Güncelleme Tarihi:
Avrupa’nın en çok turist gönderen 3 ülkesi ise Almanya, İngiltere ve Fransa’dır. Öyle ki 2019 yılında dünyanın dört bir köşesinde seyahat eden her iki turistten biri yukarıdaki bu 5 ülkeden birinden gelmişti.
Avrupa’nın ‘turist fabrikası’ ise hiç şüphesiz Almanya’dır. İstikrarlı bir şekilde nüfusu kadar turist üreten Almanya, özellikle Akdeniz bölgesini besleyen en önemli kaynaktır. Son 5 yılda Almanya’nın dünyanın dört bir köşesine gönderdiği turist sayıları Dünya Turizm Örgütü istatistiklerine göre aşağıdaki gibidir:
YIL KİŞİ
2017 89 milyon
2018 95,6 milyon
2019 93,2 milyon
2020 38,9 milyon
2021 48,2 milyon
Bu sene Türkiye gelişlerinden de biliyoruz ki büyük bir olasılıkla pandemi öncesi rakamlarına yaklaşacaklardır. Bu sayıların kabaca üçte biri Akdeniz’e geliyor. Alman çeşmesi, Portekiz’ken, Mısır’a kadar bütün Akdeniz’i besliyor.
Böyle bir kaynağı yaratmak, diri tutmak ve istikrar sağlamak çok kolay değildir. Bu turistleri birebir bilgilendirerek, beklentileri doğrultusunda yönlendiren ve rezervasyonları yaparak tatile gönderen ise genellikle evinin dibindeki seyahat bürosudur.
Evinin dibinde diyorum, zira Almanya’da çok güçlü ve geniş geniş bir ağ ile bütün ülkeye yayılmış 11 binin üzerinde seyahat bürosu vardır. Almanya’da en küçük bir kasabanın bile olmazsa olmazı Fırın, Kasap ve Seyahat bürosudur. Herkesin tatilini aldığı kendi seyahat bürosu vardır.
İnternet, online rezervasyon vs... gelişmelere rağmen yine de son kertede Seyahat Bürosundan görüş alınır. Bu yüzden adı ‘Reisebüro’ olan seyahat bürolarının önemi hiç azalmaz. Yukarıdaki sayıların yarısını 70 bin kişilik bir ekibi oluşturan bu seyahat bürolarının çalışanları yaratır.
Seyahat bürolarını yönetmek Alman Seyahat Büroları Birliği’nin (DRV) görevidir. Bir yandan üyesi olan seyahat bürolarını koordineli olarak yönetirken, bir yandan da resmi kurumların turizm konusundaki danışmanı görevindedir. Özellikle pandemi döneminde bunu net bir şekilde yaşadık, Robert Koch Enstitüsü ile koordineli olarak, seyahat konusundaki kısıtlamalar ve açılmalar DRV tavsiyeleri ile ilerledi.
‘Bize ne bundan?‘ demeyin, DRV önümüzdeki yılların turizm akışını belirleyecek yeni yönetimini perşembe günü seçecek ve bu yeni yönetime ilk kez iki Türk aday yarışacak: Songül Rosati Göktaş ve Önder Sancarbarlaz. İkisiyle de görüştüm. Seçilmeleri konusunda umutlu ama temkinliler. Her ikisi de Türkiye aşığı olmakla birlikte, seçilmeleri halinde tarafsız kalmaları gerektiğinin bilincindeler. Farklı branşlardan aday oldukları için birbirlerinin rakibi değiller, ancak rakiplerinin çoğu zaten yönetimde olan bilinen, güçlü adaylar. Yani işleri pek de kolay değil.
Bence iki adayın da 23 kişilik DRV yönetimine girmesi ve Almanya turizminin gidişatında söz sahibi olmaları Türkiye’nin olduğu kadar Almanya’nın da kazanımı olacaktır. Zira, ikisi de yıllardır A’dan, Z’ye turizmin her alanında yoğrulmuş, yöneticilik yapmış ve Akdeniz’e özgü hızlı hareket edebilme kabiliyetiyle DRV ye güç, renk ve dinamizm katacaklardır.
Seçilirlerse bize yansıması ne olacak? diye aklınızdan geçebilir.
DRV Türkiye’ye sıcak ve yakın bir kurum. 2007 yılında Öger Tours organizasyonunda Belek’te yapılan genel kurula 1200 Seyahat Bürosu çalışanı katılmıştı. Bu bağı pekiştirmek, Türkiye ile diyaloğu artırmak ve belki de önümüzdeki kongrelerden birini Türkiye’ye almak iki ülke arasındaki turizm akışına önemli katkı sağlar. Yönetim içinde yer alacak olan Songül ve Önder’in varlıklarının bile sürece katkı sağlayacağına inanıyorum.
Belki de uzun vadede geleceğe doğru sağlam bir temel atılmış olacak, buradan daha da ileriye gidecekler ve Alman hükümetinin doğrudan fikir aldığı birimin en tepesine gelerek turizm devinin politikalarını belirleyecekler.
Yolunuz açık, şansınız bol olsun !...