Güncelleme Tarihi:
Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA) - TÜRK resim sanatına damga vurmuş 8 önemli ressam Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Selim Turan, Hakkı Anlı ve Albert Bitran'ın toplam 54 eserinden oluşan resim sergisi Antalya'da açıldı.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'nın (ATSO) iki yıl önce açılışını Picasso sergisiyle yaptığı Antalya Kültür Sanat (AKS), bu kez Türk resim tarihine damga vurmuş 8 önemli ressamın resimlerine ev sahipliği yapıyor. 'Elinde Işık Parçaları-Türk Resminin Paris Macerası' isimli serginin açılışı ATSO Başkanı Davut Çetin, Galeri Nev'in kurucularından Haldun Dostoğlu ve ATSO yöneticilerinin katılımıyla yapıldı. Haldun Dostoğlu küratörlüğünde ve Pera Müzesi koordinatörlüğünde açılışı yapılan sergi 4 Mart 2018 tarihine kadar pazartesileri hariç her gün 11.00-19.00, perşembe günleri 11.00-21.00 saatleri arasında gezilebilecek. Türk resmine damga vurmuş 8 ressamı bir araya getiren sergide, ortak noktaları uluslararası sanat ikliminde resim yapmak amacıyla 1945-1960 yılları arasında Paris'te yaşamış olan Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Selim Turan, Albert Bitran ve Hakkı Anlı'nın 54 eseri bulunuyor.
CUMHURİYET DÖNEMİNE IŞIK TUTAN RESİMLER
Serginin Türk resim tarihinde özellikle Cumhuriyet dönemine önemli ışık tuttuğuna dikkati çeken ATSO Başkanı Davut Çetin, “Cumhuriyetin ilk döneminde de genç, yetenekli ressamlar yurtdışına gönderilmişlerdir. Bu ressamlar ülkeye döndüklerinde de Anadolu'nun değişik köşelerinde görev almış, halkevlerinde sanat ve resmi tanıtmışlardır. Bizim sergide 1950'li yılların sonrasında büyük ressamların sergisidir ve tarihi birikimlerinde önemli bir yansımasıdır. Bu vesileyle Suna-İnan Kıraç nezdinde Pera Müzesi'ne de çok teşekkür ediyorum. AKS olarak iki yılı aşkındır hizmet veriyoruz ve ziyaretçi sayımız 40 bin kişiyi geçti. Picasso'yla açılmıştık, 2015'de 11 bin, 2016'da 18 bin kişi ağırladık. Ziyaretçiler özellikle öğrencilerin, Türk resminin nereden nereye geldiğini görebileceği bir sergi" dedi.
ORTAK YANLARI İSTANBUL VE PARİS
Haldun Dostoğlu ise Paris'in İkinci Dünya Savaşı'nın ardından tekrar Avrupa'nın sanat ve kültür merkezi haline geldiğini, edebiyattan görsel sanatlara pek çok tanınmış isim gibi 8 Türk ressamın da Paris'e gittiğini söyledi. Bu sergideki 8 sanatçıyı bir araya getiren birçok faktör olduğunu, ancak 8 aykırı ve birbirine benzemeyen insanın kaderlerinin ortak olduğunu belirten Dostoğlu, şunları söyledi:
"Ortak yanları hepsi İstanbul doğumlu, hepsinin kariyerlerini Paris'te sürdürüp birçoğunun da hayatını Paris'te sonlandırmasıdır. 8 sanatçıdan sadece biri hayatta, Albert Bitran. Şu anda 86 yaşında Paris'te yaşıyor. En yaşlısı 1903 doğumlu Fikret Mualla. Hepsi de aynı yıllarda Paris'e gidiyor. İlk giden 1939'da Fikret Mualla, son gidende 52'de Abidin Dino olmuş. 8 sanatçı neredeyse Cumhuriyetin ilk kuşağı. Paris'e gittiklerinde, Paris İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkmış ve tüm özgür düşüncelerin yeşermeye başladığı bir şehir. Niye Paris'e gidiyorlar, o yıllarda Paris resim dünyasının Kabe'si sayılıyor."
RESSAMLARIN ÖZELLİKLERİ
8 ressama ait 2 ayrı kattaki eserler hakkında da bilgi veren Dostoğlu, şöyle konuştu:
"En üst katta üç sanatçı Fikret Mualla, Abidin Dino ve Avni Arbaş soyut resim alanına girmemiş, onlar kendi dünyalarını kurmuşlar. Mualla, Paris'in sokak, bar ve insanları gibi resimler yapmış. Abidin Dino'nun siyasi kimliği çok ağır basmış. Kurtuluş Savaşı'ndan halk resimlerine, Çin ihtilalinden Çernobil nükleer kazasına kadar resimlerine hakim olmuş ve siyasi içerikli resimler yapmış. Avni Arbaş ise devrimci mücadelelere hiç yer vermemiş Anadolu çiçekleri ve hikayeleri, Kuvay-i Milliye, at üstünde kalpaklı Atatürk resimleri çizmiş. Diğerleri ise Paris'e gittikten kısa bir süre sonra tamamen oranın atmosferine giriyorlar ve oradaki resim dünyasının damarını yakalıyorlar. O güne kadar kendi yaptıkları resimleri terk edip başka resimler yapmaya başlıyorlar. Paris'te ilk Türk ressam olarak sergi açmış Nejad Melih ise ilk soyut Türk resmini yapan, figürden soyuta geçen ilk sanatçımız."
YAŞARKEN KIYMETLERİ BİLİNMEDİ
Hepsinin ortak kaderinin yaşarken kıymetlerinin bilinmemesi olduğunu anlatan Haldun Dostoğlu, “Bu sanatçılarımızın çoğunun da başına gelen bir şey. Mübin Orhon aralarında en hazin olanı. 1974'te Güney Fransa'da kimsesizler yurdunda ölüyor. Yaşarken de resimlerini bir şişe şarap parasına satıyor, takas ediyor, hiçbir zaman para kazanmamış. Bir dönem İstanbul ve Fransa da akıl hastanesinde yatmış. Yoksul ve sanatıyla para kazanamadan ölüyor. Nejad Melih varlıklı bir aileden gelmesine rağmen 1968'de kariyerinin zirvesindeyken Paris'i terk ediyor ve Polonya'da bir kasabaya yerleşiyor, burada da ölüyor. Sadece Albert Bitran para kazandı, ama diğerleri hiç para kazamadı. Ancak bugün eserleri çok iyi müzelere girdi ve astronomik rakamlara çıkanlar oldu. Türk resim piyasasının şu andaki gücü eğer 60-70'lerde olsaydı bu isimlerin resimleri şimdi burada değil dünya müzelerinde olacaktı" dedi.
FOTOĞRAFLI