Güncelleme Tarihi:
BURSA,(DHA)- ULUDAĞ Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile BUSİAD Gıda Uzmanlık Grubu iş birliği organize edilen “Türkiye’de Kırmızı Et Üretimi ve Tüketimi” konulu panel, sektör paydaşlarını bir araya getirdi. Yoğun ilgi gösterilen panele akademisyenler, üniversite öğrencileri, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve iş adamları katıldı.
BUSİAD Evi’nde gerçekleştirilen panelin açılışında konuşan Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Lale Yıldız, et tüketiminin beslenmedeki yeri ve önemiyle ilgili bilgi verdi. Kırmızı et tüketiminin hayati öneme sahip olduğunun altını çizen Yıldız, kırmızı et sektöründe gıda güvenliği denen konunun hayvana verilen yemden nihai ürüne kadar geniş bir alanı kapsadığını ve meradan sofraya kadarki her aşamanın insan sağlığı açısından uzman veterinerler ve gıda mühendisleri tarafından kontrol edildiğini kaydetti.
BUSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Gıda Uzmanlık Grubu Koordinatörü ve SETBİR Başkanı Selim Tarık Tezel de hayvancılık sektörünün endüstriyel hammadde arzını sağlaması, nitelikli istihdam kapasitesi, halkın ihtiyaç duyduğu hayvansal proteini tedarik etmesi ve yüksek katma değer sağlaması nedeniyle stratejik bir sektör olduğunu belirtti. Tezel, “Bugün Türkiye’de sütte ve kırmızı ette yeterli hayvanımız yok. Her yıl ortalama 50 bin baş süt sığırı, 50 bin ile 500 bin adet arasında değişen sayıda da besi sığırı ithal ediyoruz. Kendi hayvan kaynağımızı geliştiremezsek, bu ithalat yarın da devam edecek. Eğer gerekli ve yeterli yatırım yapılabilirse Türkiye hayvancılıkta net ihracatçı, piyasa yapıcı, yılda 50 milyar dolar gelir elde eden 1 milyar dolar ihracat yapan istikrarlı, verimli ve rekabetçi bir ülke olabilir” diye konuştu.
Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak’ın yönettiği panelde konuşan Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Ahmet Hacıince, Türkiye’de kırmızı etin şu sıralar magazin haberleriyle yarıştığını belirterek, şunları kaydetti:
“Kaderini doların belirlediği bir şeyi Türk Lirası ile satabilir misiniz? Dana alıyorsunuz dolarla, yem dolarla, mazot yakıyorsunuz dolarla. Bunun bir realitesi var mı? Türkiye’de şu an kapalı sistem hayvancılık bence duvara çarpmış durumda. Bir başka sıkıntı daha var, ülkede artık çoban bulunamıyor. Ben şu an çoban bulamıyorum. Bizim bakanlık çobanın ismini ‘sürü yöneticisi’ diye değiştirdi, o da fayda etmedi. 3 bin liraya çalışacak çoban bulamıyoruz. Son yıllarda Türkiye’de boşalan çok sayıda köy var. Son 5 yılda Konya’da 27 köy boşalmış. Herkes köyde arazisini satıyor ve şehre geliyor. Peki bir şeyi üretmeden o şeyin fiyatı düşer mi? Üretimden kaçan bir toplumuz, sürekli tüketiyoruz. Sonra da et pahalı deniyor. Et pahalı değil ki. Eleştirenlere sormak lazım, bir kilogram etin ne şartlarda üretildiğine tanık oldunuz mu? Hayvancılık öyle bir sektör ki özel hayat dinlemez. Bu kadar zorluk, bu kadar stresin içinde kırmızı etin pahalı olduğu yorumunu çok da doğru bulmuyorum.”
Panelistlerden Prof. Dr. Mehmet Koyuncu, Türkiye’de hayvansal kaynaklı besin maddesi olan kırmızı et tüketiminin dünya ortalamasının altında oldukça düşük seviyelerde olduğunu; oysa sağlıklı bir insanın haftada 3 - 4 kez kırmızı et tüketmesi gerektiğini söyledi. Bursa Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı İsmail Anıl da Türkiye’de temel sorunun kırmızı etin çok geniş bir kitle tarafından tüketilmesi isteniyor mu istenmiyor mu sorusunun olduğunu vurgulayarak, sektörün mevcut tablosu ve sorunlarıyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. Anıl, böyle gittiği takdirde Türkiye’nin yakında tamamen ithalata bağımlı olacağını da sözlerine ekledi. Bursa Kasaplar Odası Başkanı Muhsin Yıldız da 40 yıldır sektörde faaliyet gösteren biri olarak dükkâna giren birinin 250 gram kıyma aldığını görünce son derece üzüldüğünü ve insanların artık evine et götüremediğini ifade etti. Bursa İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ali Hasan Yıldırım Oran da Türkiye’de hayvansal üretimin 6 ana başlık altında incelendiğine değinerek, sektöre katkı sağlayan kişi ve kurumlar hakkında bilgi verdi.
FOTOĞRAFLI