MAVİNİN DERİNLİĞİ DAMLALARIN SAFLIĞI

SANATIN çeşitli olanaklarını ustalıkla bir araya getiren ünlü fotoğraf sanatçısı ve heykeltraş Metin Tütün, fotoğraflarında insan bedeninin ışık ve gölgeyle dansını çerçevelerken, heykellerinde bu deneyimi çamur ve taşla sürdürüyor. Son çalışmalarında modellerini ışıkla yıkama tekniğiyle mavileştiren sanatçı, heykellerinde de mavi bir dünyaya kapı aralıyor. ‘Gölgeler Çekildiğinde’ ve ‘The Blues’ isimli kişisel sergilerini Contemporary İstanbul ve ArtAnkara’ya taşıyan Tütün, Paris’te Carrousel Du Louvre ‘da gerçekleştirilen Fotofever’a bir fotoğraf ve heykeliyle katıldı. Bazı fotoğrafları geçtiğimiz yıl Los Angeles Nude Art LA’de sergilendi. Kaliforniya’da, ‘2019 yılında bilinmesi gereken 16 sanatçısı’ arasında yer alan Metin Tütün, fotoğraf tutkusuyla başlayıp heykellerle devam eden sanat kariyerini Hürriyet’e anlattı.

Heykel ve fotoğrafı aynı formlar üzerinde buluşturma fikri sizde nasıl başladı?
Eskiden beri fotoğrafla ilgiliydim. Heykeli de Azerbaycan’da öğrendim. 2014’te ilk sergim açıldı. Tamamen bronz heykeller ve fotoğraflardan oluşuyordu. Gölgeler Çekildiğinde adlı bu sergide, ışık ve gölge ahengini öne çıkarmaya çalıştım. O sergiyle Contemporary İstanbul’a katıldım. Selçuk Üniversitesi Heykel Bölümü’nde görevli Anar Eğin’le tanıştım. Kendisi çok başarılı bir heykeltraş. Benim bir heykelimi gördü ve birlikte çalışmak istediğini söyledi. Bir süre onunla çalıştıktan sonra Amerika’da eğitim aldım. Daha sonra Denizli’de yontma işçiliğini öğrendim. Sanat ve zanaati bir araya getirince ortaya enteresan işler çıkmaya başladı. Bu sayede uluslararası mecralarda ses getiren işler ortaya çıkmaya başladı.

Sanat çevreleriyle buluşma vesilesiyle geldiğiniz Antalya ile ilgili izlenimlerinizi alabilir miyiz?
En derin mavileri özünde barındıran Antalya sanata ilham veren bir şehir. Eserlerime gösterilen yoğun ilginin yanında baharda burada bulunmanın özel bir keyfi var.

Hem fotoğraflarınızda, hem de heykellerinizde maviler öne çıkıyor. Bir anlamı var mı?
Yeni konseptimde su damlaları ve mavi var. Özgürlükten umuda pek çok çağrışımı bünyesinde barındıran mavi en sevdiğim renk. Blues en sevdiğim müzik. Mavi en düşük dalga boyu olan renktir aslında. O yüzden gökyüzü, deniz mavidir. Bu eşsiz renk, sanatla birleşince de son derece etkileyici görünüyor.

Sergilerde ilginç olaylar yaşıyor musunuz?
Heykellerde kullandığım melzeme cam gibi görünse de polyesterdir. Eserlerim Louvre’da sergilenirken Chicago’dan ünlü bir cam ustası geldi. Onun bile heykelleri camdan yaptığımı sanarak “Nasıl bir cam kullanıyorsunuz?” demesi beni çok şaşırtmıştı. Başka bir sergimde görme engelli bir gencin eserlerimi anlamak için dokunmak istediğini söylemesi de beni de etkilemişti. Hayatımın en güzel anlarından biri oldu. İnsan sadece bunun için bile sanat yapabilir.

‘AYNA’ EN DERİNE IŞIK TUTACAK
Sırada yeni bir çalışma var mı?
Yeni projem ‘Ayna’ aslında bütün kadınların kendilerini güzel görebileceklerini ortaya koyan bir çalışma. Estetikle ilgili genel geçer değer yargılarını yıkacak bir çalışma olacak. Kadınlar bazen önyargılı yaklaşımdan etkilenip endişeye kapılabiliyorlar. Oysa ki ne olursa olsun eğer kadın kendine güveniyorsa muhakkak güzel de görünüyordur.