Güncelleme Tarihi:
RİSK İHTİMALİ VAR
Her tarafı inceleyemediklerini açıklayan Albayrak, devletin tüm kurumları ile orada çalıştığını aktardı. Yaşanan durumun teknik olarak incelenmesi gerektiğini vurgulayan Albayrak, “Risk ihtimali var. Bir haftada yağan yağmur, bir saatte yağdı. Bundan sonraki süreçte de olma ihtimali var. Ani baskınlara karşı fiziki olarak inceleyip, alınacak önlemleri tartışmak ve alınması gereken kararları uygulamalıyız” dedi.
ÖN ÇALIŞMA YAPILMASI GEREKİYOR
Bu tür köylerin incelemeye tabi tutulması gerektiğinin altını çizen Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ön çalışma yapılması gerekiyor. Geçen yıl Orhaneli-Keles yolu üzerinde heyelan oldu, yolu kapattı. Araçlar selin tersinde kaldı. Ormandan aşağı suyun mecra bulup, önüne geleni alıp, götürmesi sonucunda oldu. Bu tür mecraları tespit edip, ıslah etmemiz lazım. Dere ıslahı gibi... Çok şiddetli yağmurda fazla miktarda su geleceği hesap edilerek, temiz tutmamız lazım. Ön çalışma derken köylerde de sıkıntılı yerler var. Orhangazi Sölöz, Orhaneli’nde problem olan köyler var.”
ŞEHİRLERİN ISISI YÜKSELDİ
Selin ardından bölgede özverili bir çalışma yürütüldüğünü dile getiren Albayrak, “Bizim afetten sonraki çalışkanlığımız inanılmaz boyuttadır. Afetten sonra insanlar, ‘Nasıl yardım edeyim?’ derdine düşüyor ama dünyanın dengesi değişiyor. Dünyanın ısısı her yıl artıyor. Sonucunda iklimler değişiyor. Geçenlerde meteoroloji bile hava tahminlerinde yanıldı. Bunlar etken ama biz de şehirlerimizde asfaltı, betonu çok seviyoruz. Düz zemin hoşumuza gidiyor ancak şehirlerin ısısı yükseldi. Elbirliği ile bu tür doğal afetlere davetiye çıkarıyor gibi süreç yaşıyoruz” diye konuştu.
RÖGARLAR TEMİZ VE AÇIK OLMALI
Kent merkezlerinde de alınacak önlemler bulunduğunun altını çizen Albayrak, “Vatandaşlarımızın şehir içindeki rögarlara dikkat etmesi lazım. Yağmur sularının tahliye edilmesi için oraların temiz ve açık olması gerekiyor. Ancak bu umursanmıyor, bilinç de yok. Geçenlerde bir görüntüde polis memuru rögarı temizliyordu. Bu bilinç, vatandaşta da olacak” dedi.
RİSKLİ YERLER
Yamaç olan her yerde riskin bulunduğuna işaret eden Albayrak, özellikle Yıldırım’da heyelan olan yerlere dikkat çekti. Buralardan çok yüksek debili suların, hızlı aktığını söyleyen Albayrak, “Dikkatli olmakta ve şehir içi giderlerin açılmasında fayda var. Bunlar doğal olaylar, umarım bir daha olmaz” diye konuştu.
KONUT YAPILMASI SONUCU AKAR YER KALMAMIŞ
DOĞAL DOKU ÜZERİNE MODERN İNŞAAT
Sokakların çok dar olduğuna da dikkat çeken Rodoplu, yaşanan felaketle ilgili şunları aktardı:
“Müstakil aracını evin bahçesine koyunca su yığılıyor evleri su basıyor. Faciaya neden oluyor. Sokak dere yatağı olmuş. Özel araçlarla yollar kapanmış. O araçlar, köydeki yapıların duvarlarına çarpıp, yıkmış. Aracın çarptığı, sürüklediği parçalar ve kayalar sokaklara inmiş. Çamur evlere akmış. Köy okulunun içinde 60 santim komple çamur gördük. Biraz yoğun yapılaşma var. Köyün mahalleye dönüşmesi, doğal dokunun üzerine modern inşaat sistemi ile yapılaşma eklenmiş. Doğaya uyumlu yapılarda hiç sorun görmedim. Dere yatağına yapılaşma sıkıntı oluşturmuş. Bölgede tarla zayiatı tespiti olacak. Herkes evinden çamuru çıkarmaya çalışıyor. Bunun için evini delenler var. Eğimli yerleri su basmış.”
DOĞA İLE ZITLAŞMAMAK GEREKİYOR
İklimlerin değiştiğine dikkat çeken Rodoplu, doğanın dengesini ve koşullarını değiştirmekten dolayı bunların yaşandığını kaydetti. Bundan sonra olumsuzlukların devam edebileceğine işaret eden Rodoplu, iklim değişikliğinin sonuçlarının görüldüğünü vurguladı. Deprem yönetmeliği gibi benzer felaketlerle ilgili de planlama yapılabileceğine değinen Rodoplu, “Dere yataklarını ve kıyı kenarlarını boş bırakmak lazım. Yoksa doğa gerekeni yapıyor. Doğa ile zıtlaşmamak lazım. Her senaryoda bunu görüyoruz. Bu konu gündemde, şimdi konuşulacak, bir süre sonra unutulacak. En fazla aç gözlülük imar konularında… Rantabl, çözümcü, ideal kentleşme için çalışıp; bilimi dikkate alıp, doğaya saygılı olursak bunların üstesinden gelebiliriz. Ciddi politika ve çalışma gerektiriyor. Doğaya uyumlu yapılaşma gerekiyor. Köylerin bu kadar kolay mahalle olmaması gerekiyor.”
BİLİM İNSANLARI GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Yapılacak çalışmalarda bilim insanlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Rodoplu, birlikte çözümün önemini vurguladı. Felaketler karşısında kenetlenme sağlandığına dikkat çeken Rodoplu, “Herkes seferber oldu ama bunlar olmadan toplaşma önemli. Akademisi, bilim dünyası, üniversiteler önemli. Bunların önlenmesi ve yeni yapılaşma için çalıştay yapılıyor mu? Pratikte birleşiyor mu? Hayır. Ortak çalışmaya dönüşmüyor. Biz, felaket sonrası senaryolarını görüyoruz. Herkes kendi doğrusu ile ilerliyor. Doğa ise önümde duramazsın diyor” dedi.
KURU DERE YATAĞININ ÖNÜ BİNA GİBİ ENGELLERLE KAPATILMIŞ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DİKKATE ALINMALI
Dünya genelinde de doğa felaketleri görüldüğünü hatırlatan Yaslıoğlu, “Atmosferdeki küresel karbondioksit konsantrasyonu 280 ppm düzeyinden sanayileşmenin ve kentleşmenin artışıyla birlikte günümüzde 400 ppm düzeyine yaklaşmıştır. Herhangi bir azaltım önlemi alınmazsa bu değerin 2100 yılında 700 ppm’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. İklim bilimciler, küresel ısınma ciddi boyutlara ulaştığında kutuplardaki erime nedeniyle tsunamiler, şiddetli yağmur ve fırtınaların gözlenebileceği konusunda yıllardır ciddi uyarılarda bulunmaktadır. Bence artık günümüzde olayın bu yönü de dikkatle değerlendirilmeli, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin olası etkileri de yerleşim alanlarının planlanması sırasında mutlaka dikkate alınmalıdır. Bilimsel ve teknik doğrular yol gösterici olmalı, bu işin planlama ve uygulamasını yapan mühendis, mimar ve şehir plancıları hiçbir erkin baskısı altında kalmadan planlama ve projeleme çalışmalarını özgürce yürütebilmelidir” diye konuştu.
CAN KAYBI ÖNLENEBİLİR MİYDİ?
Buradaki can kayıplarına kaderci yaklaşılmaması gerektiğini belirten Yaslıoğlu, “Yaşanan felaketlerden dersler çıkartılıp, yerinde yapılan gözlemlerle belirlenen yanlışlıklar düzeltilebilseydi, kuru dere yatakları tekniğine uygun ıslah edilseydi, üzerindeki yapılaşmalara izin verilmeseydi, sel tam anlamıyla önlenmese bile kazanılan zaman ile can kayıpları belki engellenebilirdi” dedi.
UYGUN YERLERİN BELİRLENMESİ
Özellikle kuru dere yataklarının yaz yağışlarıyla oluşan seller açısından oldukça riskli olduğuna işaret eden Yaslıoğlu, açık dere yataklarının kapatılmaması gerektiğini kaydetti. Akış ortalamalarının gözetilmesinin önemine değinen Yaslıoğlu, “Mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek şekilde menfez gibi alt yapılar gözden geçirilip, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir. Yerel yönetimler yerleşime uygun alanları her tür plan ölçeğinde doğal afetlerden sakınım planlamasının gereklerine uygun risk haritaları ile bölgesel ve yerel düzeyde elde edilen jeolojik-jeoteknik veriler, yağış, topografik eğim gibi bilgiler de elde edildikten sonra belirlemelidir” diye konuştu.