpiyatlar sporun zirvesi olduğu için herkes orada yer almak istiyor ve çok çalışıyordu. Pandemi nedeniyle 2020 yılında olimpiyatlar ertelendi. Oysa performans ve kafa olarak kendisini çok iyi hazırlamıştı. Madalya alacağına inanıyordu. Hayatımızda yasaklar ve kısıtlamaların olduğu süreç başladı. Doğal olarak o da evinde kaldı. Sürecin nasıl işleyeceği konusunda belirsizlik motivasyonu tamamen düşürmüştü. Antrenman da yapamıyordu.

İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı

EVİNİ SPOR SALONUNA ÇEVİRDİ

O dönem kendince çözüm üretti. Evinin üst katını tatemilerle döşedi. Çalışmaya başladı. Antrenörü ile antrenmanlar yaptı. Bakanlığın olimpik sporculara salon kullanım iznini vermesi ile çalışmalarını spor salonunda sürdürdü. Kısıtlamalarla kamplar açıldı. Dövüşmesi gerekirken, sınırlı sayıda kişi ile çalıştı. Bu süreçte Avrupa Şampiyonaları’na girdi. Başarı elde edince kendine güveni yerine geldi. 2021 yılındaki Avrupa Şampiyonası’nda da 2’nci oldu. Artık tek hedef olarak olimpiyatlara odaklanmıştı.

TÜRKİYE’YE MUTLULUK YAŞATTI

Olimpiyatlarda altın madalyayı çok istiyordu. Bunun en yakın isimlerden biriydi de… Her gece hayallerini kuruyordu. Türk Bayrağı ile orda tur atmayı çok istiyordu. Rüyalarına giriyordu. Girdiği müsabakalar sonrası 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda bronz madalya kazandı. Madalyayı kazandığında gururla Türk Bayrağı’nı aldı. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak, turunu attı. Türkiye’ye büyük mutluluk yaşattı.

İLK ANNEMLE KONUŞTUM

Madalya aldıktan sonra ilk annesiyle konuştuğunu söyleyen Hatice Kübra İlgün, “İkimiz de hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk. Bana ağlama diyordu ama benden daha fazla ağlıyordu. Nur Tatar ile kalıyordum. Onun da bir sakatlığı vardı. Sevincimi tam yaşayamadım. O da madalya alsın beraber seviniriz diye düşünüyordum. Sakatlığı olduğu için ayrı bir üzüntüm de vardı. O yüzden annemle konuştuktan sonra odaya geldiğimde normal davrandım” dedi.

MAÇ SONRASI CUMHURBAŞKANI İLE GÖRÜŞTÜM

Maçın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü anlatan İlgün, “Bizi iftar yemeğine davet etmişti. O zaman kendimi hem dünya, hem Avrupa ikincisi olarak tanıttığımda bana; ‘İki, iki olmaz. Olimpiyatlarda artık altın madalya bekliyorum’ dedi. O zaman söz vermiştim. Hatta elinden meyve ikramı almıştım. Bana uğurlu geleceğini biliyordum. Ama altın madalyayı kaçırdım yine. Spor Bakanı tüm maçlar boyunca oradaydı. Yenildiğim zaman bile gelip, beni teselli etti. Bronz madalya maçına çıktığımda öyle bir bağırıyorlardı ki bana, aşırı derecede motive oldum. İçimden, ‘Maçı alacaksın başka yolu yok’ dedim. Destekleri yürekten hissettim. O yüzden ayrı güç olmuş olabilir” diye konuştu.

İmkansızlıklardan olimpiyatlara... Engelleri aştı madalyayı aldı

MAÇTAN BİR GÜN ÖNCE ANTEP FISTIĞI YERİM

Müsabaka öncesi yaptıklarından da bahseden İlgün, “Kilo sıkıntım olmadığı için çok yemek yerim. Maçtan bir gün önce mutlaka Antep Fıstığı yerim. Çok seviyorum. Maç günü; muz, ceviz, bal olmazsa olmazım. Belli dualarım var, onları okuyorum. Saç bandım var. Maça çıkarken mutlaka takarım” diye konuştu.

YÜKSEK LİSANS YAPMAK İSTİYORUM

Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nden mezun olacağını söyleyen İlgün, ALES’e gireceğini belirterek, “Yüksek lisans yapıp Uludağ Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak kalmak istiyorum. Bilgi ve tecrübelerimi benden sonra gelecek nesillere aktarmak istiyorum. Beni örnek alan, görüp spora başlayan çok fazla sporcu var. Onlara örnek olmayı ve bunu en iyi şekilde göstermeyi istiyorum” dedi.

MUTLUYUM, GURURLUYUM

Olimpiyatlardan önce tanındığını ancak şimdi daha çok bilindiğini ifade eden İlgün, “Çevremden çok güzel tepkiler aldım. Bursa’nın tarihine de geçtim. Bu madalyayı aldığım için Bursa genelinde hemen hemen herkes tanıyor beni. Mutluyum, gururluyum. Ülkemize böyle bir madalya kazandırmayı çok istiyordum. 16 yıldır bu sporu yapıyorum. Bursa dışında hiçbir şehir için dövüşmek istemedim. Bursa Büyükşehirspor Kulübü’ne geldiğim ilk günde belediye başkanına olimpiyat madalyasını getireceğim diye söz vermiştim. Bunu da gerçekleştirdiğim için ayrıca gururluyum” şeklinde konuştu.

PANDEMİ NEDENİYLE BURUKTU

Olimpiyata ilk kez gittiğini söyleyen İlgün, televizyondan izlediğinde bile çok heyecanlandığını kaydetti. Pandemi nedeniyle bu organizasyonun buruk geçtiğini belirten İlgün, “Tribünlerde seyirci yoktu ancak olsa ne yapardım bilmiyorum. Çok heyecanlandım. Ayaklarım titriyordu. Hizmetleri çok iyiydi ancak dışarı çıkmak yasaktı. Sadece odamızdaydık. Olimpiyat Köyü’nde bile fazla gezemedim çünkü birisinin testi pozitif çıksa yarışma yasak olacaktı. O kadar yılın emeği boşa gidecekti. Bu yüzden odalarımızda tıkılı şekilde geçirdik. Bence pandemi tamamen olimpiyatları etkiledi. Antrenmandan odamıza geldik. Yemeğimizi yedik odamıza geldik” dedi.

GÖREVİM BİTMEDİ, HEDEF 2024

Herkesin sevdiği işi yapmasını tavsiye eden İlgün, “Ben tekvandoyu çok seviyorum. Sevmesem zaten bu seviyeye gelemezdim. Sosyal hayattan, gezme, alışverişten o kadar uzağım ki her şeyimi olimpiyatlarda madalya alabilmek için sınırladım. Görevim daha bitmedi. 2024 yılına kadar böyle olacak. Altın madalyayı aldıktan sonra bunun tadını çok iyi şekilde çıkaracağım. Hedef ve hayallerim devam ediyor. Benim gibi sporcu çocuğu olan ailelerde en büyük iş anne babaya düşüyor. Mutlaka çocuklarının arkasında dursunlar” diye konuştu.

ERKEK SPORU ALGISINI YIKTIM

Tekvandonun erkek sporu olarak bilindiğini söyleyen İlgün, kadın sporcu olarak madalya almasının tüm algıları yıktığını kaydetti. Kadınlara olan desteğin ortada olduğunu belirten İlgün, “Daha çok erkek egemen olan sporda madalya aldığım için ayrıca desteklendim ve birçok mesaj aldım. Demek ki tekvando sadece erkek sporu değilmiş. Bunu kanıtlamış oldum” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!