IHA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2016 09:44
İSMAİL YİĞİT, İLK YARI YILI DEĞERLENDİRDİ
Memur-Sen Aydın İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Aydın Şube Başkanı İsmail Yiğit, 2015-2016 eğitim öğretim yılı birinci kanaat döneminin sona ermesi nedeniyle açıklamalarda bulundu.
İsmail Yiğit, yaptığı açıklamada; “2015-2016 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi, angaryaya son verilerek nöbete ücret ödenmesi, sınav ücretlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması, 159 TL ek ödemeyle 4/C’li personele ilave artış sağlanması, YURTKUR’da fazla çalışma ücretinin yüzde 100 artırılması, akademisyenlere yükseköğretim tazminatının kazandırılması, takviye kurslarında görevlendirilen memur ve hizmetlilere fazla çalışma ücreti ödenmesi, 2005 yılından sonra göreve başlayan kamu görevlilerine ‘ilave bir derece’ verilmesi, Cuma namazı konusunda yaşanan mağduriyetin giderilmesi gibi sorunların çözüme kavuşturulması dolayısıyla eğitim çalışanları açısından ümit verici gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur. 2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin sonuçlarıyla yüzleri gülen eğitim çalışanlarının ve eğitimin çözüm bekleyen diğer sorunlarının da bir an evvel gündeme alınması beklentilerine karşılık verilmelidir” dedi.
“DARBE HUKUKUNA İLİŞKİN BÜTÜN İZLER SİLİNMELİDİR”
“Eğitim, bütün bir milleti, ülkeyi ilgilendirmektedir” diyen Yiğit, “Bu anlamda, eğitim sisteminin temel sorunlarına çözüm aramak ve bulmak konusunda çaba harcanmalı, sonuç alıcı adımlar atılmalıdır. Çünkü temel meseleler çözülmediği takdirde, pansuman tedaviler mesabesinden öteye gitmeyen ve gitmeyecek olan önerilerin, bizi asıl amaca götürmediği anlaşılmıştır. Baştan beri Milli Eğitim müfredatının, geciktirilmemesi gereken bir mesele olarak milli ruh, kültür ve hayatımıza uygun düzenlenmesi gerektiğini söyledik, söylüyoruz. Fiziki imkânlar ve araçlar bakımından bariz iyileşmeler yaşanan eğitim sistemimiz, ruh ve felsefe olarak da milli dokumuza uygun bir mahiyete sahip olmalıdır. Vesayetçi, totaliter anlayışları muhafaza eden, değerlerimizle çatışan paradigmaların belirgin olduğu müfredat programları ile ideal birey ve nesil yetiştirmek zordur. Bugün yaşanan kimi sıkıntıların temelinde yatan sebebin başında da bu meselenin milli bünyemize uygun çözüme kavuşturulmaması gelmektedir. Yeni anayasa tartışmalarının belli bir olgunluk düzeyinde sürmesi, yarının hak ve özgürlüklere dayanarak güçlenen Türkiyesi adına bizi ümitlendirmektedir. Eş zamanlı olarak müfredat meselesinin de çözüme kavuşturulması, ümidimizi gerçekliğe dönüştürecektir. Bu nedenle, sadece temel eğitimde değil, yükseköğretim de dahil, eğitim ve öğretimin her kademesinde demokrasilerde ve çoğulcu bir yapıda olmaması gereken ve gerçekte herhangi bir etki de oluşturmayan ideolojik endoktrinasyonun sona erdirilmesini amaçlayan çoğulcu düşünmeyi ve farklılıklara saygıyı, empatiyi hedefleyen bir müfredat değişikliği zorunludur. Öğrencilerimizin, özgüvene sahip, dürüst ve güvenilir, sorgulayıcı ve eleştirel düşünce yetenekleri gelişmiş, inisiyatif alabilen, rekabetçi, girişken ve iş birliğine açık, toplumun sorunlarına duyarlı, başkalarının görüş ve düşüncelerine değer veren, toplumsal değerlerinin farkına varan ve buna sahip çıkan, doğal varlıklara ve çevreye karşı duyarlı, toplumsal ve kültürel çeşitliliğe saygılı, en az iki dil yeterliliğine sahip insanlar olarak yetiştirilmesi yeni müfredatın temel felsefesi olmalıdır. 64. Hükümet Programı’nda da yer alan bu konuda gerekirse özel bir milli eğitim şurası toplanmalı; yetkili sendika gibi eğitimin paydaşlarının katılımına açık olacak şekilde somut adımlar ivedilikle atılmalıdır.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerinin izlerini ve darbecilerin zihniyetini taşıyan hukuk sistemimiz ve mevzuatımız yeniden ele alınarak, darbe hukukuna ilişkin bütün izler silinmelidir. Antidemokratik süreçlerde ortaya çıkan mevzuatın ayıklanması işine bin an önce başlanmalıdır. Anayasadan başlanarak, bütün mevzuat insan onuru merkezli, demokratik ilkeleri önceleyen bir anlayışla yeniden düzenlenmeli, Türkiye, darbe anayasasıyla yönetilme ve darbeci zihniyetin sinsi hükümlerinin yer aldığı mevzuatla yol alma ayıbından ivedilikle kurtarılmalıdır” diye konuştu.
“KILIK-KIYAFET DAYATMASI VE SENDİKAL HAK İHLALLERİ SONA ERDİRİLMELİDİR”
Türkiye’de yıllardır kamusal alan yalanıyla kadınlara ve kız öğrencilere yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatmalarının Eğitim-Bir-Sen’in çeşitli eylem ve etkinlikleri neticesinde kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ dayatmasına son verilerek, kadının kamu hizmetine katılımında önemli bir eşik aşıldığını hatırlatan Yiğit, şöyle konuştu: “Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık ve kıyafet dayatmasının kaldırılması son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Kamu personelini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte de acilen değişiklikler yapılarak, sivil itaatsizlik gerekçelerimizden olan erkek kamu çalışanlarına da kılık ve kıyafet dayatmalarından vazgeçilmelidir. Sendikamızın bu husustaki eylem kararına rağmen bazı vali ve kaymakamlarca eylem kararının hiçe sayılarak, serbest kıyafet eylemine uyan sendika üyelerinin, haklarında soruşturma boyutunu da aşan hakaretamiz uygulamalara maruz bırakılmalarını bir kez daha kınıyor; hukuk sınırları içinde sendikal hak ihlallerine gereken cevabı vereceğimizi ifade ediyoruz. Şubat ayında 30 bin öğretmen ataması yapılması beklenmektedir. Ara dönemde 30 bin öğretmen ataması azımsanacak bir rakam olmamakla birlikte, öğretmen ihtiyacı dikkate alındığında bunun yeterli olmayacağı açıktır. Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak olan, okullarda boş ders kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin olmasıdır. Bunun nedenle, öğretmen ataması, imkânlar zorlanarak ihtiyaç kalmayacak şekilde yapılmalıdır. 2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şurası’nda sendikamızın teklifleri doğrultusunda yeni eğitim sistemine geçiş, Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılması, Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin müfredata girmesi gibi önemli kararlar alınmış ve kısa sürede yapılan düzenlemelerle hayata geçirilmişti. 19. Milli Eğitim Şûrası’nda, alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi, değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, öğretmenlere 4 yıla bir yıpranma payı verilmesi, Osmanlı Türkçesinin Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğerler liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması, ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması gibi önemli kararlar alınmıştır. Bu ve diğer kararlar bir an evvel hayata geçirilmelidir”