‘Fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koyuyoruz’

Güncelleme Tarihi:

‘Fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koyuyoruz’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2022 11:13

Erdem Kaya Patent Genel Müdürü Erdem Kaya, ana amaçlarının fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koymak olduğunu belirterek, ülke olarak rekabetçi, sürdürülebilir ve kârlı bir ekosistem haline dönüşebilmek için katma değerli ürünler için geliştirilen fikirlerin korunması gerektiğini söyledi.

Haberin Devamı

ERDEM Kaya Patent Danışmanlık A.Ş. sektörde 15 yıldan fazla bir süredir faaliyet gösteriyor. Türkiye’nin birçok köklü kurumuna fikri haklar (marka, patent, tasarım, telif hakları) alanında hizmet veren Erdem Kaya Patent’in, müvekkillerinden bazıları her yıl Türkiye’nin en çok patent ve marka başvurusu yapan ilk 10 firması arasında yer alıyor. Erdem Kaya Patent Direktörü olan eşi Türkan Kaya ile birlikte Hürriyet Sofra Sohbetleri’ne konuk olan Erdem Kaya Patent Genel Müdürü, Türk ve Avrupa Patent Vekili, Elektronik Mühendisi Erdem Kaya, milli bir servet olan buluşları ticarileştirecek olan patenti alırken Türkiye için değer yaratacağının sorumluluğunun da hissedilmesi gerektiğini dile getirdi. Patent vekilliğinin hem hukuğun hem mühendisliğin bilinmesi gereken çok özel bir dal olduğunu belirten Kaya, “Bizimki kelime cerrahlığı. Patenti kötü yazıldığı için kolay delinebilen, tersine mühendislikle hiçbir emeğe ve masrafa katlanılmadan taklit edilebilen buluş, aslında korunmasız demektir. Bu da vatana ihanettir. Teknolojilerinizi, sırlarınızı emanet edeceğiniz uzmanı seçerken, klasik satın alma mantığı ile değil, şirketin bilgi derinliği bu konudaki yetkinliği ve kurum kültürüne bakarak karar vermelisiniz” dedi.
Erdem Kaya Patent’i kısaca tanıyabilir miyiz? Şirketlere hangi alanlarda ne tür hizmet ve desteklerde bulunuyorsunuz?
Erdem Kaya: Erdem Kaya Patent’i 2004 yılında kurduk. Bizim ana amacımız fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koymak. Çünkü ülkemizi bu orta gelir tuzağından çıkaracak yegane enstrüman katma değerli ürünler üreten kişiler. Rekabetçi, sürdürülebilir ve kârlı bir ekosistem haline dönüşebilmek için ülke olarak bu kişilerin ürettikleri fikirleri korumalıyız. Patent bizim işimizin genel ismi. Fikri mülkiyet hakları, dünyada baktığımızda kurumların en değerli varlıkları arasında gösteriliyor. Kurumların binaları, arsaları olabilir ama markaları çok daha ciddi değerler alabiliyor. Örneğin Nokia’nın, en dipteyken bile 900 milyar dolara satılmasının sebebi patentlerinden dolayıdır. Şirketler bunun tam farkında değil. Bizler teknoloji geliştirirken, yenilik yaparken şunları bilmek zorundayız; bir mayın tarlasında gezinmeye başlıyoruz. Çünkü sürekli birileri patente başvuruyor. Dünyada her yıl 3 milyondan fazla patent başvurusu yapılır, bunlardan sadece 10 bini Türkiye’den yapılan başvurudur. Hele de böyle gelişmiş pazarlara ticari faaliyet düşünüyorsanız, bir başka patente/mayına basmamanız gerekiyor. Onun için de bu patent verilerini kullanarak müvekkillerimizin işini kolaylaştırırız.
Türkiye’de mayına çok mu basılıyor?
E.K.: Aslında mayına basan çok da bastığının farkında değil. Büyük firmalarda bu bilinç var ama küçüklerde maalesef yok.

Haberin Devamı

‘Fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koyuyoruz’

Haberin Devamı

NE KADAR ERKEN O KADAR İYİ

Türkiye’de girişimciler genelde yapmaları gereken temel sorumlulukları erteliyor. Marka tescil ve patent süreci de bunlardan biri... Sizce marka/patent tescil işi ertelemeye gelir mi?
E.K.: Gelmez. İki açıdan gelmez; marka açısından söyleyeyim: Markada enteresan bir istatistik var. Türk Patent Enstitüsü açıkladığı veriye göre Türkiye, Avrupa’da marka başvuru sayısında birinci sıradadır. Yılda 170 binden fazla başvuru yapılıyor. Bu nedenle isim bulmak çölde vaha bulmak gibi bir şey. O yüzden ticari faaliyette kullanmak için aklınıza bir isim geldiği zaman, hemen araştırıp başvurusunu hızlıca yapmalıyız. Patentlerde de aynı şey geçerli. Patente konu olabilecek ürünü patent başvurusu yapmadan herhangi bir yerde yayınladığınızda çalınma riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Herhangi bir koruması olmadığı için daha cezbedici hale gelir ve siz başvuru yapmadan başkaları başvurabilir. Onun için her zaman ‘ne kadar erken, o kadar iyi’ diyoruz.

Haberin Devamı

BURSA YETERİNCE ÜRETKEN DEĞİL

127 Ar-Ge merkezinin olduğu ilimizde, tescilli patent sayısı ne kadar? Vereceğiniz bu sayı sizce yeterli midir?
E.K.: Bursa’da Ar-Ge merkezlerinin yanı sıra üniversiteler de var. Buna karşın 2021 yılındaki patent başvuru sayısı 450 civarındaydı. Açıkçası 127 Ar-Ge merkezinin, 127 patentinin olduğundan bile şüpheliyim. 127 Ar-Ge merkezinden 1000 tane patent çıkması gerekirken, toplamda Bursa’da 450 tane patent başvurusu var. Yani bu bile Ar-Ge merkezlerinin aslında yeterince üretken olmadığının çok net göstergesi.

‘Fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koyuyoruz’

BURSA BÜYÜYOR AMA EKONOMİK OLARAK KALKINAMIYOR

Ön Ar-Ge yapmadan keşfedilmişi yeniden keşfetmeye çalışmakla mı meşguller?
E.K.: Ar-Ge yapılmış gibi yapıyor ya da farkında değil. Ama bu sayının kesinlikle çok fazla olması lazım. Bursa’daki model şu; otomotiv yan sanayi çok spesifik, derinleşemiyor; yani Ar-Ge yapmak konusunda istenen noktada değiliz. O yüzden Bursa büyüyor ama ekonomik olarak kalkınamıyor.

Haberin Devamı

KELİME CERRAHLIĞI YAPIYORUZ

Marka tescil ve patent işinde ‘kendim hallederim’ciliğin doğuracağı tehlikeli sonuçları açıklar mısınız?
E.K.: Gerçekten çok iyi bir soru. İnanın bunu ticari bir kaygıyla söylemiyorum, objektif olarak söylüyorum; olay patente yani bir icada geldiğinde bir patent ekibinin yetişmesi için 4-5 yıllık bir eğitim süresi var. Ayrıca bir sınavı vardır; 4 bin kişi girer, 25 kişi geçer. Yani doktorluk gibi bir uzmanlık alanıdır. Hem hukuğu hem mühendisliği bilmeniz gereken çok özel bir daldır. Mesela Avrupa’da patent vekillerinin saatlik ücreti avukatlardan yüksektir. Dolayısıyla bu iş ‘yazarım, çizerim, başvururum’ gibi bir iş değil. Yıllarca çalışırsınız, kafa yorarsınız, bir buluş yaparsınız. Sonra da ‘ne gerek var, patente ben kendim başvururum’ diye başvurursunuz ve muhtemelen de o başvuru zaten en baştan reddedilir; ama diyelim ki tesadüfen geçti ve tescil aldınız -ki o da bir mucize- o patenti benim delmem bir saniyemi almaz. Ne demektir bu; aslında sizin bir korumanız yok. 2-3 yıl uğraştın, buluşunu yaptın, ürünü piyasaya sürdün, satmaya başladın ancak rakiplerin görecek ve 3 yıl değil 15 günde tersine mühendislikle hiçbir emeğe, masrafa katlanmadan aynısını yapacak. Patente de bakacak ve patent kötü yazıldığı için bir şeyini değiştirerek, sizinle rekabet edecek. Hatta belki sizin yarı fiyatınıza ürünü piyasaya sürecek. Böyle yüzlerce örneğimiz var. Biz tecrübesiz çalışanlarımıza patent yazdırmayız, mümkün değil. Çünkü işimiz tecrübe gerektiren kelime cerrahlığı.
Türkan Kaya: Burada ‘patent vekilini nasıl seçmek gerekir?’ konusuna da değinmek lazım. Patent vekiliyle çalışıyoruz ama gerçekten patent vekili mi? Onu da sorgulamak lazım.

Haberin Devamı

İLK 10 İÇİNDE OLMAMIZ GEREKİRKEN İLK 20’DEYİZ

Bundan önceki röportajlarınızdan birinde ‘Kalkınmak için inovasyon şartsa, bu inovasyonu ortaya çıkarmak için yapılan Ar-Ge harcamaları ve inovasyonu korumak için başvurulan patentlerin sayısı kesinlikle kalkınmanın göstergesi ya da en azından müjdecisidir” demiştiniz. Bu konuda Türkiye ve Bursa için bir tespitte bulunur musunuz?
E.K.: Dünyadaki bütün büyük gelişmiş ülkelerin tamamı, patent sayısı en çok olan ülkeler. Büyük şirketlerin tamamı en çok patent alan ya da start-up’lar arasında en büyük yatırım alanlar genelde en çok patenti olanlardır. Dünyada yılda ortalama üç milyonun üzerinde başvuru yapılırken, Türkiye’de10 bin patent faydalı model başvurusu yapılıyor. Bu durumda ilk 20’deyiz, yerli patentlerde ilk 15’deyiz. Dünyada ilk 20’deyiz, Türklerin kendi ülkesinde yaptığı patent başvuru sayısına göre ilk 15’in içindeyiz aslında. ‘Kötü müyüz?’, değiliz ama bu rakam çok organik de değil. Yani bu rakamda biraz şişirme de var. Dolayısıyla olması gereken yerde değil. Bence ilk 10 içinde olması gereken bir ülkeyiz. Örneğin komşumuz İran, bizden 2 kat fazla patente başvurmuş. Zaten bizi yönetenler de bunu belirlemiş; 2023 hedefimiz yılda 23 bin patent başvurusuydu ama şu anda daha 10 binde bile değiliz.

‘Fikirleri değere dönüştürme sürecine katkı koyuyoruz’

MARKA PAZARLAMAMIZ ZAYIF

E.K.: İşimiz Ar-Ge, inovasyon, buluşlar, icatlar. Siyasetten bağımsız bir iş. Başa kim gelirse gelsin bu konuyu desteklemek zorunda. Çünkü başka çıkış yolu yok. Türkiye’nin aslında en büyük sorunu şu; üretmekten yana bir sıkıntımız yok, her türlü üretim fazımız var. Çok yüksek teknolojide biraz sıkıntı var ama bizde marka pazarlaması zayıf. Bir kere ülke markamız sıkıntılı, bu gerçek. Her şeyi yapsak yine yaranamayabiliriz. Almanya bunu yaptımı 1000’e satıyor, biz ise 100’e bile satamıyoruz. Bunu devletin, yemeyip içmeyip çözmesi lazım. Örneğin bizim markamızı gerçek anlamda konumlandıran, bizi dışarıya doğru yansıtan Türkan ve ekibidir. Ben işimi yapıyorum.
T.K.: Benim odaklandığım alan o. İletişim mezunuyum. Sonra işletme okudum. Şu anda da Stratejik Pazarlama ve Marka Yönetimi konusunda Yüksek Lisans yapıyorum. Erdem’in yapması gereken şey teknik tarafta. Onun mühendis bakış açısı var ve işini en doğru şekilde yapmak için çalışıyor. Ben de o doğru yaptığı işi, dışarıya doğru şekilde anlatma kısmındayım. Şu an İzmir Yolu’ndaki 1200 metrekarelik ofisimizde 45 kişiyiz. Partneri olduğumuz Sistem Global Danışmanlık ekibi ile birlikte 60 kişiyiz ve tamamı beyaz yaka. Yüzde 80’i mühendis.

AVRUPA VE ASYA’DA OFİS KURMAYI AMAÇLIYORUZ

Önümüzdeki beş yıl içinde olmak istediğiniz yerden ve uzun vadeli planlarınızdan, hayallerinizden de bahsedebilir misiniz?
E.K.: Türkiye yeterli bir pazar değil. Şu an Türkiye pazarıyla para kazanmak çok zor ya da kazanılan paranın değeri çok çabuk eriyor. Biz de global düşünüyoruz. Şu anda Londra’da bir ofisimiz var ama bir 5 sene sonra Avrupa’da yerleşik düzene geçmeliyiz. Ben Avrupa Patent Vekiliyim. Avrupa’da bir aracı kullanmadan, belli bir noktaya kadar müvekkillerimizi temsil edebiliyoruz. Onun da verdiği güçle, kısa ve orta vadede Avrupa ve Asya’da ofislerimizin olmasını amaçlıyoruz.

MELEK YATIRIMCI

T.K.: Erdem, aynı zamanda lisanslı bir melek yatırımcı. Ben de kadın girişimci ve yatırımcılarla başarı hikayeleri yaratmayı, Türkiye’den başlayarak daha fazla kadının sermaye sahibi olmasını amaçlayan Arya Kadın Platformu Bursa Chapter’dayım.
E.K.: Ben melek yatırımcıyım, Türkan yatırımcı melek. (Gülüyor) Biz patent vekilleri kelimelerle iyi oynarız. Bizim işimiz kelimelerle.
T.K.: Girişimcilerle yatırımcıları buluşturmak, oradaki ekosistemin içinde yer almak istiyoruz. Şu anda çalışmalarımıza ufak ufak başladık ve ben güzel şeyler yapacağımıza inanıyorum. Şirket olarak da çalışma arkadaşlarımızın sayısı artacak, bunu öngörebiliyorum. Start-upların da bulunduğu, onlara imkânlarımızı ücretsiz kullandırabileceğimiz kendimize ait bir binamız olsun çok istiyorum. İzmir Yolu üzerindeki 1200 metrekarelik yeni ofisimizi yaparken de hayalimiz buydu. Çalışan sayımız arttığı için, geldiğimiz noktada kendi ekibimize kadar yerimiz var.

HEDEFİMİZ ÇALIŞILMAK İSTENEN BİR ŞİRKET OLMAK

E.K.: Türkan, ben ve ekip arkadaşlarım olarak çok içimize sinen bir vizyon belirledik. Bu da şu; kendi alanında Türkiye’de en çok çalışılmak istenen şirket olmak.
T.K.: Ben çok para kazanmayı da istiyorum. Ancak bu parayı kendim için ya da ev almak için değil, başkalarıyla da paylaşmak için istiyorum. Kazandığım parayı start-uplarla paylaşayım, onlar da güçlensin, bir katma değer yaratayım. Bir de vakıf kurma hayalim var. Bu vakıf sadece çocuklarla ilgilenecek. Anaokulundan başlayıp o çocuğu eğitmek ve üniversite mezunu yapmak ama üniversiteden mezun olana kadar elini üstünden çekmemek. Bir çocuğu hayata kazandırsam, bu sonra çarpı 10 olsa, çarpı 100 olsa, hayalim bu.
Şirketimizde kadın çalışma arkadaşlarımızın oranı yüzde 67 ve bu oranın yüzde 73’ü yönetimde. Biz sadece çalışan değil takım arkadaşı arıyoruz. Bu işin bir takım işi olduğunun farkındayız.

İLETİŞİMİ ZAYIF İNSAN BİZİM İŞTE BAŞARILI OLAMAZ

Sizden de son söz niyetine marka – patent alanlarında akademik ve sektörel anlamda kariyer yapanlara ve/veya yapacak olanlara birkaç tavsiye sunmanızı rica ediyoruz.
E.K.: Bizim sektörümüzde mühendislik tandaslı bölümlerin yanı sıra bir de işletme tandaslı bölümler var. Mühendislik tandaslı bölümler için; kişi yazmaya, çizmeye, araştırmaya meraklıysa, yazılı-sözlü iletişimi güçlü bir kişiyse bizim işi kesinlikle düşünebilir. Çok başarılı olabilir ve her gün yeni bir şey öğrenecektir. Kriterimiz şu; iletişimi güçlü bir insan değilse çok başarılı olamaz, bir yere kadar gelir ama o bir yerden sonra yükselemez. İyi mühendislik tabi ki ama o bir şekilde çözülür. Ancak iletişim tarafı zayıf insan, bizim işimizde başarılı olamaz.

BU MESLEK BİLİNMİYOR

T.K.: Ne yazık ki üniversitelerin mühendislik ve temel bilimler fakültelerinde patentle ilgili bir bilgi verilmediği için, herhangi bir eğitim ya da bir ders olmadığı için öğrenciler bilmiyorlar bu alanı. Bursa Uludağ Üniversitesi’ndeki topluluklardan mühendislik fakültesi öğrencilerini, şirkete çağırdık. Hem fikri sınai mülkiyet eğitimi hem de ‘patent vekili ne iş yapar’ konusunda farkındalıkları oluşsun istedik. ‘Böyle de bir meslek varmış’ diye akıllarının bir köşesinde olsun diye eğitimler verdik, bilgilendirmeler yaptık. Bilmiyorlar. Dolayısıyla ’patent mühendisi arıyoruz’ diye değil ‘makine mühendisi arıyoruz’ diye ilan veriyoruz. Ancak o zaman merak edip işe başvuru yapılıyor.

SÜTTEN AĞZI YANAN GELİYOR

Bu kadar önemli bir alan ama dili yanmadan da önemi anlaşılmıyor öyle değil mi?
E.K.: Genelde bize sütten ağzı yanan geliyor. Daha çok yatırım tarafında görüyoruz. Girişimciler geliyor, güzel bir teknoloji geliştirmişler. ‘Patentimiz de var’ diyerek bizden yatırım istiyor. Sağlam bir patenti olsa, şirketi 10 milyon TL değerleme alacakken, patente bir bakıyoruz çok kötü yazılmış. O patentin delinmesi çok kolay ve bu durumda da yatırımın bir anlamı yok. Çünkü bunu piyasaya sürdüğümüzde rakipleri üşüşecek. Girişimci 10 milyon lira alabilecekken 1 milyon bile alamıyor. Burada patent için 2-3 bin lira para harcamadı diye orada 9-10 milyonu gidiyor. Bu kadar büyük bir çarpan var. Ama genelde bu bizim işi yapanların da eksikliği.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!