IHA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2016 11:13
METİN AYDIN
Aydın Tabip Odası Başkanı Dr. Metin Aydın, “Karne ve sınav sonuçları tek başına başarı göstergesi değildir” dedi.
2015-2016 eğitim öğretim yılında ilk yarıyılın sona ermesinin ardından bir açıklama yapan Dr. Metin Aydın, “Okullar yarıyıl tatiline girmeye başlayınca, sınav sonuçları açıklandıkça ve karneler alındıkça sonuçtan memnun olmayan çocuklar durumu kabullenmekte zorlanıyor. Ve hatta en son Bursa ve Kayseri illerinde olduğu gibi kendilerini ölüme sürükleyecek yöntemlere başvurabiliyorlar. Karne veya sınav korkusu normalde tek başına intihara neden olmaz. Bu çocuklarda altta yatan herhangi bir psikiyatrik bir sorun varsa buna bir de aile iletişimindeki aksaklıklar ve aile baskısı eklenince tablo bu hale gelebiliyor. Yani karne veya sınav korkusu tek başına intihar sebebi değildir, ancak böyle durumlarda karne veya sınav korkusu bardağı taşıran son damladır. Başarısız karnelere veya sınav sonuçlarına gösterilen aşırı tepkiler, çocuklarda altta yatan depresyonu veya kaygı bozukluğunu tetikliyor, ailelerin baskıları da eklenince intihar vakaları görülebiliyor.Kötü karne karşısında ailenin tutumu çok önemli olup bu sonuçlara verilen aşırı tepki çocuklarda ters etki yaratabiliyor. Oysaki ders notları çocukların gelecekte nasıl bir birey olacaklarının göstergesi değildir. Bir çocuğun belli bir dersten notu düşükse bu, o dersi öğrenmeyle ilgili bir problemin göstergesi olabilir. Notlar velilerin çocuklarının okuldaki gelişimi ile ilgili
haber almasının bir aracıdır” dedi.
“Çocukların okul başarısını etkileyen en önemli nedenlerden biri dikkat bozukluğudur” diyen Aydın, şöyle konuştu: “Dikkati toplama ve yaptığı işe yönelme sorunu olan çocuklar hem okulda dersleri takip etmekte hem de evde ders çalışmakta güçlük çekerler. Dikkat sorunlarının en sık görülen nedeni dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur. Ancak çocuğun yaşadığı tüm bedensel ve ruhsal sorunlar dikkati etkiler. Uykusuzluk, açlık, bedensel hastalıklar dikkat bozukluğu yaratabilir. Buna ek olarak ruhsal stresler, kaygı, korku, depresyon gibi faktörler de çocuğun dikkatini dağıtır ve okulda ya da evde derse odaklanması gereken durumlarda bunu başaramamasına neden olur. Bu yüzden eğer ders başarısında genel bir düşüklük varsa aileler tarafından çocukların dikkatini toplamakta zorlanmasının nedenleri araştırılmalıdır. Dikkat bozukluğu dışında düşük notların bir başka nedeni de sınav kaygısı olabilir. Bu çocuklar çok çalıştıkları halde sınavlarda aşırı derecede stres yaşayan ve bu yüzden bekledikleri başarıyı gösteremeyen çocuklardır. Sınav kaygısı diğer kaygı bozukluklarına sıklıkla eşlik eder. Bu nedenle de yalnızca sınav kaygısı açısından değil genel olarak ruhsal sorunların varlığı açısından da incelenmesi gereken bir durumdur. Karnede yaşanan sorun bir problem çözme yaklaşımı içinde incelenmesi gerekir. Nasıl ki bir problem olduğunda bu probleme duygusal yaklaşmak, sinirlenmek, üzülmek bir çözüm getirmezse aynı şey karnedeki düşük notlar için de geçerlidir. Yapılması gereken şey, mantıklı ve sıralı düşünerek çözüm yolları aramaktır. Öncelikle düşük notların nedeni üzerinde düşünülmeli, sorunun ne olduğu anlaşılmalı sonra buna yönelik çözüm yöntemleri araştırılmalı ve işleme konulmalıdır. Kötü karne veya kötü sınav sonucunun tek suçlusunun çocuk olmadığı unutulmamalı. Suçlayıcı yaklaşım işe yaramadığını gibi genellikle ters de teper. Ebeveynler açıkça beklentilerini dile getirmeli ve buna ilişkin yollar bulması için çocuklarını teşvik etmeli, kendi fikirlerini söylemeli, ne şekilde yardım edebileceklerini sormalıdır. Dikkat toplama ve derse odaklanma sorunu ya da motivasyon düşüklüğü varsa bunun nedenlerinin araştırılması için çocuk psikiyatristine başvurulmalıdır. Cep telefonu, internet gibi araçların çocukların dikkatini dağıttığı bir gerçektir. Bu nedenle bu araçların kullanımında kısıtlamaya gidilmesi bir yöntem olabilir. Belli dersleri öğrenme ile ilgili sorunlar olduğunda bu derslerin takviye edilmesi yöntemine gidilebilir. Çocukların başarısını artırmanın yolu eleştirmek değil yol göstermek, destek olmak ve motive etmektir. Eleştirilerin ve korkutmaların kaygıyı artıracağı ve çözüm getirmeyeceği, bazen de üzücü sonuçlara sebep olabileceği unutulmamalıdır”