Güncelleme Tarihi:
ANTALYA Akdeniz’e bir merhabamız olmasın mı? Olsun elbet... İçten ve samimi gülüşle herkese merhaba. Sürçülisan edersem affola... Doğduğum ve âşık olduğum kent Antalya’yı benim penceremden anlatayım dedim ilk görüşmemizde. Sonra arkası gelir zaten...
HAKKINI VERMELİYİZ
Mis gibi kokar. Yaşı çoktur ama genç görünür... Estetiğini bozmaya çalışanlar olsa da O hep direnmiştir. On parmağında on marifet vardır. Görenleri kendine hayran bırakır, bir defa havasını soluyan, döner dolaşır yine gelir. Dört mevsimi bir günde yaşatır. Beş duyunuza hâkim olamayacak hazlar yaşatır bu kent. “Öylesine” yaşanmaz bu kentte. Hakkını vermeli her soluduğun anın.
DÜNYANIN EN GÜZELİ
Efsaneler yaşamış, efsanelere tanıklık etmiş bu kentte, elbet öylesine, “mış” gibi yaşanmamalı. Hakkını vermek, mutlak bir katma değer yaratmak gerek. Yoksa Karain’de iskân edinmiş olan Neandertal’lerden tutun da Likya medeniyetine başkentlik yapmış Patara’da yaşamış Luvi’ler bize hesap sormaz mı? Sıradan bir kent değil Antalya! Mustafa Kemal Atatürk’ün, altı boş bir sözünü duydunuz mu hiç? “Hiç şüphesiz ki Antalya, dünyanın en güzel yeridir” demiş ve çok da güzel demiş.
TARİH FIŞKIRIYOR
Zengin bir kent burası. Zenginliğe bir örnek; kazı yapılan antik kentlerimizin çoğunun yüzde15’i kazılabildiği halde görenleri kendine hayran bırakıyor, düşünün. Bir kısım antik kentlerde ise henüz kazı çalışması bile yok. Çoğu portakal bahçelerinin portakalları yerlerdedir, toplayanı yoktur. Denizi on iki ay vardır ama sefasını yaz mevsiminde sürer çoğunluk...
LEZZETLERİ YAZACAĞIM
Zengin yani, alabildiğine bolluk var bu kentte. İnsanı şımartır bu kent. Bir bakmışsınız golf oynuyor bir bakmışsınız kayak yapıyor ya da Likya Yolu’nda yürüyorsunuz. Hazır kısıtlamalar hafiflemişken, döner, tahinli, cevizli köz gibi kızarmış bir kabak tatlısı, piyaz, serpme börek… Liste uzar gider ki ara ara burada sevilen lezzetlere farklı tatlara da vurgular yapacağım.
BU KENTE BORÇLUYUZ
"Kültür, sanat, sarih, gastronomi yazar mısınız” dediler. "Denerim" dedim. Bu sayılanları seviyorsanız, zaman yarattıkça pazar günleri burada olacağım. Antalya’da doğmuş olalım veya olmayalım, burada yaşıyor ve ekmek yiyor isek, bu kente borçluyuz. Bu kentte, bir iş yeri mi açıyorsunuz? Bu kente layık olmalı. Yani, bu kentin bir sokağını kazıyorsanız bile, düşünerek, özenerek kazın lütfen.
DEĞER ÜRETELİM
Bu kentte, bir koltuk işgal ediyorsak hakkını vermeli, katma değer üretmeliyiz. Antalya’ya sahip çıkalım mı diyeceğim sizce? Elbette hayır, Antalya sahipsiz kalacak bir kent mi? Hiç değil. Antalya’yı sevin, diyeceğim. Ama Can Yücel’in dediği gibi sevin; Mesele sevmek değil azizim. Kime sorsan seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek... Kırmadan... Dökmeden... Yormadan... Acıtmadan...