Güncelleme Tarihi:
PANDEMİ döneminde yıldızı parlasa da, enerji maliyetleri, tohum ve gübre gibi temel girdi fiyatlarındaki yüksek artışlar, kalifiye eleman bulunamaması gibi pek çok sorunla mücadele edilen tarım sektöründe çıkış yolu aranıyor. Tarımda artık yama yapmak yerine yeniden bir sistem dizayn etmek gerektiğini belirten Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) Başkanı Ali Çandır ile Çiftçinin Sesi sayfamızda tarımdaki sorunların çözümü için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini konuştuk.
*Tarım sektörünün stratejik bir sektör olduğunu özellikle pandemi döneminde ve sonrasında da artan gıda fiyatlarıyla birlikte daha iyi görmüş olduk. Sizce tarım sektörünün önündeki en büyük sıkıntılar nelerdir?
Hepimiz tarımı konuşuyoruz ama hangi tarımı konuştuğumuza dair elimizde bir data yok. Ölçemediğin şeyi nasıl değerlendireceksin. Türkiye’de ilk önce tarım sayımı yapılması lazım. Tarımsal kapasitemizi ve alanlarımızı iyi bir şekilde envanterini çıkarıp ona göre hareket etmeliyiz. Tarım köylü işi derken artık önemini stratejik olduğunu anladık. Biz tarımı yıllardır ihmal ettik ve artık iyileştirilmesi için bir sürece ihtiyaç var.
*Yıllardır tarımda da hayvancılıkta da sağlıklı bir verimiz olmadığını söylüyoruz ama değişen bir şey olmadığını görüyorum.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almayı beklemek yanlış olur. Biz sorun varsa ucunu kapatıyoruz diğer yerden patlıyor. Bütüncül bir yaklaşımla yeniden tasarlamanız gereken bir noktadayız. Şu anda belli yasalar tarımı küçültmeyi öngörüyor. Bir taraftan ölçek sorunumuz var, bir taraftan da Hazine ve Maliye Bakanlığı diyor ki; ‘Sen 7 dönüm serayı geçersen deftere tabisin.’ Küçük olmayı motive ediyor. Bugün vergi mevzuat sistemi tarımda çalışan ve işçi çalıştıran için zor. Bunların hepsini tasarlamamız gerekiyor. Bunların dışında girdi, tarımsal alana ulaşmak, enerji sorunu başı çeken sorunlar arasında yer alıyor. Türkiye bir çok ülkeden daha çok hazine arazisi olan bir yer ama bunun bir envanterinin çıkarılıp da tarım sektörüne açılmadığını görüyoruz. Yıllardır da hazineye ait orman vasfını yitirmiş arazilerin bir envanterinin çıkarılarak tarımsal üreticiye sunulması ve yatırımlara açılmasını istiyoruz.
*Ara eleman bulmak da sanırım en büyük sıkıntılardan... Son dönemde bir çok sektörde de bu konuda sıkıntı çekildiğini biliyoruz. İş bilmeyenler yüzünden budama yüzünden verim kaybı yaşanıyor. Makineleri kullanacak kişi bulunamıyor. Artık ciddi bir durum olmaya başladı. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi tarım liseleriyle bunu aşmaya çalışıyoruz demişti. Sorun ne boyutta. Bunu aşmak için tarım liseleri yeterli olur mu?
Tarım emek yoğun bir iş. Bakan beyin söylemi güzel görünse de temelini iyi yapabilmek lazım. Türkiye’deki eğitim sisteminden başlamanız lazım. Geçmiş dönemlerde biz de tarım liseleri açılsın diye çaba sarf ettik. Ama liseye giden her çocuk ve ailesi çocuğunun bir üst yerde okumasını düşünüyor. Oraya da gitse doktor, hakim olsun istiyor.
TÜKETİME DAYALI TOPLUM
Biz özelikle 30-40 yıldır sanayileşme hayaliyle çaba sarfettik. Ama sanayi orada gerekli hamleyi yapamadı. Sadece montaj sanayi olarak kaldı. Bu gelişmeyi yakalayamadığımız için kırsalı boşalttık kırsaldan olduk, şehre getirdik sanayiden olduk. Dolayısıyla bu bir devlet politikası şeklinde yeniden tasarlanmalı. Bugünün koşullarına baktığınızda özellikle 80’den sonra üretmekten çok tüketmeye dayalı toplum bize daha rahat geldi. O dönemde de kırsalımız boşaldı emek yoğun işlerden insanlarımız kaçtı. Bununla ilgili politika da geliştirilemedi. Bugün geldiğimizde görüyoruz ki her kesimde yetişmiş eleman açığı var. Nitelikli eleman olduğu gibi vasıfsız eleman açığı da var. Bunları da bir politika çerçevesinde çözmek lazım.
SAĞLIKLI SGK SİSTEMİ UYGULANMALI
Kırsaldaki yaş oranının çok artması da tarım sektörünün en büyük dez avantajı.
*Çiftçinin yaş ortalaması nedir?
Çiftçinin yaş ortalaması şu anda 55-56 civarında. Gençler hayat standardının düşük olması ve gelecek kaygısından kırsalda kalmıyorlar. Artık ileride o kırsaldaki yaşlılarda işten güçten çekilirse üretimimiz ciddi bir sekteye uğrayacak. Onun yerine bence şimdiden kırsaldaki öncelikle çalışanların sosyal güvencesini devletin karşılayacağı bir sistem getirmemiz lazım. Bugün otomotiv fabrikasında çalışan işçinin SGK pirimi ile tarlada çalışan işçinin pirimi neredeyse aynı. Dolayısıyla bu yükü insanların üzerinden alması lazım devletin. İnsanların geleceğe daha güvenle baktığı bir ortam yaratılmalı. Bir de kırsaldaki yaşam kalitesini artırmalıyız. Kırsalda gidecekleri bir sosyal etkinlik alanı var. Okulları bile yok. Yaşam kalitesi artırılmalı. Milli eğitimde de belli politika çerçevesinde nihai işi tarım olacak kişilerin meslek liselerine gitmesi planlanmalı. Bunu iyi planlamak lazım.
*Ara eleman konusunda ne gibi şikâyetler alıyorsunuz?
Mesela haldeki arkadaşlarımız katip bulmakta zorlanıyor. Paketlemedeki insanlar paketleme işçisi, tarlada üretim yapanlar üretim yapacak insan bulmakta zorluk çekiyor. Genellikle son dönemde dışarıdan gelenlerin tarımda çalıştırıldığını herkes biliyor. İhtisaslaşma da olmuyor gelip geçici işçilerle. Dolayısıyla bu sosyal güvenlik sistemi bunlara cevap verecek diye düşünüyorum.
TARIMA ÖZEL ENERJİ TARİFESİ
*Enerji konusunun da tarımda derin bir yara olduğunu biliyoruz. Özellikle de ürünlerin soğuk hava depolarında depolanması ciddi bir enerji maliyeti getiriyor değil mi?
Evet. Tarımsal üretimde kullanılan suyun tedariki, üretim için iklimlendirme ve sonrasında ise paketleme, hasat sonrası soğutma ile depolama gibi tarımsal işlemlerde kullanılan elektrik sektörümüzün üzerinde ciddi bir yük oluşturmaktadır. Bu maliyetler de insanları iş yapamaz hale getiriyor. “Tarımsal Sulama” isimli abone grubunun genişletilerek tüm tarımsal işlemleri kapsayacak biçimde “Tarım” abone grubu olarak yeniden düzenlenmesi ve sektörümüzün maliyet yükünü hafifletici düşük fiyatlı özel bir tarife oluşturulması tarımsal üretimi ve ticareti geliştirecektir. Biz enflasyon düşsün tarım sektörü rahat etsin diyorsak bunlarla ilgili özel tarife çıkartmamız gerekiyor. Bununla ilgili EPDK’ya ve bir çok yere yazı yazdık. Ama bunlarla ilgili olumlu bir sonuç almadık. Tarım sektöründe maliyetleri düşürmek için yapılması gerekenlerden biri bu. Bir ikincisi de girdilerle ilgili girdi platformu oluşturulmalı. Ziraat Bankası’nın finansmanıyla yani üretici gidip bayiden hasat sonu aldığında yüzde 100’e yakın artı fiyatla alacağına peşin fiyatına alıp Ziraat Bankası’nın yüzde 8 faiziyle neredeyse üreticinin girdisinin yüzde 25’i daha az maliyetli alacağını hesap edersek böyle bir platformun da yaratılmasını isterdiz. Hem enerji hem girdiyle üretici maliyetleri azaltılsın.
ANKARA’DA DİKTİĞİNİZ GÖMLEK OLMAZ
*Tarımla ilgili bazı kararların maalesef Ankara’dan masa başından alındığını, bölgesel olarak bakılamadığı için sorunların tam olarak çözülemediğini görüyoruz.
Biz burada Antalya Tarım Konseyi’ni kurduk. Antalya ile ilgili tüm talep ve proje önerilerimizi anında iletiyoruz. Her bölgeye göre yaklaşım yapılması lazım. Ankara’da diktiğiniz gömlek herkese olmaz. Yerelden bakmak lazım. Biz tüm bileşenler olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Geçici çözüm yerinesağlıklı bir tarımsal yapılanma hamlesi tarımda devrim yapmak gerekiyorsa bunun koşulları şu anki yapılanları rötuşlamak yerine doğru bildiğimiz yanlışları silip yeniden inşaa etmek lazım.
DİJİTALLEŞMELİYİZ
*Yeni inşayı nasıl yapacağız?
Teknolojinin ilerlediği bir dönemde bir defa piyasayı da örüyoruz fiyat arttıkça maliyet arttı domates fiyatı arttı. Domatesin fiyatının artmasının maliyetle alakası yok. Domates gibi özellikle tarım ürünleri piyasada arz ve talebe göre fiyatlanır. Sen 100 liraya da üretsen domatesi pazarda talep yoksa 5 liraya satarsın. 5 liraya üretirsin pazarda talep vardır 150 liraya satarsın. Bizim devlet olarak bunu düzenlememiz izlememiz denetlememiz lazım. Bunu yapmak için de piyasayı derinleştirmek gerekiyor. Yani bugün soruyoruz. Falanca ilde kaç ton buğday var. Olsa olsa şu kadar olur diyorlar. Bizim dijital bir ortamda üretinin neyi nasıl yaptığını işleyeceği kaydedebileceği bir yazılımla bunların hepsini çözebiliriz. Ondan sonra o veriye göre şekillenir. Bugün 60-70 tane destek veriliyor. Bunları sadeleştiririz önce neyi kaybetmememiz gerektiğini bulur onları destekleriz. Nerede ilerlememiz gerekiyor neyi geliştirebilirizi teşvik etmemiz gerekir. Böylelikle de piyasayı bu şekilde organize edersiniz. Bunları planlamak çok kolay. Dünyada da bunun örnekleri var. Artık dijital platformlarda ürünler satılmaya alınmaya başlandı. Biz kooperatifçilik sistemini yıprattık yıllardır. Kendimize göre yeni birlikteliklerle bu işleri sağlamamız lazım. Şu anda tarımda en büyük sounlardan bir tanesi girdi maliyetleri. Girdi maliyetlerini düşürmenin yolu da finansmandan geçiyor. Bugün üretici hasat sonu aldığı için yüzde 60 yüzde 70 vade farklarıyla ürün alıyor dolayısıyla bunları engellemenin yolu da birlikte hareket edecek mekanizmalar oluşturmak. Devlet olarak şu organizasyona girmiş olan bu organizasyonun içindeki üreticiye destek oluyorum dersiniz örgütlenmeyi de teşvik edersiniz. Elimizdeki enstrümanlar tarımla ilgili her şeyi yapmaya yeterli. Günlük kaygıyı bir tarafa bırakarak bir devlet politikası haline getirerek bu işi aşmak zor değil. Kaldıki coğrafi konumumuz, iklimsel avantajımız insan kaynağımız da dikkate aldığınızda biz aslında kısa ve orta vadede tarımla ilgili kalkınabiliriz. Bence tarım sektöründe çözülemeyecek sorun yok. yeter ki buna odaklanılsın. Yama yapmak yerine yeniden bir sistem dizayn edersek ben bunda başarılı oluruz diye düşünüyorum. Tarımda artık yeni şeyler söylenmesi gerekiyor. Dünyada gıdaya erişimle ilgili sorunlar var. Bizim bunları birlikte hareket ederek formüle edebileceğimize inanıyorum.
ÇAYINI İÇ ŞEHRE NEFES OL
*Zeytinpark şehrin en büyük yeşil alanı. Antalya’ya nefes aldırıyor adeta... Şu anda neler yapıyorsunuz?
Geçen yıldan itibaren Zeytinpark’ın kirasını Antalya Büyükşehir Belediyemiz üstlendi. Başkanımıza ve belediye meclisimize teşekkür ediyorum. Bakım çalışmalarımızı yapıyoruz. Muratpaşa ve Büyükşehir Belediyemizin etkinlikleri var. Yine bizim çocuklara yönelik düzenlediğimiz etkinliklerimiz var. Ağustos ayında daha çok deniz tercih ediliyor. Eylül ile beraber belediyelerimizin ve bizim etkinliklerimizle umuyorum Zeytinpark’ı çocuklar için bir cazibe merkezi haline getireceğiz. Hedefimiz de bu alanı olduğu gibi mevcut dokuyu koruyarak gelecek nesillere aktarmak. Antalyalılar gelip bir bardak çaylarını burada içerlerse Antalya’ya nefes olmuş olurlar. Burası kent içindeki Türkiye’nin en büyük yeşil alanı, Avrupa kentleri arasında da kent merkezi içerisinde 9. en büyük yeşil alan olma özelliği taşıyor. 2630 dönüm 25 bin ağacımız var. 8 tane yürüme parkurumuz var. İnsanlar 2,5 kilometreden 8,5 kilometreye kadar gelip yürüyorlar. Gruplar halinde talep olması halinde kamplar yapıyoruz. onlara nefes alma yürüyüş eğitimleri veriyoruz. Tüm Antalya’yı bekliyoruz.
YÖREX BELİRSİZ
*ATB Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX) ile Türkiye’de bir marka oluşturdu. Fuar bu yıl açılacak değil mi?
Fuardan biraz kaygılıyız. Pandeminin seyriyle ilgili önümüzü göremiyoruz. Antalya’da en çok ziyaret edilen fuar. Çok kalabalık geliş gidiş var. Şu anda yurt dışı ve yurt içini gözlemlediğimizde Kovidle ilgili sıkıntılar hala sürüyor. Ekim ayında yapıp yapmayacağımıza ay sonunda karar vereceğiz.
TROPİKALE DİKKAT!
*Antalya’daki üreticilerde son dönemde farklı bir ürüne yönelim görüyor musunuz?
Şu anda tropikal meyvelere yönelik bir eğilim var ama ben onları çok sağlıklı bulmuyorum. Ürettiğiniz ürünleri dış piyasaya açmanız gerekiyor. Mutlaka onlarda üretilmeli ama. Esas bizim bu toprağın bereketini katma değer ekleyerek yurt dışına satıp ülkeye döviz kazandırmamız gerekiyor. Türkiye’de üretimdeki en büyük sorun miktar sorunu. Miktarı olan üretim yapmamız gerekiyor. Tabi bilim insanlarının da tropikal bitki kullanımında su kullanımı konusunda insanları ne gibi tehlikeler bekliyor bu konuda bilgi vermesi lazım. Bizim bundan sonra üretim kararlarını alırken değişen ekosisteme yönelik kararlar almamız gerekiyor. İklim değişikliğini de dikkate alarak buna iygin bir ürün desenine yönelmemiz lazım.
Ürün deseni ne olmalı?
Çalışmak lazım onlara. Daha az su isteyen daha iklime uygun ürünler olması lazım. Devlet burada yön göstermeli rehberlik etmeli. Rehberini kaybeden kişi de bir o tarafa bir bu tarafa gider. Siz elinizdeki enstrümanla siz elinizdeki destek teşvik mekanizmasıyla nereye yönlendirirseniz üretimi oraya yönlendirebilirsiniz. Bunu başarmalıyız.
TEKNOLOJİYLE GÜÇLENMELİYİZ
Akdeniz Üniversitesi’nin de tarıma ayrı bir önem verdiğini görüyoruz. Aksu’ya Tarım Teknokenti kurulacağı duyuruldu.
Güzel çalışmalar bunlar. Antalya’nın tarımının belkide evrilmesi gerek şey domates üretmekten çok tarımsal üretimde yarı mamul ham madde üretmeye doğru evrilirsek daha çok katma değer üretiriz. Bizim bundan sonra belkide Antalya çiftçisinin Antalya’daki iş insanlarının bilim adamlarının katma değerli ürünlere doğru yönelmeliyiz. Tohumda ciddi yol aldık. Biyolojik mücadeleyle ilgili çalışmalar yapılıyor. Teknolojik üretimlerle de bunları taçlandırırsak dünyada gelişen tarımsal üretim furyasına ham madde sağlayan bir ülke olabiliriz. Bunu yapmak için odaklanmamız gerekiyor. Zaten Antalya Tarım Konseyi’ndeki gündemimizden biri de bu.