Güncelleme Tarihi:
KIŞ KURAKLIĞI GÜNDEMDE
Coğrafi konumu ve yapısı nedeniyle çok farklı iklim bölgelerine ve mikroklima alanlarına sahip olan Türkiye’nin de iklim değişikliğinden çok fazla etkileneceği konusunda çalışmalar olduğunu belirten Matlı, “Son yıllarda Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzasında kuraklık meselesi iklim değişikliğine bağlı olarak giderek şiddetlenmektedir. Yaz mevsiminde bastıran sağanak yağışlar nedeniyle büyük kentlerde görülen sel faciaları giderek sıklaşırken, kış mevsiminde ülke genelinde yağışların azalması ise kış kuraklığı endişesini artırmaktadır” diye konuştu.
ÇİFTÇİ ÜRÜN DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİYOR
İklimde yaşanan bu olağandışı durumların, beraberinde gıda arzından artan enflasyona kadar önemli sorunlara sebep olduğunu ifade eden Matlı, çiftçinin de yaşanan bu gelişmelere bağlı olarak ”maalesef” ürün değişikliğine gitmeye başladığını aktardı. Özellikle bu dönemde tarım ve gıdanın insanlık için öneminin bir kez daha gözler önüne serildiği vurgulayan Matlı, hububat, bakliyat ve yağlı tohumlara olan talep artışına bağlı olarak, bu ürünlerin fiyatlarının ciddi oranlarda yükselmesinin üreticiyi de bunlarayönelttiğini kaydetti.
DÜŞÜK VERİM ENDİŞESİ
Tarım şehri Bursa’da pek çok kentin aksine üreticilerin yöneliminde genel itibariyle büyük değişiklikler görmediklerini söyleyen Matlı, ağırlıklı olarak domates, salçalık biber ve soğan yetiştirilen bazı alanlarda bu ürünlerin ekiminde yüzde 20-30 düşüş olduğunu aktardı. Çiftçinin önümüzdeki yıl için pandemi sebebiyle fiyatı oldukça yükselen buğday, mısır, arpa, ayçiçeği gibi ürünlere yöneldiğini gözlemlediklerini anlatan Matlı, “Ancak bu durum önemli bir sorunu da beraberinde getirmektedir. Öyle ki iklim değişikliğine bağlı artan kuraklık nedeniyle adeta baharı yaşadığımız kış aylarında henüz yağış olmaması, önümüzdeki yıl verimin düşük olacağı endişesini de bizlere yaşatmaktadır” dedi.
KENT İÇİN ÖNEMLİ GELİŞME
Geçtiğimiz aylarda Bursa’da Güllüce, İznik, Orhaneli, Orhangazi ve Melik Ovaları’nın ‘Büyük Ova Koruma Alanı’ kapsamına alınacağının açıklandığını anımsatan Matlı, buralarda sanayileşme için tarım alanlarının kullanılamayacak olmasının, kent adına son derece önemli bir gelişme olduğunu vurguladı.
TARIM STRATEJİK SEKTÖR OLMALI
Türkiye gibi ülkelerde kuraklık sorununun enflasyonu tetikleyici bir unsur olduğunu belirten Matlı, artan gıda arzı ve gıda fiyatlarının enflasyonu daha da yukarılara çıkarma tehlikesine işaret etti. Türkiye’nin bu süreçte oldukça hızlı adım atması ve tarımı stratejik bir sektör olarak merkeze koyması gerektiğinin altını çizen Matlı, kuraklığın olumsuz etkilerini tespit edip, gerekli tedbirleri almanın her geçen yıl daha önemli bir hal aldığını kaydetti.
ÖNLEYİCİ TEDBİRLER NELER?
Kuraklığın etkilerinin en aza indirilmesi ve kaynakların verimli kullanılabilmesi için yenilenebilir enerji ve baraj yatırımlarının artırılması gerektiğini söyleyen Matlı, üreticilerin çeşitli desteklerle daha az suya ihtiyaç duyulan tohum gruplarına yönlendirilmesi önerisinde bulundu. Gıda israfının minimize edilmesi ve damla sulama gibi modern sulama tekniklerinin kullanımının artırılması gerektiğini vurgulayan Matlı, “Her geçen gün ülkemiz ve dünya için daha büyük bir risk oluşturan kuraklık ihtimaline karşı bunlar, önleyici tedbirler olarak alınabilir” dedi.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ
TOPRAKTAKİ ELEMENTLER ETKİLENECEK
Geleceğe yönelik senaryoların yapıldığı çalışmalarda önümüzdeki 100 yıllık süreçte küresel sıcaklık artışları ve yağışlarda azalma olacağının ortaya konduğunu belirten Yaslıoğlu, “Yağıştaki azalmaya bağlı olarak sulamada kullanılabilecek su rezervleri azalacak. Diğer yandan da küresel sıcaklık artışı buharlaşmayı da artıracağından kurak bölgelerdeki çiftçiler sulamada daha fazla su kullanmak zorunda kalacaktır. Bunun yanında sıcaklığın toprağın mikrobiyal bileşimini arttırması nedeniyle topraktaki besin elementleri de olumsuz etkilenebilecektir” dedi.
MALİYETLERİ ETKİLEYECEK
Bitkilerde büyümeyi, su gereksinimini, verimi, üretimin miktar ve kalitesini, tohum, fide, fidan gibi üretim materyali teminini, hasat zamanını değiştireceğini söyleyen Yaslıoğlu, sıcaklık artışıyla yüksek nemin ortaya çıkabileceğini belirterek, çiftlik hayvanlarında ısı stresini artırıp, hayvanların yem tüketimi ve buna bağlı olarak yemin ürüne dönüşümünü azaltacağını anlattı. Üreme döngüsünün değişeceğini ifade eden Yaslıoğlu, “Gebelik oranında azalma, düşüklerde ve ölüm oranında artış gözlenebilmektedir. Canlı ağırlık değişimleri, süt, et üretimindeki azalmalar maliyetleri de etkilemektedir” diye konuştu.
2080’DE AZALMALAR GÖRÜLECEK
Türkiye için sıcaklık ve yağış tahminleri kullanılarak 12 alt bölgede ve ulusal ölçekte araştırmalar yapıldığını açıklayan Yaslıoğlu, 2080 yılı itibariyle bitkisel ürün verimlerinde azalmalar olabileceğine değindi. Yaslıoğlu; “Buğday, arpa, çavdar, yulafta yüzde 8,3 mısırda yüzde 13,8 ayçiçeğinde yüzde 11,8 baklagillerde yüzde 11,8 çeltikte yüzde 19,7 şekerpancarında yüzde 15,8 pamukta yüzde 5 oranında azalma olacağı tahmin ediliyor” dedi.
MÜDÜRLÜK YENİDEN KURULMALI
Türkiye’de kuru alanlarda yetiştirilen tek başına toplam ekili ve dikili alanların yüzde 56’sını kapsayan buğday, arpa, kırmızı mercimek ile kanola gibi bazı temel ürünlerin kuraklıktan etkilenme sınırına geldiğini vurgulayan Yaslıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
SANAYİ, KAYDIRILMALI
Bursa’da son yıllarda sanayi, tarih, kültür, turizm, sağlık kenti kimliği tanımlamaları yapıldığını hatırlatan Yaslıoğlu, tarım potansiyeli ve kimliğinin yok sayılmasından vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Bu yaklaşımın kentteki sanayileşmenin verimli tarım arazilerinin aleyhine geliştiğini ifade eden Yaslıoğlu, verimli tarım arazilerinin korunamadığını ve geri kazanılamayacak biçimde yok edildiğini kaydetti. Gerek bölgesel, gerekse ulusal düzeyde ulaşım altyapısını da içeren uygun bir planlama yapılabileceğini söyleyen Yaslıoğlu, sanayi tesislerini, tarım potansiyeli yüksek olan bölgeler yerine potansiyeli daha düşük olan bölgelere kaydırılması önerisiyle sözlerini bitirdi.