Güncelleme Tarihi:
Yalan, iftira ve gıybet gibi dil afetleri, orucu yer bitirir. Hadisi şerifler yalan konuşan bir insanın orucunu boşu boşuna açlık şeklinde yorumlamıştır. Midemiz aç, dil ve göz gibi organlarımız da kontrol altında tutulmalıdır. Oruçlunun sinirlerine ne kadar hakim olacağı Allah Teala’nın görmek istediği şeylerdendir. Sevgili Peygamberimiz SAV, oruçluya saldırılması halinde “Ben oruçluyum. Ben oruçluyum.” Demesini emretmiştir.
*
Ramazan tüm bu yönleriyle insana durmadan kazanımlar sağlayan bir aydır. İnsanı kötü düşüncelerden, karamsar tablolardan, günlük kırılmalardan kurtarır. Coşkun arzuların iradeli binicisi haline getirir insanı. Sabahtan akşama kadar şişmanlığından şikayet eden ama öğle arası kocaman bir hamburger yemeden duramayanlar akşama kadar yemeği içmeyi unuturlar. On dakikada bir sigara içmezse çıldıracağını söyleyen kimsenin aklına akşama kadar sigara içmek gelmez bile. Çünkü onu, oruç tutmaktadır. Oruçla terbiye ettiğimiz beden ve ruhumuzun güzelliklerinin tüm yıl boyunca sürmesi ne güzel olur. Tüm insanların birbirlerine saygı gösterdiği bir topluma böylelikle kavuşabiliriz.
*
Çocukluğumuzdan beri itinayla yememiz gerektiğini öğretiyor. Sofranın en bereketlisi ise, tıka basa doyulmadan masadan kalkılanıdır Ruhun terbiyesi kadar bedenin sağlığıyla da ilgilenen İslam, sofradan tam doymadan kalkmayı bize öğütlemektedir. Bugün beslenme uzmanlarının genç yaşlı herkese tavsiye ettiği sağlıklı kalma reçetesi de bu öğüttür. Bilgelerin bir sözü vardır: “Az yediğin yemek seni taşır, çok yediğinde de ise sen onu taşırsın”. Bu söz üzerine söylenecek çok fazla bir şey yok. Haklılığını bugün tıp otoriteleri, beslenme uzmanları söylüyor.
Her akşam iftar, gece vakti sahur sofralarımıza otururken bilelim ki, bizler derin anlamlar taşıyan canlılarız bu yeryüzü sofrasında. Farklıyız ve diğer canlılardan üstünüz. Ama ‘kendimizi bilmez isek’ bu üstünlüğümüz elimizden kayıp gider. Yemeği, ceylana saldıran aslanlar gibi değil, suyunu içmek için itinayla eğilen bir zürafa titizliğinde yemeliyiz her sofrada. Bugün iftar sofrasında yaşatacağımız bu prensipleri yarın işyeri masalarında, ikramlarda, iş yemeklerinde de yaşatalım. Çünkü biz her gün değişirken doğrularını güzelleştirenlerdeniz. Ramazan sahur ve iftarlarında bilmeliyiz ki, aç susuz milyonlarca insan var dünya üzerinde. Onlar için yapacağımız ufak yardımlar birçok kişinin hayatını kurtarabilir. Ayrıca israf etmemek bile bu insanlar adına yapılmış bir yardımdır. Çünkü israf, dünyanın ekolojik dengesi bozup, toprak üretimini azaltır. Ramazan’ı bu anlamda da değerlendirdiğimizde onun yeryüzündeki tüm insanlara bereket sunan bir ay olduğunu görebiliriz.
“Tok açın halinden anlamaz” prensibince , inananların bir gün boyunca aç kalmalarını istenir. Ancak bu şekilde anlayabiliriz, dünyanın dört bir yanında açlık ve susuzlukla kıvranan diğer insanları, sokaklarda tiner çekerek dolaşan gençleri, evinde sıcak bir çorba kaynamayan gecekondudaki garip vatandaşları. Ramazan gelince zamanımız kıymetlenir. Henüz güneş merhaba demeden kalkar ve günü karşılarız. Akşam iftarı, teravihi, dostlarla yapılacak sohbetleri planlarız. Evimize bir torba dolusu erzak götürebiliyorsak, aylardır et yüzü görmeyen komşularımıza da ikram ederiz. Ramazan tüm bunların da ilerisinde bir tevazu ve şükür ayıdır. İnsan yaratıcısının isteklerine sonsuz bir şevkle itaat eder. Bedenini ve ruhunu terbiye eder. Yaratıcısına; sevebilme, paylaşabilme hisleri için şükreder.
*
Ramazan öyle mübarek tılsımlı bir ay ki; ilgisiz insanları bile bir şekilde etkisi altına alıyor.İftara dakikalar kala, şehirlerde, caddelerde, sokaklarda tık yok, sessizlik...
Ve ezan...
Ramazan dışında çok insanın okunduğundan bile haberi olmadığı o kutlu ilahi davet...
Yeryüzü hep birlikte Allah’ın ikram sofrasına oturup,bir işareti bekleyip ‘’buyurunuz kullarım, şimdi sizler için yarattığım nimetlerin helal olanlarından yiyiniz, içiniz, bugün de rızama ulaşma yolunda sınavdan tam not aldınız’’ nidasının haşmeti altında kul olmanın bilinci ve neş’esi ile oruçlarımızı açıyoruz.
*
Müthiş bir şey.
Sabrı ve iradeyi de öğretir oruç bizlere.
Onu zedelememek için, bazen kendimize, bazen bize sataşana ‘’ben oruçluyum’’ diyerek, muazzam bir ibadetin içinde olduğumuzu hatırlarız.
Oruç, normal zamanlarda dindar yaşantısı olmayanları da etkiler. Onlar da oruç tutmaktan büyük lezzet alırlar.
Yeryüzü bir ay boyunca ramazanlaşır. Öyle ki, yurt dışında şahit olmuşumdur; Müslüman olmayanlar hayret ve gıpta ile izlerler oruca rağmen çalışabilen bizleri. Seviyorum, çok seviyorum bu mübarek ayı.
Hiç değilse bir miktar insanlaşıp, nefsime kölelikten azad oluyorum, vesselam.