Güncelleme Tarihi:
Hasan DEMİRBAŞ/ANTALYA, (DHA) - TÜRKİYE'de klasik müziğe yön veren isimlerden biri olan orkestra şefi Gürer Aykal, hayatının hiçbir döneminde sanat müziğinin de halk müziğinin de klasik müzikle çatışması olmadığını belirterek, "Bazı insanlar 'alafrangacı' diye bir şey tutturmuşlar. Bu ayrımı yapanlar, son derece acımasız ve bu kültürün düşmanı insanlardır" dedi.
19'uncu Uluslararası Antalya Piyano Festivali Sanat Yönetmenliği'ni yapan orkestra şefi Gürer Aykal, festivalin yanı sıra klasik müziğe Türkiye'nin yaklaşımı görüşlerini paylaştı. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın kurucularından Gürer Aykal, orkestranın kuruluşu sırasında çok çalıştığını söyledi. Aykal, "O dönemde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Maliye Bakanı da Sümer Oral'dı. İnanın hepsinin istemesine karşın o sıcak temmuz ve ağustos ayını, Maliye Bakanlığı'nda geçirdim. Bir orkestra kurmanın yolu, maliyeden geçiyor. Bu orkestra burada kurulduktan sonra, kentteki sanatsal faaliyetlerin çoğalması gerekirdi, o dönemde Kadir Dursun da bizim yanımızdaydı. Onun çalışmalarıyla da bu festivalin açılması sağlandı" dedi.
'TATLICI DİYE BİR ÇOCUK VAR'
Bu sene Piyano Festivali kapsamında organize edilen altı konserin de çok değerli etkinlikler olduğunu belirten Gürer Aykal, şöyle devam etti:
"Bu yıl, belediye başkanımız Mederes Türel'in de isteği ile 'Genç Piyanistler' yarışması düzenliyoruz. Gelecekte duyacağınız insanları, burada sizlere çok önceden izleme şansı sunuyoruz. Kamuran Gündemir anısına yaptığımız bütün resitallerde, hiç duymadığınız piyanistleri size tanıttık ve şimdi onların çoğunu dünya dinliyor. Mesela şimdi 'Tatlıcı' (Kenan Tatlıcı) diye bir çocuk var. Yakınlarda onu dünya sahnelerinde izleyeceksiniz. Yapacağımız yarışmayla, çok genç piyanistler orkestrayla konçerto çalma şansı yakalayacak. Bu kalıcı olduğu sürece, Türkiye'nin gelecekteki piyanistlerinin çok sağlıklı, iyi düzeylere geleceğine inanıyorum. Kendilerine bu imkanı sağlıyoruz."
'KLASİK MÜZİKTE SÖZ SAHİBİ DEĞİLİZ'
Dünyada birçok kişinin Türkiye'de klasik müziğin yaşadığını duydukları zaman bile şaşkına döndüğünü dile getiren Aykal, Avrupa ve ABD'de bu anlayışın kısmen ortadan kalktığını söyledi. Aykal, "Dünya genelinde klasik müzik konusunda söz sahibi olduğumuzu zannetmiyorum. Her şeyin başı sonu eğitimdir. İlkokuldan itibaren müzik dersleri nitelikli olmalı ve bu derslerin içeriğinde mutlaka kendi müziğimiz, türkülerimiz de yer almalı. Klasik müziği öcü gibi gösteriyorlar. Oysa ki Mozart, Türkiye'yi dünyaya tanıtan bir bestecidir. Eğer eğitiminizde buna yer vermezseniz, öğrencileri konserlere getirip orkestralarla tanıştırmazsanız, çocukların bu müziği anlaması zor olur. Klasik müziği anlamak için, onunla tanışmak gerekir. Klasik müzik insana doğruluk, çalışkanlık ve düzen getirir" diye konuştu.
'HER KONSERDE KÜLTÜRÜMÜ TANITIRIM'
Cumhuriyetle başlayan müzik devriminde yetişen bestecilerin, Türk müziğini dünyada yaşayan müzikle bağdaştıran çalışmalar yaptığını dile getiren Gürer Aykal, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses ve Hasan Ferit Alnar'ın bu konuda önemli çalışmaları olduğunu kaydetti. Aykal, "Bu isimler, dünyaya bizim müziğimizi tanıtan büyük bestecilerdir. Şimdiye kadar dünyanın birçok yerinde konserlerim oldu ve ben her konserimde mutlaka bir Türk eseri çalar, kendi kültürümü tanıtırım. Çünkü Türk müziğini tanıtmak demek, onların da çalabileceği yani orkestra için yazılmış bir müziği, dinleyenlere sunmaktır" dedi.
'AYRIM YAPANLAR KÜLTÜR DÜŞMANI'
Gürer Aykal, Adnan Saygun'un öğrencisi olduğunu belirterek, onun sınıfına halk ozanları geldiğini söyledi. Aşık Veysel'in kapının önünde oturduğunu kaydeden Aykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Anadolu müziğini çok iyi öğrenmek gerekir. Hayatımın hiçbir döneminde sanat müziğinin de, halk müziğinin de klasik müzikle bir çatışması olmamıştır. Bazı insanlar 'alafrangacı' diye bir şey tutturmuşlar. Halk müziği olmasaydı, Adnan Saygun olamazdı. Necil Kazım Akses, Itri'yi bilmeden bir şey yazamazdı. Bu ayrımı yapanlar, son derece acımasız ve bu kültürün düşmanı insanlardır. Siz beni bir türkücüyle de, hafif müzik şarkıcısı veya Türk sanat müziği sanatçısıyla da görebilirsiniz. Bunların hepsi benim canımdır. Biz beraberiz ama başka başka müzikler veriyoruz. Benim verdiğim, dünyanın çalabileceği ölçekteki müzik. Bugün bir türküyü bir Amerikalı'ya söyletemezsiniz ama bir türküden ortaya çıkan orkestra eserini Amerikan orkestrasına çaldırır, Türk müziğini öğretmiş olursunuz."
'HER İLDE ORKESTRA OLMASI LAZIM'
"Türkiye'nin her ilinde orkestralar olması ve belli başlı illerimizde operaların kurulması lazım" diyen Aykal, "Çünkü bunlar, kentte yaşayanlara dünyanın bugün müzikal anlamda nerede olduğunu sunan kültür ocaklarıdır. Mesela bugün Van'da bir opera olsaydı, oraya gidenler New York'taki operaya gidenlerle aynı şeyi dinleme şansına sahip olurdu. Bir ülkede yapacağınız en önemli hizmet, kültürel yatırımlardır. Çünkü kültür, insanın yaşamıdır. Kültürlü insan, verimli insandır ve ülkenizi istediğiniz düzeye kolaylıkla getirir. Bunda da en önemli ölçü müziktir" dedi.
'TÜRK HALKI, İSPANYOL MÜZİĞİNİ ÇOK SEVİYOR'
Festivalin son gününde Dhafer Youssef'in sanatseverle buluşacağını belirten Aykal, Youssef'in Türkiye'de çok dinleyicisi olduğunu anlattı. Aykal, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Müzik evrenseldir. Bir dili yoktur, sadece 7 notadan oluşur. Siz bunu ortaya koyduğunuzda Antalya'ya büyük bir renklilik ve zenginlik getiriyorsunuz. Bir de Türk halkı, İspanyol müziğini çok seviyor. Dinleyiciyi bundan mahrum kılmamak da gerekir. Mesela Lora De Los Angeles konseri de var. 'Küba nere, Türkiye nere' diyenler olabilir ama burada seviliyor. Bizi birleştiren şey nedir? Tabii ki müziktir. Yalnız bu bahsettiğimiz isimleri, programa belirli bir denge içinde, Piyano Festivali konseptinden çok uzaklaşmadan eklemek gerekiyor."
FOTOĞRAFLI