Sinemanın Sultanı Hürriyet'e konuştu: Antalya final oldu

BEYAZPERDENİN yaşarken efsaneleşmiş ismi Türkan Şoray, 200’ü aşkın filmle emek verdiği Türk sinemasının her dönemine tanıklık etmiş bir sanatçı. Selvi Boylum Al Yazmalım’dan Bereketli Topraklar’a, Susuz Yaz’dan Acı Hayat’a oyunculuğuyla sanat dünyasına çok sayıda başyapıt kazandıran sinemanın sultanı, bugün milyonların gönlünde taht kurduğunu gördükçe duygulanıyor. Son yıllarda televizyon dünyasından uzak yaşamayı tercih eden ‘Türkan Sultan’la geçmişten bugüne Türk sinemasını konuştuk.

4 Altın Portakal aldığınız Antalya’da, ilk kadın oyuncu ödülünün sahibi de sizsiniz. 1964 yılında çektiğiniz Acı Hayat’la o ilk ödülü aldığınızda duygularınız nasıldı?
Altın Portakal denince akla Türk sineması geliyor; yıllarca en köklü festival olan Altın Portakal’ın Türk sinemasına yaptığı katkı geliyor. Altın Portakal almak, her oyuncunun sinema kariyerinde sahip olmak istediği bir şeydi. Tabi o zaman çok küçüktüm. Sonra sonra o ödülün değerini anlamaya başladım.

Türkan Şoray, Türk sinemasıyla büyüyen nesillerin gönlünde bir efsane olarak yer alıyor. Festival kortejlerinde neler yaşadınız?

Antalya yıllarca sinemanın merkezi oldu. Sinemacıları bu kentte bir araya getiren Altın Portakal’larda hep “Biz güzel şeyler yapıyoruz ve geleceğe miras bırakıyoruz” hissiyle tarifsiz duygular yaşadım. Antalya’nın sıcakkanlı insanlarının yaklaşımı her zaman inanılmazdı. Türk sinemasını var eden bizim insanlarımız. Bunu da her kortejde sanatçılara yaklaşımlarıyla gösterdiler ve hala aynı vefayı görmeye devam ediyoruz.

Türk sineması yeni bir boyuta evrildiği halde Yeşilçam ilgi görmeye devam ediyor. Yeni sinemacıları nasıl buluyorsunuz?

Sinema çağın gereği olarak hızla dönüşüyor. Yeni özellikleriyle yeni sinema gelişiyor. Bizim filmler daha klasik sayılıyor. Sinema şimdi daha özgür, daha bireysel, daha imkanlı ve daha sansürsüz... Teknoloji son derece ilerlemiş. Bütün bu güzelliklerden istifade ederek çok başarılı sinemacılarımız yetişiyor. Yurt dışında aldıkları ödüllerle bunu ispat ediyorlar. Yeni sinemacılar, eski sinemadan da besleniyorlar. Çünkü Yeşilçam sineması onların genlerinde var. Bizim emek verdiğimiz sinema yeniyle eski arasında köprü oldu. Yıllar önce yapılan filmler halkın kalbine öyle bir yerleşmiş ki artık unutulması mümkün değil.

Oyunculuğun yanı sıra yönetmen ve senarist olarak da sinemaya katkı yaptınız. ‘Uzaklarda Arama’ filmini çekerken dijital sinemada nelerle karşılaştınız?

Çok fark gördüm tabi. Eski yıllarda çekilen filmlerle şimdikiler arasında imkan açısından önemli farklar var. Biz çok imkansızlıklarla film çekerdik. Şimdi sponsorlar, Kültür Bakanlığı desteği gibi pek çok avantaj var. Çekimler sırasında karavanlar, ‘jimmy jib’ler kolaylık sağlıyor. Çift kamera çalışılıyor. Film harcandı gibi bir sorun yok. İmkanların bu denli artmış olması Türk sineması adına sevindirici.

‘KÜLTÜR MERKEZİ FİNAL OLDU’
Bundan sonrası için yeni bir projeniz var mı?
Yeni projem yok. Artık sinemayı bıraktım. Türkan Şoray Kültür Merkezi açılışıyla Antalya bana güzel bir final yaşatmış oldu. Buradan hafızamda bu kadar güzel bir anıyla ayrılmak harika bir duygu.

EN ANLAMLI ONUR ÖDÜLÜ

Bir kültür merkezine isminizin verilmesi size ne hissettirdi?
Gönül verdiğim sinemaya ömrüm boyunca emek verdim. Uzun yıllar süren bu emeğimin yapılan kültür merkezi vesilesiyle takdir edilmesi, beni son derece onurlandırdı. Hayatımın en anlamlı onur ödülü oldu. Yaşarken bunu görebilmek ve derin duygular hissetmek her kula nasip olmaz. Türk sineması adına gurur duyarak açılışına katıldığım Türkan Şoray Kültür Merkezi için Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’a teşekkür ederim. Antalya’da yaşadıklarımı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Hayatımın en coşkulu ve duygusal anlarından birini yaşadım. Beni görmek için gelen insanlar o kadar sıcak ve içtendiler ki kürsüde çok zor konuşabildim. Bütün Antalya halkına sıcacık duygularından dolayı minnet duyguları içindeyim.