Güncelleme Tarihi:
Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA) - TÜRK Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü, hem Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda hem de üniversite konservatuvarları ve özel okullarda blok flüt, piyano, gitar gibi batı müziği enstrümanları öğretilirken, Anadolu'nun kendine ait bağlama, cura, sipsi gibi enstrümanlarının yıllardır göz ardı edildiğini ve müzik öğretmenlerinin de bilmediklerini söyledi.
Sümer Ezgü, Türkiye'de ilkokuldan başlayıp lise eğitimine, oradan üniversitedeki konservatuvar ve özel okullar ve müzik kulüplerine geleneksel enstrümanların eğitimi konusunda çok ciddi sorun olduğunu vurguladı. Müzik öğretmenlerinin piyano ve keman çaldığı gibi bağlama da çalması gerektiğine işaret eden Ezgü, okullarda piyano, keman, gitar kulüpleri varken bağlama kulübü olmadığını kaydetti. Ezgü, “Bizden enstrümanın da olması gerekiyor. Bu müziği geliştirmek istiyorsanız müzik öğretmeni yetiştireceksiniz ve öğretmen adaylarının bizim milli sazlarımızı da öğrenmesi lazım" dedi.
'OKULLARDA BAĞLAMA AKILLARA GELMİYOR'
Birçok okulda, müzik eğitiminde bağlama olabileceğinin akıllara bile gelmediğini belirten Sümer Ezgü, “Arka planda böyle bir bilgi yok. Eğer bir ülkenin müziğinin gelişmesini istiyorsanız müzik öğretmeni yetiştireceksiniz. Bir beden eğitimi öğretmeni voleybol, basketbol, futbol gibi birçok spor dalını bilir ve öğretir. Müzik öğretmeni de çok yönlü yetiştirilmelidir. Ancak ülkemizde bir sorun var. Çünkü müzik öğretmenliğinin mayası Kurtuluş Savaşı'ndan sonra genç nüfus olmayışı, eğitimli insanlarımızın şehit olması sonucu ve sonra Hitler faşizminden kaçan Yahudi bilim adamlarının ülkemize davet edilip hizmet alınmasıyla yok oldu" dedi.
'KENDİ KÜLTÜRÜYLE KAVGALI MİLLETİZ'
Müzik eğitiminde batı ağırlıklı bir eğitim sistemi başladığını, ancak 1975 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı açıldığını söyleyen Ezgü, “Yani 50 sene müziğimizi sokağa bıraktık. Tabi müzik öğretmenlerimiz de tek yanlı yetiştirildi. Eğer özel bir ilgisi yoksa piyano, keman, hatta yan flüt çalar ama bizden bir enstrüman çalamaz. Çünkü okudukları okulda böyle bir eğitim yok. Müzik öğretmeni gittiği yerin dokusuna uygun ezgileri de çalarsa öğrencisiyle daha çabuk bağ kurar. Yani biz kendi dokusu, kültürüyle kavgalı bir milletiz. Bir ağacın kökünün sağlamlığı gibi kendi özümüzle mutlaka bütünleşmemiz gerekiyor" dedi.
'PİYANO-GİTAR KULÜBÜ VAR, BAĞLAMA YOK'
Üniversiteler ve okullarda 'hangi kulüpler var' diye bakıldığında piyano, gitar, yan flüt, keman gibi kulüpler varken, 'bağlama var mı' diye sorunca 'yok' denildiğine dikkati çeken Ezgü, “Müzik öğretmeni bağlama çalacak, medyada kendi kültürünüz göz önünde olacak. Hep popülist kültür. Örneğin blok flüt öğretiliyor. Aslında bizdeki şekli çobanlarımızın çaldığı dilli, dilsiz iki çeşit kavaldır. Dilli kaval tam blok flüt tarzındadır. Ama biz yıllardır yurtdışı firmaları ihya ediyoruz. Kendi öz enstrümanımızla çocuklarımızı çalıştırabiliriz. Müzik eğitiminde cura olabilir örneğin, boyutu küçük, sesi esprili ve her şey çalınabilir. Sürdürülebilirliği de var, bağlamaya geçebilirsin, milli sazımızdır. Bunların göz önüne alınması lazım, bizim geleneksel müziğimizin okullarda başlaması lazım" diye konuştu.
OKULLULAR ANADOLU RİTİMLERİNİ BİLMİYOR
Kendi orkestrasına almak istediği batı enstrümanları çalan kişilerle büyük ölçüde sorun yaşadıklarına dikkat çeken Ezgü, “Çünkü bir okul eğitiminden geçmişlerse Türk müziğini ve ritimlerini bilmiyorlar. Mesela Antalya operasında çok iyi müzisyenlerden biri dokuz zamanlı Serenler zeybeğinin usulünü atamıyor. 'Nasıl oluyor' dediğimizde, 'Valla biz görmedik, 9 Eylül'den mezunuz ama bize 'Bu arada da böyle bir şey var diye geçiştirildi' diyor. Bizim 5, 7, 9 zamanlı Anadolu ritimlerimizi çocuklarımız neden öğrenmesin. Hep 'cıstak cıstak' iki zamanlı gidiyor. Bir müzisyen arkadaşımız araştırma için İstanbul Üniversitesi'ne gidiyor. Bağlamayı içeriye almıyorlar, güvenliğe bırakmak zorunda kalıyor. Böyle bir şey olur mu, bu bir hastalık. Sadece batı enstrümanları bulunuyor" dedi.
OPERA SORUNU
Şan denilen ses eğitiminde de sorun olduğuna değinen Ezgü, öğrencilerin hep operacı gibi çalıştırıldıklarını kaydetti. Güzel Sanatlar Lisesi'nden gelen bir kız öğrencinin, 'Ben sesimi beğenmiyorum, nefret ediyorum' dediğini anlatan Ezgü, “Ama o kadar güzel, o kadar kimlikli bir ses ki, çünkü ses çalışması dediklerinde hep operacı yetiştiriyorlar. Müzik altyapısı denildiğinde de hep senfonik müzisyen yetiştiriyorlar. Yani bu kafanın dışına çıkamadık bir türlü. Opera dediğimiz tarz İtalyanların mikrofonun olmadığı dönemde sesleri salona duyurabilmek için sesi tavana alıp ileri fırlattıkları bir yöntem, tekniktir" dedi.
BİR SÜRÜ TEKNİK VAR
Opera dışında cazcılar, Asyalılar gırtlaktan, Ruslar ciğerden, Kızıldereliler, Anadolu ozanları bir sürü teknik olduğunu dile getiren Ezgü, “Bu çocuklar sadece opera tarzında ses çıkarıyor, bunun adı şarkı değil. 'Hadi şarkı söyle' dediğinde söyleyemiyor ve kız sesinden nefret ediyor. Çünkü şarkıyı öyle söylemiyor. Ama opera tarzı şarkı söylemek istiyorsa o ayrı olabilir. Her cismin kendi tınısı vardır ve biz kendi beden tınısını hissettirmeye çalışıyoruz. Bunların da zamanla aşılması gerekiyor. Bu konular Milli Eğitim Bakanlığı'nın komisyonlarında konuşuluyor ve oralara katılan arkadaşlarımıza da bunları söylüyoruz" dedi.
FOTOĞRAFLI