Güncelleme Tarihi:
BURSA (AA) - Bursa Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, "Hediyeli tatil vaadi ve kapıdan satış yöntemiyle aldatıcı, yanıltıcı beyan ve psikolojik baskıyla 10-30 bin liralık devre tatil sözleşmesi imzalatılan mağdurların sayısı her geçen gün artıyor" dedi.
Yılmaz, dernek merkezinde, devre tatil mağduru olduğunu öne süren bazı kişilerle düzenlediği basın toplantısında, tüketici mağduriyetinin, ana caddelerde yapılan anketlerle başladığını, bu sırada iletişim bilgileri alınan tüketiciye 3-5 gün sonra dönüldüğünü söyledi.
Tüketicilerin, bir haftalık devre tatil kazandığı ifade edilerek tatil yörelerine götürüldüğünü anlatan Yılmaz, "Tüketici, tatil hakkı yerine bir devre tatil satışı şaşkınlığı yaşıyor ve kulakları sağır eden bir müzik eşliğinde gece yarılarına kadar, satış sözleşmesini imzalayıncaya kadar tüketici bu mekanlarda rehin tutuluyor" diye konuştu.
Yılmaz, tüketicilerin bir süre sonra oyunun farkına vardığını ancak bu sözleşmeden nasıl kurtulacağını bilemediğini, bilenlerin ise devre tatil sağlayıcılarını adresinde bulamadığını dile getirdi.
Sözleşmeyi imzalayan tarafların, yasa gereği adres değişikliğini karşı tarafa bildirmek durumunda olduğunu ancak telefon görüşmesinde adresinde bulunduğunu teyit eden sağlayıcıları postacıların bulamadığını bildiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Her şeyden önce tüketiciye, devre tatil konusunda imzaladığı sözleşmeden 14 gün içinde hiçbir gerekçe ileri sürmeksizin ve cezai bir şart ödemeksizin 'cayma hakkı' olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Ayrıca Tüketici Kanununda, 'Yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön ödemeli devre tatil sözleşmesi yapılamaz' denilmektedir. Hediyeli tatil vaadi ve kapıdan satış yöntemiyle aldatıcı, yanıltıcı beyan ve psikolojik baskıyla 10-30 bin liralık devre tatil sözleşmesi imzalatılan mağdurların sayısı her geçen gün artıyor. Devre tatil mağdurlarının sayısı çığ gibi büyüyor. Sadece kanun yapmakla tüketici korunamaz. Kanunun uygulanması ve denetim görevi de son derece önemlidir. Yılda binlerle ifade edilen hak ihlali yapan bu şirketlerin, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından takip edilmesi gerekiyor."
Avukat Cüneyt Bülent Şeker ise bu şirket mensuplarının bütün kandırma metotlarını kullandığını, yalan söylediğini, psikolojik baskı uygulayarak senet imzalattığını, kişilerin saflığından yararlanarak çıkar sağladığını savunarak, bu konuda bir içtihat oluşmadığını ancak tamamen bir dolandırıcılık olduğunu belirtti.