Ünlü dağcıdan doğa yürüyüşü ve tırmanış uyarıları

Güncelleme Tarihi:

Ünlü dağcıdan doğa yürüyüşü ve tırmanış uyarıları
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2017 11:41

Ünlü dağcıdan doğa yürüyüşü ve tırmanış uyarıları

Haberin Devamı

Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA) - AKDENİZ Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) öğretim görevlisi ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Antalya Birim Sorumlusu Yılmaz Sevgül, son yıllarda popüler olan günübirlik yürüyüşlerde kişilerin doğaya eğitim verilmeden çıkarıldıklarını söyledi. Sevgül, "Kişinin kalp hastalığı, panik atağı var mı? Psikolojileri uygun mu? Bunların hiçbiri bilinmeden serseri mayın gibi birisini alıp, dağa taşa götürüyorlar" dedi. 
2010 yılında 8850 metrelik Everest'in zirvesine Türk bayrağı diken Türkiye'nin ünlü dağcılarından Yılmaz Sevgül, doğa yürüyüşlerinin ciddi bir iş olduğunu, yürüyüş öncesi kişiye 8 saatlik temel eğitim verilmesi gerektiğini belirtti. Doğa yürüyüşünde kullanılacak gözlükten çantaya, ayakkabıdan batona kadar her şeyin çok önemli olduğunu vurgulayan Sevgül, kişinin doğada olmasının felsefi ve etik yönden anlatılmasının da bu eğitimin bir parçası olduğunu dile getirdi.
Yurt dışında günübirlik yürüyüşlere katılmak isteyenlerin giysi, ayakkabı, çanta gibi malzeme bilgisinin yanı sıra doğada olmanın felsefi ve etik yönleriyle ilgili 8 saatlik temel eğitim aldıklarını anlatan Sevgül, “Doğaya çıkacak kişilere malzeme bilgisinin yanında 'Neden doğadayız?' ve 'Doğada nasıl davranmalıyız?' sorularının etik ve felsefi yönleri anlatılmalı. 'Giysi seçiminde hangi giysi, nasıl kullanılacak, hangi çanta daha uygun, yürürken nasıl beslenmek gerekir, nasıl mola verilir' gibi pek çok sorunun yanıtı katılımcılara anlatılmalı. En basitinden çanta bile doğru seçilmemişse kişiyi olumsuz etkiler. Duruş bozukluğuna neden olur. Mesela doğada mutlaka güneş gözlüğü kullanılmalı. Gözlüğün filtre özelliğini bilmiyorsanız kırıcı özelliği yoksa sürekli doğaya çıkan bir kişi, gözleriyle ilgili sorun yaşayabilir" dedi.
'KİŞİNİN HASTALIKLARI BİLİNMELİ'
Doğa yürüyüşlerinde kişinin sağlığının uygun olup, olmadığının bilinmesinin önemine değinen Sevgül, “Kişinin kalp hastalığı, panik atağı var mı? Psikolojileri uygun mu? Bunların hiçbiri bilinmeden serseri mayın gibi birisini alıp, dağa taşa götürüyorlar. O anda bir kriz yaşansa kentten çok uzaktasınız. Hangi müdahaleyi yapabilirsiniz? Hangi grup yanında doktor götürüyor ki? Eğer doğaya çıkacak kişiye 8 saatlik temel eğitim verilirse o zaman kişi hakkında bilgi edinilebilir" diye konuştu.
Yürüyüş gruplarının standardının 20 kişi olduğunu da vurgulayan Sevgül, bu sayının en fazla 40 olabileceğini söyledi.
'EVEREST'TE TERLESEK DONARDIK'
Doğa sporlarında kullanılan giysilerin çok önemli olduğunu anlatan Sevgül, “Bazı giysiler hareket halinde, bazı giysiler durduğunuz zaman kullanılır. Mesela hareket halinde kullanılan ürünlerin soluma özelliği çok fazladır. İçeriye hava ve suyu geçirmez, içeride bulunan ısınızı süpürmez. O zaman vücut terlemez ve durduğunuz zaman da üşümezsiniz" dedi.
Everest'e 2010 yılında üç kat giysiyle çıktıklarını hatırlatan Sevgül, “Everest tırmanışında hızlı olduğumuz ve terlemek istemediğimiz için kıyafetlerimizi ona göre belirledik. Terlemememiz gerekiyordu; çünkü durduğumuz anda donardık. Kaz tüyü giymiş olsaydık terlerdik. İçimiz ıslak olduğu için de durduğumuz anda donardık. Dağcılıkta giysi seçimi kişiye göre değişebilir. Yavaş hareket eden dağcılar, kaz tüyü tercih edebilir. Burada önemli olan giyside katmanları iyi seçmek" diye konuştu. 
'HAFTADA BİR GÜN YÜRÜMEK TEHLİKELİ'
Haftada bir gün uzun yürümenin tehlikeli olduğuna dikkat çeken Yılmaz Sevgül, şunları söyledi:
“Haftada bir gün yürüyüp, diğer günlerde durağan yaşantı varsa bu iyi değil. Haftada birkaç gün bu uzun yürüyüşü destekleyici en az 40 dakikalık yürüyüşler yapılmalı. Bunun nedeni, kasları kuvvetlendirmektir. Haftada bir gün doğada 15 km yürüyen biri, orta yaş üstüyse dizlerdeki ve eklemlerdeki tahribat artar. Bir sonraki aşamada kronikleşmeye başlar. Bu eklemlerin en büyük destekleyici bacak kaslarıdır ve bu kasların kuvvetlendirilmesi gerekir. İnsanların birçoğu, birkaç yıl yürüdükten sonra diz eklemi sorunu yaşıyor."
'AYKIRI DAVRANIŞLAR GÖRÜLEBİLİYOR'
İnsanın doğayı sonsuz bir özgürlük alanı olarak gördüğünü kaydeden Sevgül, şöyle konuştu:
“İnsan, doğanın içinde nasıl var olması gerektiğini bilmiyor artık. Bağırıyor, çağırıyor, taşları yuvarlıyor. Aykırı davranışlarda bulunuyor. Mesela tek sıra yürümek istemiyor. Oysa ki tek sıra yürümek, hem doğayı tahrip etmemek adına hem de kendi güvenliği için çok önemli. Çünkü öndeki rehber, nereden geçiyorsa o da oradan geçiyor. Mesela yüzde 25 eğimli bir yerde taş yuvarlansa ve grup dağınık olarak yürüyorsa o yuvarlanan taş mutlaka birisine çarpar. Ölümcül bir hata olur. Karda dağınık yürürseniz çığı düşürürsünüz; ama aynı hattı takip edip adımlarınızı büyük atarsanız çığ oluşmaz." 
'DOĞAYA HAK EDEN ÇIKMALI'
Doğa yürüyüşü yapan kişinin etrafıyla ilgili olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz Sevgül, “Kişi, doğadaki renklerin güzelliğini fark etmiyorsa yaprağın sesini duymuyorsa grup lideri, o kişiyi buna odaklanmaya zorlamalı. Mesela sonbaharda eğer kırmızı, sarı, turuncu renkler gördüğünde insanın ruh hali eğer başka bir yere gitmiyorsa o rehber, hedefine ulaşamamış demektir. Bazı insanlar, doğaya, estetiğe, duyarlılığa kapalıdır. O yürüyüşteki amacı sosyalleşmektir. Böyle insanlara, belki acımasız olacak ama 'Sen buraya göre değilsin' demek gerek. Benim felsefem, doğaya hak eden çıkmalıdır" diye konuştu. 

FOTOĞRAFLI

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!