Güncelleme Tarihi:
BURSA (AA) - Küresel Araştırma ve Düşünce Merkezi Genel Başkanı Mustafa Önsay, siyasi kimliğe bürünüp, özgürlük adına milletin değerlerine saldırmanın, canına ve malına kastetmenin özgürlük çerçevesine alınamayacağını belirterek, "Bu özgürlük, barbarlığın maskesidir. Hele terörü ve terör yandaşlığını övmek, özgür düşüncenin değil barbar ifadenin tanımıdır" dedi.
Önsay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bin yıllık kardeşlik ve edebin adının "Anadolu" olduğunu ifade ederek, bu topraklarda her dinin rahatça yaşandığını, her düşüncenin özgürce söylenebildiğini ifade etti.
Özgürlüğün serbestlik olduğunu ancak bu durumun diğer bir insanın özgürlük sınırlarına kadar uzandığını vurgulayan Önsay, şöyle konuştu:
"Siyasi kimliğe bürünüp özgürlük adına bu milletin değerlerine saldırmak, canına ve malına kastetmek özgürlük çerçevesine alınamaz. Bu özgürlük, barbarlığın maskesidir. Hele terörü ve terör yandaşlığını övmek, özgür düşüncenin değil barbar ifadenin tanımıdır. Kimse kimseyi aldatmasın. Düşünce özgürlüğü kılıfı altında kimse kimseye dayatmada bulunmasın. Artık bu aziz millet neyin özgürlük, neyin barbarlık olduğunun farkındadır ve topyekun bu topraklarda 100 yıl önce ne yapıldıysa aynı hareket yine yapılacaktır. Kim bu devletin bir çakıl taşına göz dikerse o vakit bu özgürlük dışında hainliğin resmidir ki buna da bu aziz millet izin vermeyecektir. Terörle yaşamak değil, terörle mücadele vaktidir."
- "Özgürlükler apaydınlık gündüz, terör ise kapkaranlık bir gecedir"
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mustafa Hacımustafaoğulları da demokrasilerde özgürlüklerin sosyal yaşamın temel vazgeçilmezi olduğunu vurguladı.
Hacımustafaoğulları, şiddet, hakaret, tehdit ve terör gibi toplumsal ahlak ve sosyal yaşamın gereklerine göre suç olan eylemler için özgürlük iddia etmenin, demokratik yaşamı sabote etmek anlamına geldiğini, demokrasiyi kendi menfur emellerine alet etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekle eşdeğer bir yaklaşım olduğunu anlattı.
Özgürlüklerin apaydınlık gündüz, terörün ise kapkaranlık gece olduğunu kaydeden Hacımustafaoğulları, "İkisini birbirine karıştıranlar, zihinleri karışık olanlar ve niyetleri bozuk kişi ve kesimlerdir" değerlendirmesinde bulundu.
Teröre, şiddete göz kırpmanın, tetiğe basandan farkı olmadığını dile getiren Hacımustafaoğulları, hangi şekilde olursa olsun teröre destek olan ve göz yumanların, bu suçun gözlemciliğini yapması demek olduğuna dikkati çekti.
Hacımustafaoğulları, terörün tüm insanlığı, toplumu ve demokratik yaşamı hedef aldığına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Terör ve terörizm için özgürlük düşünülemez. Teröre ve terörü destekleyip besleyen her unsura karşı hukuk zemininde gereken mücadelenin yürütülmesi gerekir. Demokratik reformlar hayata geçirilip özgürlük alanları genişletilirken terörle mücadeleye hiç ara vermeden devam edilmelidir. Terörün hiçbir zaman sıfırlanamayacağı, sadece mimimize edilebileceği, her zaman değişik isim ve şekillerde yaşamımızı meşgul edeceği gerçeği de unutulmamalıdır. Özellikle Batı ülkelerinin teröre karşı ikiyüzlü yaklaşımı, terörü doğuran ve besleyen en önemli etkendir. Evrensel değerler de dikkate alınarak, insanlığın teröre karşı geliştirdiği makul yaklaşımlar çerçevesinde terörün tanımı ve mücadele yöntemi yeniden ele alınmalı, terör suçunun önüne geçmek için gerekli adımlar atılmalıdır."
- "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklanan akademisyenler
Bursa Barosu avukatlarından Saygun Çelebi ise bazı akademisyenlerin, yayımladıkları bildiri nedeniyle "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklandığını hatırlattı.
İfade özgürlüğünün sınırının, düşünce açıklanırken bunu yaymak için kuvvet kullanan veya halk içinde infiale sebep olacak aktörlerin desteklendiği anda son bulduğunu vurgulayan Çelebi, hiçbir hakkın, yaşama hakkının üzerinde olmayacağını ifade etti.
Çelebi, bu sınır aşıldıktan sonra sarf edilecek her bir sözün, silaha ve ölüme destek anlamında olduğunu, dünyanın hiçbir demokrasisinin buna müsaade etmeyeceğini dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Akademisyenler bildirisi bakımından incelediğimizde, o bildiride Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini yaşanmaz hale getiren ve devletle çatışan silahlı bir örgüte verilen destekten başka ifadeleri göremezsiniz. Bugün o bölgede yaşanan çatışma ortamına sebep olanların sözcüsü olma hevesiyle kaleme alınmıştır. Bildiride tamamen o bölgedeki silahlı oluşumu övücü, yaptıkları silahlı eylemleri ve çukur kazmaları meşrulaştırıcı ifadeler bulunuyor. Dolayısıyla o bildiriyi imzalayanlar fikir hürriyetine dayanamaz. Bu bildiri samimi hislerle kaleme alınmış olsaydı terör örgütünün silahı sorgulanır, bölge halkının yaşama hakkına kasteden örgüte 'Artık yeter. Senin silah taşıman, sana yapılacak her türlü mücadeleyi haklı, sana verilecek her türlü desteği sorgulanır hale getirir' denilmesi gerekirdi.
Bu bildiriyi Avrupa demokrasisi kerhen kabul edebilir ama evrensel hukuk normları bakımından ifade özgürlüğü ve düşünce hürriyeti elbisesi bu bildiriye bol gelir. Avrupa, çıkarları uğruna kısmen haklı görebilir ama neticede o bildiriyi imzalayanları tutukladığı için Türkiye'yi kınayamaz."