Güncelleme Tarihi:
TAPINAKLARI, tiyatrosu ve çeşmeleriyle dev bir antik şehrin etrafına kurulu Side, her yıl milyonları bulan sayıda ziyaretçi ağırlamanın haklı gururunu yaşıyor. Tarihi yarımada, kazılardan sonra tüm ihtişamıyla ortaya çıkarken, hâlâ kumlar altındaki ‘uyuyan güzel’ olarak adlandırılan kısmı ise gelecek kuşak araştırmacıların keşfini bekliyor. Side Kazı Başkanı Prof. Dr. Feriştah Alanyalı, 75 yıl önce başlayıp Side’yi bambaşka bir noktaya taşıyan kazıları Hürriyet’e anlattı.
Side’de toprakta ince ince ilerleyerek yaptığınız araştırmalar, geçmişe dair nasıl bir resim ortaya çıkardı?
Side’deki kalıntıların 2 bin yıl geri gittiğini biliyoruz. Bizans dönemindeki eski kilise kayıtlarında 1405 yılında olduğunu söylüyor. Fakat şu ana kadar buluntular M.Ö. 7’nci yüzyıla kadar geri gidiyor. Daha eskilerini de bulmayı iple çekiyoruz. En az 2 bin 700 yıllık tarihi olan bölgenin geçmişinin 3 bin yılın üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Binlerce yıllık ticaret ve liman kenti Pamfilya, iç içe geçmiş birçok uygarlığa ev yaptı. Anadolu’nun tarihinden kimler geçtiyse hepsi burada bulunmuş.
Antik kente adımınızı attığınız ilk gün ne hissettiniz, bugün ne hissediyorsunuz?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bir arkeolog kentte çalıştıkça kentle bir bütün oluyor. Tespit ettiğimiz her bir tabaka bize o kenti anlatıyor. İlk yıllarda bilgileri biriktirmeye başlıyorsunuz. Sonraki yıllarda o bilgiler doldukça bu defa objektif bir şekilde kentin geçmişini yorumlamaya başlıyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz ki siz artık bir duvarı incelerken o kentin binlerce yıllık hikayesini gözünüzün önünde canlandırabiliyorsunuz. Bir süre sonra çıplak gözle bile yapının bir bölümünün hangi tarihte eklendiğini görebiliyorsunuz. Ben bunu bir ayrıcalık olarak görüyorum. Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
Kazılar sırasında sizi en çok heyecanlandıran bulgu neydi?
Yaklaşık 15 yıldır Side’deyim. Side’ye ilk geldiğimde bildiklerim kitaplardan öğrendiğimle sınırlıydı. Ama bugün tarihe birçok bilgi eklemiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Geçen aylarda özel mülkiyette yaptığımız bir kazıda belki de Side’nin en eski yazısını açığa çıkardık ve o yazıdan öğrendik ki Sideliler, Helenistik dönemin başlarında Ptolemaiosların büyük tanrısı Serapis için bir tapınak yaptırmışlar. Bu tapınağa kim katkıda bulunduysa isimlerini kendi kullandıkları Side dilinde aşağıya liste halinde vermişler. Bu muhteşem bir belgeydi. Çok heyecan verdi. Side’nin en erken yazıtlarından birini bulduğumuz gibi kentin Helenistik dönemden itibaren Serapis kültü için de çok önemli bir merkez olduğunu öğrendik.
Pamfilya’nın nar kokulu şehri olarak bilinen Side’yi siz nasıl tarif ediyorsunuz? Bu şehir hangi özellikleriyle öne çıkıyor?
Side dediğimiz zaman nar ve defne ağaçları kadar bir tür zehir olan ‘baldıran’ da çok önemli. Antik Çağ’da baldıran üreten en önemli kentlerden biri Side’dir ve tüm antik dünyaya ihraç etti. Son yıllarda yaptığım araştırmaların en haz veren kısımlarından biri de parsel kazılarını bir kent planında topladıkça antik kenti tüm dönemleriyle görebilmek oldu. Biz bu kadar kazıyı seri bir şekilde yapabildik ve bunların hepsini dönemlerine göre bir kent planında buluşturabildik. Bu çok heyecan verici. Bunda birçok kurumun katkısı var. Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü, Rölöve Anıtlar Müdürlüğü, Koruma Kurulu, Side Müze Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi, yıkımları gerçekleştiren Manavgat Belediyesi sürece önemli katkılar sağladılar. Bu kurumlar olmadan olmazdı. Ama en başta Sideliler olmadan olmazdı. Onlar tarihin ortaya çıkarılmasına çok katkıda bulundular. Parsellerindeki izinsiz yapıları kaldırdılar. Bizlere arkeolojik kazı yapma fırsatı verdiler. Onlar duyarlı olmasaydı bizim bu bilgilerin bütününe ulaşmamız mümkün olmazdı. Side sadece deniziyle, kumuyla değil kültür turizmiyle de insanları çeken bir turizm noktası olma yolunda çok özel bir konumda.
BU İLK ADIM ÖRNEK OLSUN
Side Antik Kenti’nde bundan sonra ne olacak?
Önümüzdeki 4 yıllık süreçte tarihi yarımada içinde özel mülkiyette bulunan parsellerdeki yıkım çalışmaları ve kazıları tamamlayacağız. Barut Otelleri, daha önce Side’deki Büyük Çeşme’nin restorasyonuna destek oldu. 2021 yılından itibaren de Side kazılarında resmi sponsoru. Onların katkılarıyla da Side’de restorasyon çalışmaları büyük bir ivme kazanmaya başladı. Ülkemizin kültürel mirasının korunmasında ve tanıtılmasında bu tür görevler çok önemli.
Barut Otelleri’nin ana sponsorluk desteğinden sonra antik kentte neler oldu?
Son iki yıldır Barut Otelleri sponsorluğunda Hamam Gymnasium anıt yapısının güney stoası ortaya çıkarıldı. Bu stoanın Side kent tarihi için önemi çok büyük. Çünkü bu stoa, ‘Gerusia’ yani Yaşlılar Meclisi tarafından kullanılıyordu. Antik dönemde kentlerde bir Gerusia olurken, Side’nin her mahallesinde Gerusia var. Ayrıca hem kutsal hem de büyük adını verdikleri, yaşlılar meclislerine üst çatı oluşturan Büyük ve Kutsal Gerusia var. Onun toplanma yerinin de burası olduğunu tespit ettik. Umarım 2-3 yıl içinde büyük bir ilerleme kaydederiz ve stoanın yeni görüntüsünü sizinle paylaşırız. Side’de anıtsal çeşme, tapınaklar gibi birçok yapı destek bekliyor. Bu yapıların da sponsorluk desteğine çok ihtiyacı var. Sponsorluk, kültürel mirasın korunarak geleceğe aktarılması için çok önemli bir sorumluluk hareketi. Türkiye miras zengini bir ülke. O kadar çok ki. Bence hepimizin vatandaş olarak bu çalışmaları destekleyici tutum sergilemesi gerekiyor. Umarız gelecek yıllarda bu destekler devam eder. Side de hak ettiği görüntüye ulaşır.
KORUMA ÇATISI YAPILACAK
Tarihi yarımada dediğimiz bu alanda kazılar sırasında nelere ulaştınız?
İnsan ve insanüstü ölçülerde, en uzunu 2 metre 10 santimetre uzunluğunda 8 giyimli kadın ve erkek heykel ele geçirdik. Bu heykellerin önünde de bir yazıt vardı. Yazıtta Gerusia’nın Proklos’u, asıl adıyla Sofron’u onurlandırdığı yazıyor. Kendisi de Gerusia’ya başkanlık eden Sofron’un Gerusia için bir ziyafet salonu inşa ettirdiğini biliyoruz. Ve bu yazıt, Sofron’un ölümünden sonra kaleme alınmış. Ortada büyük bir meydanı ve buna açılan stoaları olan bu yapı kompleksinde, literatürde imparator salonu olarak isimlendirdiğimiz bir salon var. Burası, heykeller açığa çıkınca bütün araştırmacıları düşündürdü ama yaptığımız araştırmalar sonunda buranın Gerusia tarafından gençlerin eğitimi için kullanılan bir gymnasium olduğunu ve arkasındaki hamamın da bu gymnasium ile ilişkili olduğunu, heykellerin ise muhtemelen Gerusia’da görev alan, kente kendi bütçelerinden katkılar sunarak anıtsal yapılar kazandıran kadın ve erkeklerin olduğunu tespit etmiş durumdayız. Sütunları ve sütun başlıklarını yerlerine koyuyoruz. Önümüzdeki yıl üzerine bir koruma çatısı yapmayı ve toprak altına kapattığımız mozaiklerini gün ışığına çıkararak ziyaretçilerle buluşturmak istiyoruz.
ÖZEL MÜLKİYETTE TAPINAKLAR ÇIKTI
Özel mülkiyet alanında tapınaklara ait çok önemli bölümler açığa çıkardık. Yıkılmayı bekleyen yaklaşık 25 parsel var. Yıkıldığı halde kazısı yapılmayan ise 30’a yakın parsel var. Tüm bunların 4 yıl içerisinde tamamlanacağını umut ediyoruz. Özel mülkiyet alanlarında planlanan yıkım ve kazı çalışmalarıyla ilgili Bakanlık ile sürekli istişare içindeyiz. İnşallah çok yakında Bakanlığımızdan ve Valiliğimizden aldığımız destekle tapınaklar alanını tamamlayacağız. Tapınaklar tamamlandıktan sonra Antik Tiyatro, Anıtsal Çeşme gibi onlarca yapıda çalışmalarımıza devam edeceğiz.
GELECEK KUŞAKLARA AYIRDIK
Bugün bölgedeki kazılar nasıl bir aşamaya geldi?
Biz 2018 yılından itibaren kazılarımızın ağırlığını Antik Side’nin içinde yoğunlaştırdık. Fakat kentte Hamam Gymnasium Kompleksi çevresindeki alan henüz kumlar içinde. Ben buraya ‘uyuyan güzel’ diyorum. Bizlerin görevi her yeri açığa çıkarmak değil. Daha ülkemiz çok arkeologlar, bilim insanları yetiştirecek. Orası da gelecek kuşaklarımız için ayrıldı. Biz çok sayıda kazıyı kentin içinde gerçekleştiriyoruz. Önceliğimiz, açığa çıkarılmış ama koruma altına alınmamış yapıları ekonomik kaynaklar elverdiğince süratle onarıp gelecek kuşaklara ulaşmasını sağlamak.
Side Antik Kenti, geçmişten bugüne kazılarla nasıl bir dönüşümden geçti?
Side kazıları 1947 yılında Türk Tarih Kurumu’nun öncülüğünde Ordinaryüs Prof. Dr. Arif Müfid Mansel’in başkanlığında başlatıldı. Bizden bir yıl önce 1946 yılında Perge kazıları yine aynı hocamız tarafından başlatıldı. Perge ve Side kazıları birbirine paralel şekilde Arif Müfid Mansel, Jale İnan ve kalabalık bir ekip tarafından yürütüldü ve 1970’li yılların ilk yarısına kadar kesintisiz bir şekilde devam etti. Ancak 1975 yılında Mansel’in ölümüyle birlikte Jale Hanım burada Büyük Hamam gibi birkaç anıtsal yapıda kazı çalışmaları yaptıktan sonra araştırmalarının ağırlık noktası olarak belirlediği Perge’ye geçti. Prof. Dr. Jale İnan, çok genç yaşında Side’ye geldi, çalışmalarına Perge’de devam etse de 1990’lı yılların sonuna, neredeyse son nefesine kadar elini Side kazılarından hiç çekmedi.
BÖLGE KAMULAŞTIRILDI
Jale İnan, kişisel çabalarıyla, yüksek mimar Ragıp ve Selma Devrez çiftinin de maddi katkılarıyla aslında bir agora hamamı olan Side Müzesi’ni yaptırdı. Sonra 1991 yılında ise Athena ve Apollon Tapınağı’nı Amerikalı John Franklin ve eşini ikna ederek yaptırdı. Jale hanım çalışmalara başladığında özel mülkiyet olan bölgenin kamulaştırılmasını sağladı. Kamulaştırıldıktan sonra Apollon Tapınağı’nda, o zaman genç bir mimar olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’la birlikte ilk ‘anastilosis’ çalışmasını yaptırdı. Jale hanım, Perge’de çalışmalarına devam etse de Side’den hiç elini çekmedi.
SUR VE TAPINAKLAR
Kültür ve Turizm Bakanlığı, burada çok hızlı bir turizm potansiyeli olduğunu ve antik tiyatronun sürekli gündeme geldiğini görerek hem mimar hem arkeolog olan Ülkü İzmirligil’i görevlendirdi. İstanbul’daki Restorasyon Laboratuvarı’nın da müdürü olan Dr. İzmirligil, oradan aldığı büyük destekle Side Tiyatrosu ve Sütunlu Cadde üzerinde çok önemli restorasyon çalışmalarına imza attı. 2008 yılında İzmirligil’in emekli olmasıyla kazılar Anadolu Üniversitesi’ne geçti ve Prof. Dr. Hüseyin Sabri Alanyalı tarafından yürütülmeye başladı. Ben de o günden beri kazılarda ekip üyesiyim. Attius Philippus Suru, Tykhe Tapınağı, Dionysos Tapınağı gibi birçok projede görev aldım, 2019 yılından itibaren de kazıları ben üstlendim.
SİDE’NİN DÖNÜŞÜM YOLCULUĞU
Barut Otelleri’nin tarihin uyandırılmasında üstlendiği rolü anlatan Manavgat Side Turistik Otelciler Birliği Derneği (MASTOB) Başkanı Cengiz Haydar Barut, bölgenin gelen turistte hayranlık uyandıran dönüşüm hikâyesini şöyle özetledi:
“Side’deki değişim ruhunu büyük bir mutlulukla izliyor ve takip ediyoruz. Side kazılarında biz sponsoruz. Bunu yaparken geleceğimiz için çok önemli bir adım attığımızın farkındayız. Side, kültür mirasın gün yüzüne çıkarılmasıyla eş zamanlı olarak büyük bir dönüşüm yaşadı. Dünya turizm destinasyonları arasında her geçen yıl biraz daha özel bir konuma kavuştu. Yıllar önce Side’ye tatile gelmiş yerli ve yabancı turistler bugün yeniden geldiklerinde gördükleri değişim karşısında şaşırıyorlar. Bugün Side’de farklı tatil tercihlerinden gastronomiye her alanda bu değişimin izlerini görebiliyoruz. Side kazıları 75 yıldır devam ediyor. Biz bu çalışmalara sponsorluk desteği vererek turizm sektörüne öncülük etmiş olduk. Çeşme restorasyonu ile başladık, sonra tüm Side kazılarına sponsor olduk. Bundan sonra sektörden farklı markaların benzer desteklerde bulunmasını arzu ediyoruz. Her otel bir tapınağa ya da anıtsal bir yapıya sponsor olsa dönüşümde çok daha hızlı bir ivme yakalarız.”