Güncelleme Tarihi:
Serkan BİNGÖL/KARLIOVA (Bingöl), (DHA) - BİNGÖL'ün Karlıova ilçesiyle Taşlıçay köyünde otururken, İstanbul'da 'merdiven altı' tabir edilen kaçak atölyelerde yaptıkları kot taşlama işi nedeniyle silikozis hastalığına yakalanan işçilerden 16'sı yaşamını yitirdi. Silikozisin pençesinde 5'inin durumu ağır 110 işçinin daha olduğu belirtildi.
Karlıova ilçe merkezi ve Taşlıçay köyünde otururken, 1994- 2004 yıllarında, İstanbul'da 'merdiven altı' diye tabir edilen kaçak atölyelerde, kum ve hava ile kot taşlama işinde çalışırken, silikozis hastalığına yakalananların durumu, her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Kaçak kot taşlama atölyelerinde, 2004 yılında 800 TL maaşla çalışan işçiler, hastalığı ilk olarak o yıl Karlıova ilçe merkezinde silikozis nedeniyle Kenan Temiz'in hayatını kaybetmesiyle öğrendi. Yaptıkları işin silikozise yol açtığını gören işçiler, 2004'ten itibaren çalışmayı bırakıp, eve döndü; ama hastalık, onların peşini bırakmadı. Son 13 yılda, Karlıova ilçe merkeziyle Taşlıçay köyünde 16 kişi, silikozis nedeniyle yaşamını yitirirken, 80'i Taşlıçay köyünde ve 30'u Karlıova ilçe merkezinde olmak üzere toplam 110 hastanın da hala bu hastalıkla mücadele ettiği belirtildi.
'ÇOCUKLARIMA BAKINCA KAHROLUYORUM'
Taşlıçay köyünde 4 kişi, yaşamını solunum cihazına bağlı sürdürürken, 1 kişinin ise Erzurum Atatürk Araştırma Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde yaşam mücadelesi verdiği belirtildi. Taşlıçay'da 4 yıldır solunum cihazına bağlı olarak yatalak yaşayan 37 yaşındaki Ramazan Aydar, hastalığa yakalanalı 13 yıl olduğunu söyledi. Aydar, köylerinin 1994 yılında korucu olması nedeniyle köy halkının, hayvanlarının tamamını sattığını ve bu yüzden işsiz kalarak, İstanbul'a çalışmak için gittiklerini belirtti. Burada kot taşlama işiyle tanıştıklarını anlatan Aydar, 800 TL maaş aldıklarını; fakat kaçak ve sigortasız çalıştırıldıklarını dile getirdi. Aydar, o yıllarda sigortalı çalışmanın ne anlama geldiğini ve kot taşlama işinin sağlıksız olduğunu bilmediklerini söyledi.
Silikozis hastalığıyla mücadele eden 6 çocuk babası Aydar, "Köyde elektrikler, sık sık kesiliyor. Elektriklerin kesildiği zamanlarda solunum cihazımız, çalışmıyor. Bu yüzden hastaneye gidiyoruz; çünkü bu makineler, bizim nefesimizdir. Çocuklarıma her baktığımda, onlara destek olamayıp, doğru dürüst babalık yapamıyorum. Her gün çocuklarıma baktıkça kahroluyorum; çünkü artık iyileşemeyeceğimi biliyorum" dedi.
"'ÖLÜM SIRASI BİZE NE ZAMAN GELECEK' KORKUSU YAŞIYORUZ"
Taşlıçay köyünde, yaşamını 3 yıldır yatağa bağlı sürdüren silikozis hastası 31 yaşındaki Hasan Dündar ise kot taşlama işinde, 1997 yılında çalıştığını anlattı. O yıllarda, İstanbul'a gelen bütün köylülerin kot taşlama işine girdiğini belirten 2 çocuk babası Dündar, şöyle devam etti:
"Çünkü bu mesleği çabuk kavrıyorduk ve maaşı da iyiydi. Son dönemlerde bazı arkadaşlarımız, atölyede rahatsızlanıp, hastaneye gittiklerinde, belli bir teşhis konulmuyordu. Son zamanlarda köyümüzden Erhan Akyürek adlı arkadaşımız, birden hastalanarak, öldü. O zamandan sonra biz, bu mesleğin tehlikeli olduğundan şüphelenerek, hepimiz işten çıkmaya başladık. Köye döndükten sonra hepimiz, birer birer hastalanarak, hastanelere gittik. İlk başlarda, bu hastalığın ismini ne biz ne de doktorlar biliyordu. Bir süre sonra hastalardan ölümler yaşanmaya başlayınca, korkmaya başladık. 'Acaba ben de ölecek miyim?' korkusu beni de endişelendirmeye başladı. Hepimiz, 'Sıra bize ne zaman gelecek?' korkusunu yaşıyoruz."
FOTOĞRAFLI