Güncelleme Tarihi:
Süleyman EKİN- Namık Kemal KILINÇ/SERİK(Antalya), (DHA) - PROF. Dr. Hasan Bayram, Suriye'nin İdlib kentinde kullanılan 'sarin' gazına maruz kalanların 1 ile 30 dakika içinde öldüğünü belirterek, "Kişi nefes alamadan adeta boğularak ölür. Hitler rejimi tarafından kimyasal silah envanterine alındı ama çok öldürücü olduğu bilindiği için Hitler bile kullanmadı" dedi.
Türk Toraks Derneği'nin, Antalya'nın Serik İlçesi Belek Turizm Merkezi'ndeki Sueno Deluxe Otel'de' Aynı Gökyüzünü Soluyoruz' adıyla bu yıl 20'ncisi düzenlediği kongrenin son gününde basın toplantısı yapıldı. Toplantıda, Türk Toraks Derneği Çalışma Grup temsilcileri araştırmalarını anlattı. Toplantıda 5 yaşından küçük çocuklara 'kuruyemiş ve küçük parçacıklar içeren oyuncak verilmemesi', plaza hastalığı olarak bilinen 'hasta bina sendromu ve helyum gazı tehlikesi', Suriye'nin İdlib kentinde çok sayıda sivilin ölümüne neden olan 'sarin gazı', 'elektronik sigara tehlikesi', 'asbest tehlikesi' ve 'tüberküloz' konuları öne çıktı.
CEVİZ PARÇALARI AKCİĞERE KAÇABİLİR
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Özge Yılmaz, 3 yaşın ve hatta 5 yaşın altındaki çocuklarda yabancı cismin akciğere kaçması olarak tanımlanan yabancı cisim aspirasyonlarının çok ciddi sorun oluşturduğuna dikkati çekti. Özellikle kuruyemişin çocuklar için ciddi tehlike olduğuna işaret eden Doç. Dr. Özge Yılmaz, “Anne ve babalara şiddetle 5 yaşın altındaki çocuklara besin değeri yüksek olan ceviz de dahil olmak üzere kuruyemişlerin verilmemesini öneriyoruz. Akciğere kaçan küçük parçalar ilk başta solunum sıkıntısına neden oluyor. Bunlar uzun dönemde akciğerde ciddi sorunlar yaratabiliyor. Bu nedenle, özellikle 3 yaş altı ama genel olarak 5 yaşın altındaki çocuklara kuruyemişin yedirilmemesini ve hatta evde bulundurulmamasını öneriyoruz" dedi.
Doç. Dr. Özge Yılmaz, küçük yaş grubuna uygun olmayan oyuncuklara ait küçük parçaların akciğere kaçma olasılıklarının da yüksek olduğuna dikkat çekti.
ÇOCUKLARA HELYUM İÇEREN BALONLAR SATILMAMALI
Emekli akademisyen Prof. Dr. İbrahim Akkurt ise Ankara'nın Gölbaşı İlçesi'nde balondaki helyum gazını soluduktan sonra yaşamını yitiren 9 yaşındaki Muhammed Eylem Bayram'ı hatırlatarak, masum diye adlandırılan helyum gazının aşırı miktarda alınmasının ölümcül olabileceğini söyledi. Televizyonda oyun maksatlı ses değişikliğine yol açan helyum gazının gösterimini uygun bulmadığını söyleyen Prof. Dr. İbrahim Akkurt, “Yüksek miktarda helyum gazı soluyanlarda akciğer hasarı oluşmakta. Özellikle çocuklara helyum içeren balonlar satılmamalı" dedi.
HASTA BİNA SENDROMU
Plaza gibi lüks işyerlerinde çalışanlarda da bazı rahatsızlıklarını görüldüğünü de sözlerine ekleyen Prof. Dr. İbrahim Akkurt, "Balgamsız öksürük, nefes darlığı, baş ağrısı, yorgunluk, depresif durumlar genellikle güzel binalar, toz olmayan işyerlerinde görülüyor. Buna ilk zamanlarda 'plaza hastalığı', daha sonradan ise 'hasta bina sendromu' denilmeye başlandı. Bu sendrom, hem solunum sistemini hem de genel vücut bütünlüğünü etkiliyor. Kişinin psikolojik durumları da etkilenebiliyor. Bunun da sebebi, havalandırmanın düşük düzeyde olması" diye konuştu.
SARİN GAZINI HİTLER BİLE KULLANMADI
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Hasan Bayram da, Suriye'nin İdlib kentinde kullanılan ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesine neden olan 'sarin' gazına dikkati çekti. Prof. Dr. Bayram, şöyle konuştu:
"Yüksek dozlara maruz kalanlar 1 ile 30 dakika içinde ölüyor. Bu gazlar, bir anda sinir sistemini felç ediyor. Kişi nefes alamadan adeta boğularak ölür. Çocuklar, yaşlılar, önceden rahatsızlığı olanlar bu gazdan daha fazla etkilenebiliyor. Bu gazların özelliği ise renksiz ve kokusuz olmasıdır. Dolayısıyla kişi neye maruz kaldığını da bilmiyor. Sarin gazını, 2'nci Dünya Savaşı sırasında Alman bilim adamları böcek ilacı üzerinde çalışırken buldu. 'Sarin' adı da o bilim adamlarının isimlerinin kısaltılmasından oluşuyor. Daha sonra çok öldürücü olduğu görülüyor. Hitler rejimi tarafından kimyasal silah envanterine alınıyor. Yüksek miktarlarda üretiliyor. Ancak, o dönemde bile çok öldürücü olduğu bilindiği için Hitler dahi kullanmıyor. Bu gazın üretilmesi ve depolanması yasak ama muhtemelen hala bir yerlerde depolanıyor."
ESKİ BİNALAR YIKILMADAN ASBEST TESTİ YAPILMASI
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Akgün ise Ankara'da bir binanın yıkımı ile gündeme gelen asbest konusuna değinerek, “Teorik olarak 2000 yılı öncesi yapılan tüm binaları asbest açısından riskli olarak görüyoruz. Bunun için yıkımdan önce asbest testi yapılmalı" dedi.
TÜBERKÜLOZ MİKROBU İLAÇLARA DİRENÇLİ HALE GELDİ
Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu da tüberküloz tehlikesine işaret etti. Son yıllarda farklı bir durumla karşı karşıya kaldıklarını belirten Prof. Dr. Kalyoncu, "Tüberküloz ilaçlarına direnç kazanan hasta grubu oluşmaya başladı. Hastalara çeşitli isimler konuluyor. Ama bence tüberküloz tüm ilaçlara dirençli hale geldi. Türkiye'de de bunun gibi 10 hasta varsa, bunun 8'i eski doğu bloku ülkelerinden gelen hastalar. Türkiye'nin bu tür hastaları izlemesi gerekiyor" diye konuştu.
ELEKTRONİK SİGARA TÜTÜN İÇME ALIŞKANLIĞINI TEKRARLIYOR
Özel Arte Hastanesi Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Çağla Uyanusta Küçük ise son yıllarda sigarayı bırakmak amacıyla kullanılan elektronik sigaraların gösterildiği gibi masum olmadığını söyledi. Elektronik sigaranın tütün endüstrisinin yeni bir atlatma yöntemi olduğunu belirten Dr. Çağla Uyanusta Küçük, “Elektronik sigara tütün içme davranışı tekrar etmeye yol açmaktadır. Eski kullanıcıları yeniden kullanmaya teşvik etmektedir. Nikotin içermektedir" dedi. Dr. Çağla Uyanusta Küçük, Türkiye'de çocuklarda tütün ürünlerini kullanım oranının da giderek arttığını, kız çocuklarında sigara içmede yüzde 30'a varan bir artışın söz konusu olduğunu kaydetti.
FOTOĞRAFLI