Güncelleme Tarihi:
* Siyasetten Divan edebiyatına, çocukluğunun Antalyası'ndan Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilk tanıştığı yıllara, çocukken kurduğu başkanlık hayallerinden fotoğraf sevdasına kadar pek çok soruya içtenlikle yanıt veren Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, bu hayattan halkın gönlünde yer edinmiş birisi olarak ayrılmak istediğini söyledi.
DOKUMAPARK'taki sohbette “Çocukken belediye başkanı olma hayaliniz var mıydı?" şeklindeki ilk soruya “Evet" yanıtını veren Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, ortaokul yıllarından itibaren yaşadığı şehri yönetmeyi çok istediğini söylüyor. “Bir çocuk neden şehri yönetmek ister ki?" sorusuna “Büyük şehirlerin bizim yaşadığımız şehre göre avantajları vardı. Yaşadığımız şehrin daha güzel olmasını arzu ediyordum. 30 yıl evvelki Türkiye, bugünkü Türkiye ile mukayese edilemeyecek kadar her noktada işin başındaydı. O nedenle o yıllardan itibaren küçük küçük hayaller kurmuştum" yanıtını veren Tütüncü şimdiyse kurduğu o hayalleri bir bir gerçekleştirdiğini anlatıyor.
BAŞKAN ULAŞILMAZ BİRİYDİ
Başkan Tütüncü “Çocuklukta belediye başkanı ne demekti?" sorusuna gülerek “Ulaşılmaz bir şeydi" yanıtını verirken “Üniversite sonuna kadar, siyasete girinceye kadar hiçbir belediye başkanıyla görüşmemiştim, bir yerde de karşılaşmamıştım. Bugün belediye başkanları halkın içinde olmaya, insanlarla temas etmeye özen gösteriyor. O zamanlar vatandaşın öyle bir beklentisi de yoktu işin doğrusu" diye ekliyor.
BÜYÜKLENMEK ALLAH'A MAHSUSTUR
Ülkenin en genç belediye başkanlarından biri olan 1979 doğumlu Tütüncü güler yüzlü olmasıyla ilgili soruya “Hayata bakışımızla ilgili bu husus" yanıtını veriyor. Hepimizin küçük küçük insanlar olduğunu vurgularken “Kimileri Allah'ın nasip ettiği bazı şeylerle büyüklenirler. Büyüklenmek sadece Allah'a mahsustur" diyor. Bir belediye başkanı olarak insanların ne önünde ne üzerinde olduğunu söylerken “Ben de onlarla aynı ortamlarda yaşayan sıradan biriyim. Makamlar sadece insanlara hizmetin bir aracı" şeklinde konuşuyor.
Türk halkının şaşmaz bir teraziye sahip olduğunu söyleyen Tütüncü, “Halkımız şöyle adama bakar ve hemen tartar. Gülücüklerin sahte olmadığı yerde sizi kendisinden biri olarak kabul eder. Bizim böyle bir ilişkimiz var" dedi.
BİR ÇARKI FELEK DÖNÜYOR
Bu dünyada hiç kimsenin baki olmadığını belirten Hakan Tütüncü sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Osmanlı'nın en kudretli padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Divan edebiyatında Baki olarak bildiğimiz Abdülbaki'yi görevinden azledecek ama ortada şöyle bir durum var. Padişah kuvvetli bir Divan şairi, Abdülbaki de adını Divan edebiyatına altın harflerle yazdırmış birisi. Durum böyle olunca padişah sürgün fermanını bir şiirle aktarmak istiyor. Ve 'Baki bed Bursa'ya red nefy-i ebed' diye ferman yazıyor. Bursa'ya sürgün fermanını alan Baki çok üzülüyor. Sonra o fermanın arkasına bir dörtlük yazıyor. Ve o dörtlük o günlerden bu günlere bizim dilimizde dönüp duruyor. Diyor ki 'N'ola kim nefy-i ebed azm-i bülend oldunsa ey Baki/ Bilesin ki cihan mülkü değil Süleyman'a baki/ Azminde isbat-ı tehevvür eyledin amma/ Buna çarh-ı felek derler, ne sen baki ne ben baki.'
ERDOĞAN'LA TANIŞMASI
Tütüncü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuduğu yıllarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu hatırlatarak, “Kendisiyle o zaman tanışma imkanımız oldu" diyor. Erdoğan'la ilk tanıştığında hissettiklerini “Çok etkileyici, karizmatik, çok güzel şiir okuyor, çok güzel şeyler söylüyor etrafındaki insanlara. Umudu büyütüyor. Hukuk okuyan herkes bir de yönetim hukuku okur. Hocaların üniversitelerde anlattıkları teorik derslerin pratik kısmını Tayyip Bey o zaman belediye başkanı sıfatıyla herkese anlatıyordu" sözleriyle aktarıyor.
ŞEHRİ TERK ETTİĞİ GÜN
Erdoğan'ın siyasi yasaklı olduğu dönemde çok üzüldüğünü, hapse girdiği gün şehri terk ettiğini anlatan Tütüncü, “Siyasi yasağı bittiğinde üniversite üçüncü sınıftaydım. Çeşitli gönüllü kuruluşlarda öğrencilere hitapları olurdu. Ben de o gruplar içerisinde hasbelkader bulundum. Bundan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum" şeklinde konuşuyor. 2001 yılının Türkiye'de siyasete güvenin azaldığı bir dönem olduğunu belirten Tütüncü, “Tayyip Bey'in o zaman yeni parti kurmayla alakalı birtakım hareketleri vardı. Ben de Antalya'da avukatlık stajına başlamıştım. Kısa süre sonra Avukat Habip Akan il başkanı oldu. Kendisine hayırlı olsuna gittiğimizde bir dosya kağıdı çıkararak dedi ki 'Genel merkezden bana gençlik kolları il başkanı soruyorlar. Adını yazıp göndereceğim.' Artık siyasetin içerisindeydim. Sonra il başkan yardımcılığı görevi, ardından dört yıl gençlik kolları genel başkanlığı yaptım" diye anlattı.
10 Ocak 2009'da Erdoğan'ın kendisini yanına davet ederek 'Hayırlı olsun. Kepez Belediye Başkan adayımızsın. Allah yolunuzu açık etsin' dediğini anlatan Tütüncü, “Ve halkımızın teveccühüyle belediye başkanı olduk" dedi.
'KADERE ÇOK İNANIRIM'
Kadere çok inandığını vurgulayan Tütüncü, “Bu işlerin hepsi birer takdiri ilahi. Günü vakti geldiği zaman gerçekleşiyor. O yazılanlar çıkıyor" derken bugüne kadar üstlendiği tüm görevlerde işin en iyisini yapmaya gayret gösterdiğine de dikkat çekiyor. Kendisine sorumluluk yükleyen insanları mahcup etmemenin önceliği olduğunu belirten Tütüncü, “Bazen gün geliyor 18 saat, 20 saat çalıştığımız oluyor. O vakitlerde özel hayatımız başta olmak üzere her şeyi ikinci plana alıyoruz. Öyle zamanlar oluyor ki aynı evde yaşıyorum ama çocuğumu 4- 5 gün göremiyorum. Çünkü eve gittiğimde o uyuyor. Sabah o uyanmadan ben ayrılmış oluyorum" diyor.
'EŞİM GÜÇLÜ DURUŞA SAHİP'
İnsanlara hizmet etmenin güzel ama bedelleri olduğunu söyleyen Hakan Tütüncü, “Kızım Zeynep 5 yaşında ama ben onun hayatındaki çok kesitleri hatırlamıyorum geriye baktığım zaman. Eşim çok güçlü bir duruşa sahiptir. Evi çocuğu tek başına götürüyor. Eşime hep 'Bizim çocuk sana, milletin çocuğu bana emanet' diyorum. Bazen kızımın sitem dolu sözleri oluyor. Geçenlerde annesinin telefonundan aradı 'Baba sen gelmiyorsun. Herhalde bizi sevmiyorsun' dedi. Çok kötü hissettim kendimi. Programı bırakıp kızımın yanına gittim ama bana pas vermedi" diyor.
'EŞİMİN HAKKI ÖDENMEZ'
Başkan Hakan Tütüncü “Tüm bu bedellere değer mi?" sorusuna içtenlikle “O konuda tam net değilim ama aynı evin içerisinde yaşayıp çocuğunuzla gurbetlik çekmenin ne olduğunu iyi biliyorum. Her yerde ifade ediyorum başarılı erkeğin arkasında muhakkak başarılı bir kadın var. Eşim hiçbir gün bana dememiştir ki 'Hafta sonu millet gezmeye gidiyor biz evde oturuyoruz.' Bu sitemleri hiç etmemiştir. Eşimin hakkı ödenmez" yanıtını veriyor. Ve gülerek “Evlendiğimiz zaman eşim benim siyasette olduğumu biliyordu. Bile bile tercihte bulunduğu için vicdanımı rahatlatan bu oluyor" diye ekleme yapıyor.
HALKIN GÖNLÜNDE YER EDİNMEK
Tütüncü, “Belediye başkanlığı çok uzun süre yapılacak bir iş değil. Bu yol nereye gider?" sorusuna “Hayatta hiçbir zaman beklentilerim olmadı ama hedeflerim hep büyük oldu" yanıtını veriyor. Sözlerine “Eğer birileri beni şu makama atasın derseniz bu beklenti olur ama ulvi bir gaye ortaya koymuş, bu gayenin etrafında bir takım şeyler yapmaya çalışıyorsanız, düşlerinizi gerçekleştirmek için üstün bir gayretin içerisindeyseniz işte orada hedefler var demektir" şeklinde devam eden Tütüncü, bu hayattan halkın gönlünde yer edinmiş birisi olarak ayrılmak istediğini kaydetti. Belediye başkanlığının havasına, cıvasına, cakasına bel bağlayıp geldikleri yeri unutanların hizmet etme heyecanlarının da olmadığını belirterek “Bu insanlar geldikleri gibi de gidiyorlar" dedi.
TEMİZLİK VE YEMEK YAPARIM
Hayatı 'ciddi', ölümü 'muhakkak', başarıyı 'hedef' olarak tanımlayan Tütüncü, ailesine ayırabildiği zamanlarda eşiyle sinemaya giderek Türk filmi izlediklerini anlatıyor. Evde olduğu zamanlarda eşine yardımcı olduğunu söylerken “Çok güzel temizlik ve yemek yaparım" diyor gülerek. Ayşe Tütüncü ise “Eğer eve yemeğe geldiyse, mutfağa girer, limon sevmediği için bol zeytinyağlı salata yapar" diyor. Ankara'da aile hekimliği ihtisası yaparken nöbetleri olduğunu anlatan Doktor Ayşe Tütüncü, “Bana çok yardımcı olurdu. Antalya'da evde duramadığı için yapmıyor. Ama sağolsun evde bulunduğu sürece de güzel oluyor yani" diyor gülerek.
BAŞKAN OLMADAN ÖNCE
Eşinin belediye başkanı olmasının hayatlarında neyi değiştirdiğiyle ilgili soruyu Ayşe Tütüncü gülerek “Belediye başkanı olmadan önce de genel merkezde siyasetle uğraştığı için az görüyordum yine az görüyorum" şeklinde yanıtlıyor. Ayşe Tütüncü 08.00- 17.00 arasında çalıştığını anlatarak, “17.00'den sonra Zeynep'le beraberim. Sonra arada babamız uğruyor biz uyumadan önce. Tekrar çalışmaya devam ediyor. Çok severek çalışıyor. Hizmet etmeyi çok seviyor. O mutlu olunca ben de mutlu oluyorum. Beraber olduğumuzda da verimli zaman geçirerek onu telafi ediyoruz. Bir daha dünyaya gelsem yine eşimle evlenirim, yine siyaset yapmasını isterim, yine doktor olmak isterim. Yani hayatımdan çok memnunum" diyor.
ŞİİR VE DENEMELER YAZIYOR
Kendine ayırdığı zamanlarda şiir ve denemeler yazdığını anlatan Hakan Tütüncü, şiirlerinin yayımlanmasıyla ilgili soruya gülerek, “Her şiir insanın gönül dünyasıyla alakalı ipuçları verir. Onları ilerleyen zamanlarda yayımlayabilirim" yanıtını veriyor. Klasik Türk Edebiyatı sevgisini “Bazen iki satırlık bir beyit sizi iki bin sayfa kitabın doyuramayacağı kadar doyuruyor" diye açıklayan Tütüncü bir de şiir okuyor:
“Bir şulesi var ki şem'i canın/ Fanusuna sığmaz asumanın.' Bu şu demek: 'Göğüs kafesinin içerisinde öyle bir ateş var ki bütün gökyüzü bir fanus olsa o ateş o fanusa sığmaz.' Büyük bir mana derinliği var. Kelimeyi, kavramları nasıl kullanıyorlar? Manaları nerelerden dolandırıp getiriyorlar? Dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi hissediyorsunuz."
PERDE SESİYLE MUTLU OLUYOR
Kendisini sergiler açmış bir fotoğraf sanatçısı olarak tanımlayan Tütüncü şehir fotoğrafları çekmeyi sevdiğini söylüyor. 2010 yılında açtığı serginin ardından yeni bir sergi yapamadığını belirtirken “Fotoğrafçılar deklanşöre bastıkları zaman perde sesini duyduğumda çok mutlu hissediyorum kendimi. Vaktim olursa ilerde belki bir sergi daha düşünebilirim. Yoksa Behçet Necatigil'den 'Sevgileri yarınlara bıraktınız' şiirini okuyabilirim" diyor gülümseyerek.
Röportaj: Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)
Fotoğraf: İbrahim LALELİ/ANTALYA, (DHA)
FOTOĞRAFLI
=== KUTU 1 ===
YANLIŞ YAPTIĞIMIZ OLDU
Siyaseti insana hizmet etme sanatı olarak tanımlayan Hakan Tütüncü, çok genç yaşta aldığı sorumluluğun bir korku ya da endişeye neden olup olmadığıyla ilgili soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Eşrefi mahlukattır çünkü insan. Yaratılmışların en şereflisidir. Allah dünyayı yaratmış, yaratılmış her şeyi yaratmış, bir de insanı yaratmış. İnsanı niçin yaratmış? Yarattığı her şeyi insanın hizmetine sunmak için. Dolayısıyla makamlar insanın huzur ve mutluluğunu hedeflemeli. Ben siyaseti böyle görüyorum. Sorumluluğun ağırlığını hep hissettim. Bunu hissettikçe de daha çok çalışıyorum. Ama korku başka bir şey. Kendime güvenim her zaman olmuştur. Tedirgin değilim hiç. Tedirgin insanlar çok hata yapar. Ben hayatımın hiçbir döneminde tedirgin olmadım. Sadece doğruyu yapmaya çalıştım. Yanlış yaptığımız, hata ettiğimiz yerler olmadı dersek bu yalan olur. Ama her hatadan ders çıkarabilmek çok önemli."
=== KUTU 2 ===
ESAS KİTAP BUNDAN SONRA YAZILACAK
Kepez'de yapılabileceklerin tamamlanıp tamamlanmadığıyla ilgili soruya Tütüncü, “Hayat dinamik bir olgu. Hayatın ne başı var ne sonu. Bizim kendi hayatlarımızın başı sonu var. Dünya kıyamete kadar devranını sürdürecek. Dolayısıyla böyle bir ortamda yaptık bitti demek mümkün değil. Daha yapılacak çok iş var. Oliver Stone'un bir sözü var 'Geçmiş sadece bir önsüzdür.' Bugüne kadarki olan kısım Kepez'in şehirleşme yolculuğunda sadece bir önsözdü. Esas kitap bundan sonra yazılacak" sözleriyle yanıt veriyor. Kepez'de asfalt, yol, park gibi hizmetlerin dışında yaptığı en önemli şeyi ise “İnsanlar artık Kepez'li olmaktan dolayı çok mutlular. Kepez, kendisine benzenilmek istenen bir ilçe olmayı başarmıştır" diye aktarıyor.
=== KUTU 3 ===
ÇOCUKLUĞUMUN ANTALYASI'NI ÇOK ÖZLÜYORUM
Çocukluk yıllarının Antalya'sını çok özlediğini söyleyen Hakan Tütüncü, şehrin 100 bin nüfuslu olduğu zaman sokakta yürüyen dört insandan birini tanıdıklarını belirtiyor. “Portakal Çiçeği diye bir cadde yoktu, portakal çiçekleri vardı" diyen Tütüncü, “Antalya yeşil Antalya idi. Binalar yoktu. Yol da yoktu ama çok daha güzeldi. Çocukluğumun Antalyası'nı hep özledim, özlüyorum. Belki biraz da çocukluğumun Antalyası'na gitmek istediğim için Dokuma ile bu kadar yakın ilgileniyorum" şeklinde konuşuyor. Türkiye'de şehirleşmenin yaklaşık 60 yıldır çok kötü bir istikamette ilerlediğini anlatan Başkan Tütüncü, şehirlerin ruhlarına sahip çıkılamadığını, ruhlarının tahrip edildiğini söylüyor.