Güncelleme Tarihi:
ÇOCUKKEN adım attığı müzik dünyasında şimdi ‘Küba’nın dahi çocuğu’ diye anılan Roberto Fonseca, Antalya’da düzenlenen Akra Caz Festivali’nde verdiği konserle müzikseverlerin hafızalarına unutulmaz bir iz bıraktı. Kendine has müzikal yorumunun yanı sıra solo ve sahnedeki diğer enstrümanlarla birlikte yaptığı doğaçlamalarıyla da dikkat çeken ünlü caz piyanisti, samimi bir sohbet sırasında Antalya’dan ilhamla ortaya çıkan bestesini, ney çalmaya olan tutkusunu ve Antalya izlenimlerini Hürriyet’e anlattı.
Antalya’da verdiğiniz konser oldukça yoğun ilginin olduğu bir atmosferde geçti. Sadece festivale katılanlar değil, balkonlarda da sahnedeki performansınızı izleyenlerin olduğu dikkat çekti. Sizin konserle ve izleyiciyle ilgili izlenimleriniz nasıl?
Türkiye’ye gelmeyi her zaman çok seviyorum. Çok sıcak, katılımcı, coşkulu bir dinleyici kitlesi var. İzleyici bizim performanslarımızın çok önemli bir parçası. Onlardan aldığımız enerjiyle motive oluyoruz. İzleyici iyiyse konserin performansı da çok iyi oluyor. Benim için çok keyifli bir akşamdı. Yeşilin ve mavinin buluştuğu olağanüstü bir atmosferde, harika bir yaz akşamıydı. Buna vesile olan Akra Caz Festivali ekibine çok teşekkür ediyorum. Müzik festivallerinin yeni şehirlerde, yeni mecralarda çoğalmasına çok seviniyorum. Festivalin uzun yıllar devam etmesini umuyorum.
Antalya’ya ilk gelişiniz. Kenti ve insanlarını nasıl buldunuz? Gezip görme, kültürü biraz tanıma fırsatınız oldu mu? Havana’yla benzerlikler hissettiniz mi?
Antalya’yı çok sevdim. Doğası, havası muhteşem. Daha geniş bir zamanda tadını çıkarmak üzere tekrar gelmek istiyorum. Şehirden o kadar etkilendim ki konserden önceki gece aklıma bazı melodiler üşüştü. Sabah müzisyen arkadaşlarımla hemen bir prova aldık ve orada bir anda aklıma gelen bu besteyi konserin sonunda Antalyalı dinleyicilere armağan ettik.
“Müziğimin beni tanımayan insanlara ulaşmasını istiyorum” diyerek verdiğiniz konserlerle dünyayı geziyorsunuz. Farklı kültürlere ve müzik zevklerine sahip ülkelere Havana müziğini dinletiyorsunuz. Bu yolculukta neler yaşıyorsunuz?
İnsanların müziğinizden keyif aldığını görmek kelimelerle tarif edemeyeceğim kadar olağanüstü bir his. Her performans o ana özel oluyor. Yeni dinleyicilerle tanışmak, farklı kültürler tanımak bu işin belki de en güzel artısı. Bu turneler, konserler sırasında yaşadığım duygular, deneyimler müziğime, bestelerime de yansıyor. Akra Caz Festivali, az rastlanır bir deneyimdi. Ondan önce Türkiye’de de çok sevilen, Buena Vista Social Club’un efsanevi solisti Omara Portuondo ile Güney Kore’de harika bir anımız oldu. Seyirci onu öylesine sıcak karşıladı ki o anı ömrümün sonuna kadar unutmayacağıma eminim.
Türkiye’de sevdiğiniz, dinlediğiniz sanatçılar var mı?
Türk müziğini çok seviyorum, enstrüman olarak “ney” çok seviyorum, çalabilmeyi öğrenmeyi çok isterdim. Elbette çok kıymetli müzisyenler de var… Gelecek dönemde ortak projeler olabilir.