Güncelleme Tarihi:
ANTALYA Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, Hürriyet Akdeniz Editör Masası’na konuk oldu. Kent ekonomisinin lider sektörlerinden biri olan tarımda pandemi koşullarında yeniden şekillenen tüketim alışkanlıklarını anlatan Başkan Çandır, sektörün bu hızlı değişime ayak uydurmak için de bir yol haritası çıkardı. 2020’de birçok sektörde zor günler yaşanırken tarım sektörünün salgın sürecinde de ayakta kaldığını vurgulayan Çandır, “Üretici üretti, tüketici tüketti, dağıtımcılar ürün sevk etti. Hem ihracatımız hem de iç piyasa satışlarımız gayet iyi gitti” dedi. İşte Başkan Ali Çandır’ın Hürriyet’e özel yaptığı açıklamalar...
Pandemiyle birlikte tüm dünyada tüketim alışkanlıkları değişmeye başladı. Kurutulmuş, dondurulmuş ürünlerden ziyade meyve ve sebzenin taze tüketilmesi daha önemli hale geldi. Özellikle Avrupa’da taze ve sağlıklı gıdaya olan talepte çok belirgin bir artış yaşandı. Ürün yelpazesinde bazı değişikliklerin olacağı bir dönemi yaşıyoruz. Pandeminin ilk aylarında açık alanda üretim yapanlar üretimde ve satışta büyük sorunlar yaşadı ama sonraki aylarda bu sorunlar aşıldı. Meyveye yönelim oldu. Tüm meyvelerin satış rakamları yükseldi. Üretici bu yeni koşullara hazırlanmalı. Eğer çiftçiye ekonomik ve tarımsal okuryazarlık öğretecek sistemler geliştirilirse, sektör yeni nesil üretim ve finansman yöntemlerine hızla adapte olur.
TARIM TOPRAKLARINDA YÜZDE 3 KAYIP
Antalya tarımın kentin toplam yüzölçümüne etkisi bundan 20 yıl önce yüzde 21’ken şu anda yüzde 17 civarında. Yani 20 yılda tarımsal alanlarımızın yüzde 3’ünü kaybettik. Aslında biz Antalya’nın iklimi gereği çok daha az ısıtma ve aydınlatma maliyetiyle üretim yapıyoruz. Antalya gibi üretim altyapısı ve koşulları olan bir kentte tarım arazilerinin azalması yerine artırılması gerekirdi. Tarımsal ürün ihtiyacı her geçen gün arttığı için mevcut üretim artık talebi karşılamaya yetmiyor. Orman vasfını yitirmiş arazilerin tarım arazisine dönüştürmek için talep yaratmamız ve tarım alanlarını genişletmemiz gerekiyor. Fidan ve tohum üretimine ağırlık vermemiz, tarım sektörüne ham madde üretir hale gelmemiz lazım.
Kent yaşamının yüceltildiği, kırsaldaki hayatın da itibarsızlaştırıldığı bir ortamda insanlar tarımdan elini ayağını çekti. Bu algıyla Antalya’da hizmet sektörünün oranı yüzde 75’e yükseldi. İşgücü oraya kaydı ve biz tarımda çalışacak insan bulmakta zorlandık. Bizim kırsalda yaşayan insanların sosyal güvenliğini sağlayacak bir sistem geliştirmemiz lazım. Suriyeliler Türkiye’ye geldiğinde keşke atalarımızın izlediği yolu tercih etseydik, göçmenleri kırsal bölgelere yerleştirip üretime dâhil etseydik. Tarım üretimine kaybettiği itibarı yeniden kazandıracak politikalara ihtiyacımız var.
KÜRESEL İKLİM KRİZİ
Küresel boyutta bu yılın öne çıkan gündemlerinden biri kuraklık. Biz Borsa olarak 2021 yılını ‘Tarımda Sürdürülebilirlik Yılı’ ilan ettik. Kuraklık ve su tüketimiyle ilgili etkinlikler ve toplantılar yapıyoruz. Programlarımıza katılan uzmanlar, Antalya ve çevresinin 2100 yılına kadar iyimser tabloda 2.5-3 derece, kötümser tabloda ise 6-7 derece civarında ısınacağını tahmin ediyor. Özellikle batı ve kuzeybatıdaki ilçelerde kuraklık sorunlarının yaşanacağı öngörülüyor. Isıdaki her 1 derecelik yükselme, yüzde 6 ürün kaybına neden olacak. Tüm bunları göz önünde bulundurup önlem almamız ve ürün yelpazemizi yeni koşullara göre şekillendirmemiz gerekiyor. Türkiye’de su tüketiminin yüzde 75’i tarımsal sulamadan, bunun da yüzde 75’i vahşi sulamadan kaynaklanıyor. Bunun büyük kısmı Antalya’da gerçekleşiyor. Bakanlıklarla iş birliği içerisinde kırsaldaki sulama alanlarında tasarruflu toplu sulama sistemlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor.
GELECEĞİN SORUNU KARBON SALINIMI
Önümüzde başka riskler de var. Bizim en büyük sermayemiz tabiatımız, toprağımız ve tarihimiz. Bunlara sahip çıkmamız gerekiyor. Arazilerimiz sanayileşmeyle açılırken çok dikkat edilmeli. Avrupa Yeşil Mutabakatı imzalandı. Biz G20 ülkeleri arasında bu mutabakatı imzalamayan ülke konumundayız. Ticaretin kuralları değişiyor. Önümüzdeki dönemde bizim ürünlerimiz karbon vergisine tabi olacak. Ülkeler “Karbon salınımı limitin üstündeki ülkelere turist göndermiyorum” diyecek. Onun için bizim hem kent hem de ülke olarak buna hazırlanmamız gerekiyor.
Seracılık son yıllarda Türkiye’nin her yerinde yaygın hale geldi. Bu nedenle biz Antalya’da daha önce seracılığa yüzde 85 oranında hâkimken şu anda yüzde 37’sine sahibiz. Hala örtü altı üretimde Türkiye’nin yüzde 49’una sahibiz. Ama son 7-8 yılda seracılıktaki avantajımızı giderek kaybediyoruz. Hafif ama pahalı ürünlere yönelmemiz gerekiyor. Bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz.
MALİYET ARTTI, ÜRETİCİ ZORDA
2020 yılından itibaren maliyetlerde ciddi oranda yaşanan artışın fiyatlara tam olarak yansımaması, pandemi sürecinde yaşadığımız en temel sorun. Enflasyonun ve döviz kurunun etkisiyle son bir yıl içinde tarımsal girdi fiyatları yüzde 50 civarında yükseldi. Ama yaş meyve ve sebze fiyatlarına bu maliyet yükünün yüzde 15’i yansıdı. Ya girdi maliyetlerinin düşürülmesi için tedbirler alınacak ya da bu maliyetler tüketici fiyatlarına yansıyacak. Üretici için bu konuda hızlı çözümler getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
‘HAYDİ KÖYE GİDELİM’ MODASI
Tarımda verilen desteklere bu işte deneyimi olan çiftçilerin sahip olması gerekirken şu anda görüyoruz ki sektör dışından sermaye sahipleri sektöre girdi. Bunun yanında şehir insanları da üretim yapmaya hevesleniyor. “Haydi gidelim köyden bir yer alalım” diyen geliyor. Pandemiyle beraber bu yaklaşım hız kazandı. Kuyumcu, tekstilci, bankacı sera kurup üretim yapmaya başladı. Birçok açıdan dengeleri bozan bu sorun en çok hayvancılıkta ve muz seracılığında derinleşti. Bu moda gibi yayılan romantizmden uzaklaşıp gerçekten çiftçilik geçmişi olan insanları destekleyerek onların kültürlerinden gelen birikimi üretime döndürmemiz gerekiyor. Dünyada tarım sektörünün yüzde 60’ı aile işletmelerinden oluşuyor. Tarım sadece ticari olarak yapılacak bir işlem değil. O yüzden aile işletmeleri olmazsa olmazımız. Önceliğimiz çiftçinin çiftçilik yapması. Çiftçi krediye ulaşamıyor, sektör dışındakilerse tarım kredilerini kolaylıkla alıyor. Onun için de tarım kredilerinde aranan koşul, teminat ve tapu değil, çiftçi projeleri olmalı.
ANTALYA TARIMININ 5 SORUNU
Ali Çandır, Antalya tarımındaki 5 temel sorunu ana başlıklar halinde şöyle sıraladı:- Girdi maliyetleri- Araziye erişim- İşgücüne erişim- Standart oluşturma- Örgütlenme
MALİYETE KARŞI PLATFORM ÖNERİSİ
Üreticinin maliyet yükünü ortadan kaldırmak için yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunu vurgulayan Çandır, şunları söyledi: “Öncelikli olarak dijital ortamda satışı kolaylaştırıcı birtakım adımlar atılabilir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın dijital bir tarım platformu var. Ama bizim bu konudaki önerimiz GİTAP adı altında çiftçinin girdi fiyatlarını düşürecek bir platformun oluşturulması. Şu anda Türkiye’de tarım üretimdeki en büyük sorunlardan biri vade ile aldıkları girdileri, hasat sonunda kur ve enflasyon farkı üzerine eklenerek geri ödemeleridir. Bu durum fiyatlara minimum yüzde 30’luk bir yük getiriyor. Eğer devlet bankası kaynaklarıyla tohum, gübre, ilaç gibi girdileri tedarik sistemi oluşturup sübvanse edilebilirse, üreticinin peşin alımla maliyetini düşürmesini sağlayabiliriz.”
YÖREX SONBAHARDA
YÖREX’i 20-24 Ekim’de yapmayı planlıyoruz. Pandeminin gidişatına göre süreci izleyip karar vereceğiz. Katılımcılarımız fuarı çok özlediler. Büyük bir talep var. Biz bu dönemde 15 günde bir şehir şehir gezip ‘Sizin oraların nesi meşhur?’ temalı organizasyonlar ve tanıtım çekimleriyle, gittiğimiz her yerde fuar havası estirmeye çalışıyoruz. Eğer belirlediğimiz tarihe kadar salgından kurtulabilirsek fuarımızı geniş bir katılımla yapacağız.
KOTALARA KARŞIYIZ
Biz baştan beri hangi ülke olursa olsun kotaya karşı olduğumuzu dile getiriyoruz. İki ülke arasında bürokrasi iyi işlerse, karşılıklı talepler yerine getirilir ve kotaya gerek kalmaz. Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı kota ve bazı şehirler için getirdiği ihracat yasakları, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerden, müzakerelerde yaşanan aksamalardan ve iç pazarda fiyat artışı endişesinden kaynaklanıyor. Rus pazarıyla ticaretimizi sekteye uğratan tüm bu engeller görüşme trafiğiyle çözülmeli.