Güncelleme Tarihi:
1 DERECELİK ARTIŞ BİLE FELAKETLERE YOL AÇIYOR
Fosil yakıt tüketiminden kaynaklanan karbondioksit ve diğer sera gazı salınımlarının, küresel ısınmayı her geçen yıl arttığını ifade eden Yürüten, dünya sıcaklık ortalamasındaki 1 derecelik artışın bile beraberinde orman yangınları, aşırı yağışların etkisiyle sel felaketlerine yol açtığını vurguladı. Sel-taşkın ve diğer doğal afetlerin, mal ve ekonomik kayıplara neden olan doğa olayları olduğunu hatırlatan Yürüten, “Sel ve taşkınlar, akış büyüklüğüne bağlı olarak çevresindeki; yerleşim ve tarım alanlarına, alt ve üst yapılara, tesislere ve canlılara zarar vermek suretiyle insan yaşamını ve sosyo-ekonomik faaliyetlerini kesintiye uğratırlar. Özellikle insanlar üzerinde sosyolojik etkiler, psikolojik bozukluklar ve benzeri büyük etkiler oluştururlar” diye konuştu.
PLANSIZ VE VASIFSIZ YAPILAŞMA
Sel yapma potansiyeli yüksek bölgeleri tespit etmek ve bu bölgelerde tedbirler almanın riskleri azaltacağını söyleyen Yürüten, zamanında gerekli teknik araştırmalar yapılmadan, plansız ve vasıfsız yapılaşmaların bu tür afetlerde can ve mal kayıplarında neden olduğunu açıkladı. Bu tür bölgelerde yaşanabilecek afetlere karşı tüm önlemler alındıktan sonra, kamu ve yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, akademik odalar ve halkın da desteğiyle; afetler konusunda bilinçli bir toplum oluşturmanın önemine değinen Yürüten, “Sel, taşkın ve diğer afetlerin felakete dönüşmemesi için afetleri, önceden tahmin eden ve önleyen politikaların hakim kılınması amaçlanmalıdır. Doğal afetler, felakete dönüşmemelidir. Küresel iklim değişim problemi bu tür felaketler olduğunda hatırlanmamalı sürekli gündemde tutulmalı. Küresel iklim değişiminin etkileri göz önünde bulundurularak şehirleşme, sanayi ve tarım alanları planlanmalıdır. Ülkemizde de iklim değişikliği ile mücadelenin hız kazanması ve farkındalığın arttırılması gerekmektedir. Bununla mücadelede kentlerde yapılması gereken en önemli çalışmalardan biri, sera gazlarının azaltılması ve uyum stratejilerinin net bir şekilde ortaya konduğu iklim değişikliği eylem planlarının hazırlanması ve uygulanmasıdır. Şehir planlamasında ve altyapı projelerinde iklim krizi göz önünde bulundurularak, risk minimize edilmelidir” dedi.
ÇOK YÖNLÜ ÖNLEMLER ALINMALI
Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi olarak 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın ön değerlendirme raporunda bu konuyu vurguladıklarını belirten Yürüten, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Alt ölçekli planlarda, dere ve dere yataklarının; taşkına mahal vermemesi ve kolay temizlenebilmesi için mevzuatlara uygun olarak açık olarak düzenlenmesi ve gelecekteki yağış rejimlerine göre debi artışı ve genişleme ihtiyacı göz önüne alınarak, derelerin sağ ve sol sahilinde derenin genişliği ile orantılı olarak ‘Yeşil Alan’ bantları bırakılması gerekmektedir. DSİ tarafından tanımlanmış olan dere taşkın alanları yapılaşma alanı olarak imara açılmamalıdır. Öncelikle park veya rekreasyon alanı olarak düzenlenmelidir. Sel felaketinden dolayı yaşanan yıkım ve oluşan zararlarda en önemli etken, dere yataklarına yapılan müdahale ve dere yataklarının işgalidir. Doğal afetler değil maalesef tedbirsizlik can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. Afetler öncesinde riskleri azaltmak amacıyla çok yönlü önlemler alınmalıdır. Bu sel felaketi ilk değil, son da olmayacaktır. Afeti yönetmek değil, asıl riski yönetmeliyiz.”
DOĞRU PLANLAMA, DOĞRU YER SEÇİMİ
Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi Başkanı Alp Kaya, yoğun yağmur yağışı nedeniyle Kestel, Yenişehir, İznik, Orhangazi’de sel felaketi yaşandığını anımsattı. Özellikle son yüzyılda yaşanan iklim değişikliğinin hızla dünyayı etkilemesinin, alışılagelmiş doğa olaylarının rutininin bozulmasına sebep olduğunu ifade eden Kaya, ani ve mevsimsel olmayan yoğun yağış gibi doğa olayları yaşandığını vurguladı. Bu durumun şehirlerin ve yerleşimlerin, doğru planlanmasının, doğru yer seçiminin önemini bir kez daha hatırlattığını söyleyen Kaya, “Bu yaşanan üzücü olay kentlerin ve doğanın belli kapasitesi olduğunu ve aşırı kapasitede doğanın nasıl tepki verdiği göstermektedir” dedi.
DOĞAL AFETLERLE YAŞAMAYA ALIŞMAK
Sel ve taşkının önemli doğal afetlerden olduğuna değinen Kaya, “Yaşanan son olay sonuçlarının ne olabildiğini bize bir kere daha göstermiştir. Doğal afetlerden olan deprem için, ‘Depremle yaşamaya alışmak’ tabirine hepimiz alışmış durumdayız. Artık sonuçlarının neler olabileceğini çok iyi biliyoruz. Ancak yıllardır dile getirilen deprem önlemleri maalesef hala görmezden gelinmeye devam etmektedir. Artık ‘Depremle yaşamaya alışmak’ teriminin iklim değişikliği, çarpık kentleşme, betonlaşma gibi olaylar sebebiyle ‘Doğal afetlerle yaşamaya alışmak’ olarak değiştirilmesi gerektiği düşünüyoruz. Artık her türlü doğal afete karşı ‘kaderci’ anlayıştan vazgeçerek bir an önce ‘tedbir’ aşamasına geçmeliyiz. Artık hepimiz bilmeliyiz ve afetler yaşanmadan tedbir almalıyız” diye konuştu.
TEDBİRLER ALINMADIĞI TAKDİRDE…
Bugün yaşananları tek bir olaya bağlamanın yanlış olacağını savunan Kaya, çeşitli bilimsel verinin birlikte kullanılmamasından, belki de tedbir alınmamasından kaynaklandığını söyledi. Taşan dere ya da nehirlerin debilerinin, taşkın sahalarının bilindiğini tahmin ettiklerini belirten Kaya, “Buradan hareketle, bunun için tedbirler almadığımız sürece bu ve benzer sahnelerin tekrarlanacağı maalesef görünen bir gerçektir. Planlama multidisipliner bir meslektir. Verilerin doğru planlanmasıyla ve yapılan planlamanın doğru bir biçimde hayata geçirilmesi ile yaşanacak felaketin önüne geçebilmesi mümkündür. Yerleşimlere ait planlama çalışmalarında biz, plancılar da genel olarak DSİ ve BUSKİ gibi bu konunun muhatabı olan kurumlardan alınan görüş doğrultusunda dereleri, taşkın alanlarını, iyileştirme projelerini imar planlarına aktararak, doğru yerleşme kararlarının alınmasını sağlıyoruz. Eğer özellikle yerleşim yerlerinde, plan kararlarını uygulayabilirsek yaşadığımız felakete benzer tarzdaki birçok felaketin engellenebileceğini düşünmekteyiz” diye konuştu.
2040 YILI PLANLAMASI VE KIRSAL ALANLAR
Yerleşik alanların planlanması kadar kırsal alanlarının da planlanmasının önemine işaret eden Kaya, kırsal alan planlamasının, planlama mesleğinin en önemli konularından bir olmasına rağmen yıllardır göz ardı edildiğini kaydetti. Gereken önemin verilmesi gerektiğinin altını çizen Kaya, “Bu ve buna benzer afetlerle bir daha karşılaşmamak veya etkilerinin daha az olmasını sağlamak için, çalışmaları devam etmekte olan 2040 yılı 1/100 bin Ölçekli Bursa Çevre Düzeni Planı’nda gerekli analiz çalışmaları yapılarak, kırsal alanlar için de genel bir strateji oluşturulması gerekliliğini şiddetle öneriyoruz. Yapılacak planlama çalışmasında yer seçimi hatalı olan bu tür kırsal yerleşmelerinin taşınması, sağlıklaştırılması gibi önlemler bir an önce plan kararlarına aktarılmalı, oluşturulacak bu plan kararları ivedi olarak hayata geçirilmelidir. Gerçekleşen sel felaketi ile başta planlama olmak üzere tüm meslek disiplinlerinin bir araya gelerek deprem, sel, pandemi gibi doğal afetler baz alınarak, bilimsel veriler üzerinden çalışma yapılmasının önemini bir kez daha bizlere göstermiştir” dedi.