Güncelleme Tarihi:
İŞ dünyasından siyasete uzanan yoğun tempolu bir kariyere sahip olan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, kalbinin bir yanında hep müziği tutuyor. Her yeri kütüphane olan bir evde önce mandolin sonra piyano çalmayı öğrenen Türel, şimdi en büyük zevkinin şarkılara yeni formlar vermek olduğunu söylüyor. İş yoğunluğuna rağmen sanatçılarla saatlerce müzik çalışıyor, şarkılara piyanosuyla eşlik ediyor, aranjeler yapıyor... Antalya Film Festivali’nin başlamasına katkıda bulunan bir babanın oğlu olarak sanatla küçük yaşta tanışan başkan, müzik sayesinde kurduğu derin dostlukları, anıları ve Antalya’nın sanat serüvenini Hürriyet’e anlattı.
CAZ MÜZİK VE NEŞET ERTAŞ
En çok sevdiğiniz müzik türünü, sanatçıyı sorsam kim geçer aklınızdan?
Neşet Ertaş deyince akan sular durur. Onun türkülerini caz olarak çalıyorum. Öyle melodiler yazmış ki, altına hangi derinlikte bir akor bassanız gidiyor. Hayran olmamak elde değil.
Doğup büyüdüğünüz Antalya, çok sayıda festivale ev sahipliği yaptı. Bu kentte yapılan tüm sanat festivallerinin yıllar içindeki dönüşümünün canlı tanığısınız. Neler kaldı hafızanızda?
Eskiden ses sanatçıları gelirdi festivalin açılışına. Hiç unutmuyorum, 1974’te Atatürk Stadyumu’nda festivalin açılışını Halit Kıvanç sunuyordu. Elinden tutup bir kız çocuğunu sahneye çıkardı. “Bu kızı İtalyan Lisesi’nden alıp Antalya’ya getirdim. Şimdi ilk kez sizin için şarkı söyleyecek” dedi. Şarkının adı ‘Dünya Dönüyor’, kızın adı da Nilüfer’di.
MÜZİSYEN DOSTLARLA
Dostlarınız arasında ünlü sanatçılar var. Nasıl buluşturdu hayat sizi?
Askerde Fahir Atakoğlu en yakın arkadaşımdı. Fahir o zaman ‘jingle’lar yazıp reklam müziği hazırlıyordu. Onunla birlikte aranje işine merak saldım. Ondan çok şey öğrendim. Eserlerini ilk ben dinliyordum. Bu çok keyifliydi benim için. Türk müziğinin bazı eserlerini farklı versiyonlara taşıdım. O zaman ‘Mavi mavi’ çok meşhurdu. Ben onu caz yapmıştım. Çalarken Fahir ‘Sen ne yaptın‘ demişti. Öyle bir caz altyapı yazmıştım ki yeni bir parça gibi olmuştu. Bazen Yavuz Bingöl’ün bağlamasına eşlik ediyorum. Haluk Levent’te gitar, bende piyano 3-4 saat Anadolu Rock şarkılar çalarız. Bir keresinde Murat Dalkılıç, “Seninle Açıkhava’da tek piyanoyla konsere çıkarım” dedi. Ben de ona ‘Çok pahalıyım” diye espiri yaptım.
ASMALI KONAK GİBİ
Sanatın başka dallarıyla aranız nasıl?
Kanun çalmayı çok istedim. Türkiye’nin en iyi kanun virtiözlerinden birinin kanununu satın almıştım. Ama öğrenmeye vakit olmadı. Müzik ve sporda iyi olsam da resimde felaket yeteneksizim. Herhalde şu hayatta resimden kalmamak için özel ders alan tek talebe bendim.
Eşim de o konuda çok iyidir. Ebru resim yaptığında “Bizim ev Asmalı Konak gibi oldu” diyorum. Lise yıllarımda babamın kütüphanesinden kitap araklamaya bayılırdım. Önce ‘Aşk Üç Harftir’ adlı bir kitabı merak edip okudum. Sonra siyasilere geçtim. Adnan Menderes’le ilgili yazılmış neredeyse her kitabı okumuşumdur. Şimdilerde İskender Pala’nın tarih romanlarını beğeniyle okuyorum.
GÖNÜL YARASI AĞLATTI
Şimdiye kadar sizi en çok etkileyen film hangisiydi?
Şener Şen ve Meltem Cumbul’un birlikte oynadığı ‘Gönül Yarası’ filmini unutamam. Festival jürisi de benimle aynı salonda filmi seyrediyordu. Bittiğinde iki göz iki çeşme ağladığımı görmesinler diye 15 dakika yerimden kıpırdamadım. Sonra kalkıp salondan çıkarken jüri üyesi Hülya Koçyiğit’i gördüm. “Kalkamadım yerimden” dedim. “Sus sus biz de aynıyız” diye yanıt verdi.