Güncelleme Tarihi:
ANTALYA’nın gözde ilçelerinden biri Korkuteli. Her ne kadar denizle bağı olmasa da yaylanın parlayan yıldızı. 965 bin dönüm tarım alanıyla Antalya’nın en çok tarım toprağına sahip ilçesi. Yüzölçümünün yaklaşık yüzde 40’ını tarım alanları oluşturuyor, nüfusunun ise yaklaşık yüzde 40’ı tarımsal üretimin içinde. Yılda yaklaşık 750 bin ton bitkisel üretim yapılıyor. Bölgenin meyve ambarı olarak anılan Korkuteli’de yılda yaklaşık 300 bin ton meyve üretiliyor.
ÖNCE SUSUZLUK ŞİMDİ MADEN OCAĞI
Korkuteli’nin üzerinde şimdilerde karabulut dolaşıyor. Son dönemde susuzlukla imtihan olan Korkuteli’nin Dereköy ve civarı mahalleler kömür ocağı tehdidi altında. “Sulu tarımın cenneti” olarak adlandırılan alan bölgenin en verimli yeri. 50 bine yakın hayvanın bulunduğu, 20 bin dönüm meyve alanının olduğu, 30 bin dönümü aşkın kuru tarımın yapıldığı, ardıçların bulunduğu ve sit alanı olan Dereköy, Sülekler ve Varsak yaylasını kapsayan bölge “kömür ocağı sınavı”ndan geçiyor. Bölge halkı ya su kaynağının dibine açılmak istenen kömür ocağına karşı verdiği mücadeleyi kazanıp toprağına, tarımına, ekmeğine sahip çıkacak ya da kaderine boyun eğip tüm varlığından vazgeçecek…
Kömür madeni işletmecisi yıllardır bölgeye maden ocağı açmak için girişimde bulunuyor. Maden ocağı işletmesinin ilk ruhsat talebi “tarım ve su alanı” olduğu gerekçesiyle Toprak Koruma Kurulu tarafından reddedildi. Pes etmeyen maden ocağı işletmesi alanı revize ederek tekrar talepte bulundu, bunun üzerine Toprak Koruma Kurulu bölgenin tarım alanı olmadığına karar verdi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ise maden ocağı açılması için “çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’ kararı verince alanın durumu köylüler tarafından mahkemeye taşındı. Bölge halkı, bahçelerinin, tarlalarının yanı başında, su kaynağının üzerinde, sit alanı olan yaşam alanlarında kömür madeni istemediğini belirterek direniyor.
BU OCAK TARIMI BİTİRİR
Geçimini meyvecilik, hayvancılık ve kuru tarımdan sağlayan bölge halkı, kömür madeninin açılmasıyla “aç” kalacağını düşünüyor. Evet yanlış anlamadınız “aç” kalacağını… Çünkü bölgede yaşayan halkın başka gelir kapısı yok. Verimli topraklarda armut, elma, kayısı, vişne, kiraz gibi meyveler ile buğday, arpa, nohut gibi hububat çeşitleri yetişiyor, yetişen meyveler ise ihracata gidiyor. Toprakları kömür karasına bulanırsa köylü bu ürünleri nasıl üretecek, kime satacak? Su kaynakları zarar gören Korkuteli, ‘meyve ambarı’ olma vasfını yitirecek. Bizler ise iklim değişikliğini, kuraklığı, susuzluğu konuştuğumuz böyle bir dönemde bir su kaynağından daha olacağız. Ayrıca bölgenin tarihine ışık tutan arkeolojik kalıntılar yok olacak.
BÖRTÜ BÖCEK TEHDİT ALTINDA
Korkuteli’ni besleyen su kaynaklarından biri o bölgede. Bölge halkı açılacak madenin su kaynaklarını kirleteceği, maden çıkarılırken ortaya çıkan tozun hayvanlarını hastalandıracağı, bitkisel üretimi bitireceği kaygısını taşıyor. Yerleşim yerlerinin hemen dibinde olan maden ocağına en uzak ev 200 metre. Bölgede 2 kilometrelik alanda 2 bin 500 civarında ev bulunuyor, maden açılırsa bu evlerde yaşayanlar da kömür soluyacak.
Dereköy Sulama Kooperatifi Birliği Başkanı Erdal Çetin, alanın meyve bahçelerinin merkezi olduğu kadar Korkuteli’nin su havzası üzerinde bulunduğunu söylüyor. Çetin, kirlenen suyun sadece Dereköy’ün tarımını değil çevredeki tüm köylerin tarımını etkileyeceğine dikkat çekiyor. “Derenin göbeğinde maden aramak istiyorlar” diyen Çetin, “Menevşeli Deresi’nde bir taşkın olsa, maden göçer, işçiler yaşamını yitirir, olan işçilere olur. Yazık değil mi, bu kadar cana, mala kast etmek doğru mu?” diye sorguluyor yapılmak istenen çalışmayı.
BİLİRKİŞİ DE “TARIMA ZARAR VERİR” DEDİ
Köylülerin ÇED gerekli değildir kararın iptali istemiyle 2021 yılında 3. İdare Mahkemesi’ne açtığı davada mahkeme, bilirkişi görevlendirmişti. Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Tarım ve Orman Müdürlüğü, DSİ, müze, gibi birçok kurumdan yetkilinin bulunduğu bilirkişi heyeti, bölgenin kaderini belirleyecek raporu hazırladı. Bilirkişi raporunda, talep edilen “alanın tarım arazisi olduğu, sulu tarım yapıldığı, sahada madencilik çalışmaları başlandığı takdirde tarım alanlarının zarar göreceği” yazıldı.
Raporda ayrıca 1. ve 3. derece sit alanı olarak belirlenen parsellerin maden sahası depolama alanı olarak belirlenen alanın ortasında kaldığı belirtildi. Raporda, “Proje tanıtım dosyasında mevcut yeraltı sularını korumaya yönelik tedbirlere rastlanılmamıştır” ifadesi yer alıyor. Sadece bu tespit bile alanda maden ocağının tehlikesini göz önüne seriyor. Yine bilirkişi raporundan kömür kalitesiyle ilgili laboratuvar analizinin olmadığını da öğreniyoruz. Tabii bu konuda son karar mahkemenin…
Köylülerin avukatı Tuncay Koç, ÇED gerekli değildir kararına karşı açtıkları davanın duruşmasının 16 Şubat’ta görüleceğini, bilirkişi raporu doğrultusunda karar beklediklerini söylerken, Toprak Koruma Kurulu’nun kararı için açtıkları davanın da devam ettiğini, 27 Ocak’ta bilirkişi heyetinin keşif yapacağını belirtiyor. Koç, bölgenin kaderini belirleyecek mahkeme kararının ise halktan yana olacağından ise emin.
DOĞAYLA İNATLAŞMANIN BEDELİ AĞIR OLUYOR
Hep söylüyorum, doğayla inatlaşmanın kimseye bir faydası yok. İnatlaşırsak bedelini ağır ödüyoruz hem de çokkk. Buradan maden ocağı işletme sahiplerine sesleniyorum. Zaten zor günlerden geçen tarımı bir de siz yormayın. Bölgenin betini bereketini kaçıracak en ufak bir girişimden kaçının. Tabii ki ihtiyaç doğrultusunda kömür çıkarmak ve bundan para kazanmak hakkınız ama bir düşünün attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değiyor mu?