SİHİRLİ FLÜT ŞEFİKA KUTLUER

BİRLİKTE bir ömür geçirince artık vücudunun bir uzantısı gibi hissettiği flütüyle dünya çapında üne kavuşan müzisyen Şefika Kutluer, her yıl müziğin birleştiriciliğiyle kültür buluşmalarına imza atıyor. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü alan ilk sanatçı olan Şefika Kutluer, UNICEF’in de İyi Niyet Elçisi… Yıllardır uluslararası platformlarda müzisyenler, orkestralar ve şeflerle sahne alan Şefika Kutluer, İtalyan Devlet Nişanı, Avusturya Altın Devlet Liyakat Nişanı, Kazakistan Devlet Kültür Nişanı ve Slovak Devlet Altın Madalyası’na değer görüldü. Ünlü müzisyen bu başarılarına, Viyana’da düzenlenen Uluslararası Flüt Yarışması’nda elde ettiği dünya birinciliğini de ekledi. Devlet sanatçısı unvanlı Kutluer, 2010 yılından beri düzenlediği müzik festivalinde yurt dışından çok sayıda müzisyen ve orkestrayı sanatseverlerle buluşturuyor. Ömrünü adadığı müzik hayatına İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nda devam eden flüt sanatçısı Kutluer’le toplumları buluşturup sınırları yok eden sanatın benzersiz gücünü konuştuk.

Konservatuvardan sonra 40 yıldır süren sanat serüveniniz var. Sanki flütle doğmuş gibi çaldığınız sahne performansınız inanılmaz. Nasıl keşfettiniz kendinizi?

İlkokulda okuduğum yıllarda aile yakınımız olan Ulvi Cemal Erkin kabiliyetimi görüp konservatuvara başlamam konusunda ailemi ikna edince benim sanat yolculuğum başladı. Konservatuvara başladığım günlerden bugüne hayatım sahnede geçti. Sahne benim için kutsal mekan. Kendimi müziğin içinde yaşıyor gibi hissediyorum. Flüt benim vücudumun bir uzantısı gibi çocukluğumdan beri elimde. O benim en yakın arkadaşım.

Sanatçının müziği, onun ruhu aynı zamanda. Konserler de farklı benliklerin bir buluşması oluyor. Müziğin bir görevi de toplumlar arasında kalpten kalbe sevgi köprüleri oluşturmak. Biz sahnede değişik milletlerden müzisyenler bir müziğin içinde birleşiyoruz ve oradan dinleyenlerin kalplerine ulaşıyoruz. Sanatın insanlara verdiği ruhsal zenginliğe ulaşmaları için çalışıyoruz. Sahnede bir olarak oluşturduğumuz enerjinin iyileştirici gücüne inanıyorum.

‘Doğu Batı’yla Buluşuyor’ temalı adınızı taşıyan Uluslararası Flüt Festivali’nin programına bu sene Antalya da katıldı. Festival nasıl geçti?

Ankara merkezli başlayan festivalin bu sene 9’uncusunu gerçekleştirdik. İstanbul ve Ankara’da verdiğimiz konserlerden sonra Antalya’da da sanatseverlerle buluştuk. Programa Antalya’yı da eklediğimiz için çok mutluyuz. Festivali yaparken yeni kitlelere ulaşmayı çok arzuladım. Klasik müzik konserine daha evvel hiç gelmemiş, gösterilere katılmamış kişileri festivale çekebildik. Bu çok önemli… Konserden sonra ‘Böyle olduğunu tahmin etmemiştik. Bundan sonra da geleceğiz’ diyerek salondan ayrılanlar ve sonraki gösterilere katılanlar oldu. Bu festivalde Göbeklitepe’nin korunmasının önemini öne çıkararak aynı zamanda tarihi bir misyon da ediniyorsunuz. Hem kültürel, hem de tarihi bir misyon. Bilimsiz ve felsefesiz sanat düşünülemez. Yetersiz eğitim nedeniyle bilim ve felsefede son derece geride oluşumuz toplumun sanatla ilgili tercihlerini de etkiliyor. Bu bakımdan festivalde ‘Bilim sanatla buluşuyor’ konseptiyle bilimsel sunumları konserlerden önce yaptık. Bu sene Göbeklitepe sunumu vardı. Ardından eşim ‘Korumak İçin Tanımak Lazım’ isimli bir sunum gerçekleştirdi. Hem bulunduğumuz topraklardaki değerlerimizi halkımıza tekrar hatırlatmak, hem de yabancı müzisyenlere tanıtmak amacıyla böyle bir çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki yıllarda yeni temalarla bu festivali sürdürmeyi arzu ediyoruz.

Antalya’daki konserimize ev sahipliği yapan Muratpaşa Belediyesi’nin Türkan Şoray Kültür Merkezi’ni açtığı ve bu güzel organizasyonu hayata geçirdiği için Belediye Başkanı Ümit Uysal’a çok teşekkür ediyorum. Konserde bana Moskova Devlet Çaykovski Konservatuvarı Yaylılar Orkestrası eşlik etti. İlgiden çok memnunuz.

Genç müzisyenleri nasıl buluyorsunuz?

Yetenekli yeni müzisyenlerin varlığı nedeniyle çok sevinçliyim. Bu sene ‘Doğu Batı’yla Buluşuyor’ festivalinde çocuklar ve gençlerin yer aldığı iki ayrı program vardı. Slovakya’dan gelen 50 kişilik erkek çocuklar korosu muhteşemdi. Yüksek düzeyde bir performans sundukları konserde İstiklal Marşı’nı ezberden söylediler ve sonra Anıtkabir’i ziyaret ettiler. Daha sonra Daniel Barenboim ve Edward Said Vakfı’nın Genç Müzisyenler Orkestrası sahne aldı. Her iki konserle ilgili de çok iyi geri dönüşler aldık.