Güncelleme Tarihi:
ANTALYA Kaleiçi’nde 1990’lı yılların ikinci yarısında kurulan Suna-İnan Kıraç Müzesi ve Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin (AKMED) içinde yer aldığı tarih adası otel olarak da hizmet vermeye başladı. Müzeye dönüştürülen konak ve bahçesinde yer alan Aya Yorgi Kilisesi, konaklamak için gelen ziyaretçileri bir zaman yolculuğuna çıkartıyor. 2003 yılında başlayan ve 15 yıl süren kazılarla ortaya çıkartılan 3.5 metrede yüksekliğindeki 6 ayrı tarih katmanını görme, o dönem yaşayışını soluma imkânı bulan ziyaretçiler, kültürle harmanlanmış bir tatil yaşıyor. Kaleiçi’nde otel-müze konseptinin hayata geçirildiği Ruin Adalia Oteli’nin İşletme Müdürü Bahtiyar Aydın, dünden bugüne uzanan projeyi Hürriyet’e anlattı.
Kaleiçi’nde bir ‘otel-müze’ projesi nasıl hayata geçirildi?
Bu yatırımın gerçekleşme nedeni Suna ve İnan Kıraç. Önemli bir eğitim yatırımı olan Teknolojik Eğitimi Geliştirme Vakfı (TEGEV) Okulu’nda dar gelirli ailelerin çocukları müzik, sanat ve yabancı dille tanışıyor. Kütüphanesinde 28 binin üzerinde kitap, 120 kişilik bir toplantı salonu, sergi salonu ve arşivinde tarihe ışık tutan çok önemli eserlerin yer aldığı AKMED, aylık seminer programları kapsamında da her ay üniversite profesörlerini ve yabancı akademisyenleri ağırlıyor. Ortodokslar için önemli bir kilise olan Aya Yorgi Kilisesi ve müze bölümünde İstanbul’daki Pera Müzesi’yle dönüşümlü sergiler yapılıyor. Rum Patriği Antalya’ya her gelişinde bu kiliseyi ziyaret ediyor. Burada aylar süren araştırmaların sonuçları uluslararası dergilerde yayınlanıyor. Koç Üniversitesi’ne bağlı bu merkez, Antalya ve ülkemiz için büyük bir değer.
Suna-İnan Kıraç Müzesi ve AKMED’i otel konseptiyle buluşturma düşüncesi nasıl oluştu?
Antalya’da her şey dahil oteller, deniz, kum ve güneş algısının dışında bir şey sunuyoruz burada insanlara. Antalya’da klasik tatilin her unsuru var, ama bizim bir tarihimiz var. Bu yönümüzü güçlü bir sunumla ortaya koyuyoruz. Burada yaptığımız bir bakıma kültür elçiliği. Acentelerin turist gezileri için planladığı şehir turlarında burası muhakkak yer alıyor. Antalya’nın simgesi olmuş Hadrian Kapısı’nın devam yolu bu bloğun altından geçiyor ve Hıdırlık Kulesi’ne kadar devam ediyor. Burada yerin 3.5 metre altındaki tarih şu anda ilmek ilmek yapılan titiz çalışmalarla açığa çıkarıldı ve burada sergilenmeye başlandı. Antik çağlarda Kaleiçi’nden Doğu Garajı ve Perge’ye uzanan yaşayışın kalıntıları, tekerlek izlerine kadar burada gün yüzüne çıktı.
Bu konsept Kaleiçi’ne ne kazandırıyor?
Burada canlı bir hayat var. Sokaklarda yoğun kaynaklı oluşan kirliliğin önüne geçmek için de büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Kaleiçi bize bırakılmış çok değerli bir miras. Onu evimiz gibi koruyoruz. Gece görevlilerimiz sadece tesisimizin içini değil Kaleiçi sokaklarını da yıkayıp süpürüyorlar. Bu tarihi Kaleiçi evlerinin duvarlarındaki her şey kalem işi. İnce ince kalemle işleniyor bu motifler yapılara. Sabah bir uyanıyoruz, tescilli Osmanlı evindeki kalem işinin üzerine spreyle yazılar yazılmış, sokağın bir köşesi tuvalet olarak kullanılmış. Sahip olduğumuz hazineyi maalesef layıkıyla koruyamıyoruz. Herkes kendi bulunduğu çevreyi temiz tutsa bu antik şehir bütün güzelliğiyle gelecek nesillere miras kalır. Biz bu düşünceyle hareket ediyoruz. Kaleiçi için bir şeyler yapmalıyız. Bu kadar çok otelin olduğu Akdeniz Bölgesi’nde her bir turist Kaleiçi’ne geliyorsa demek ki biz önemli bir noktadayız. Elimizdeki mirasa en iyi şekilde sahip çıkmamız gerekiyor.
Müze-otelin kültürel altyapısı nasıl oluştu? Bu noktaya nasıl gelindi?
Kaleiçi’nde ilk proje 2003’te başladı. Kazı süreci 2018’in sonuna doğru bitti. Bu alanın tamamının üstü açıktı. Kaleiçi’nin tam ortasında oldukça geniş bir alanda yapılan kazılarda insanlık tarihine ışık tutacak çok önemli kalıntılar gün yüzüne çıkarıldı. İlk girişte kuyunun yanında bir aslan pençesi vardı. Bölgedeki kazılarda, Roma dönemine ait bu eserden 4 tane çıktı. Onlar ‘masa dengede dursun’ diye ayaklarının altına konurmuş. İnsan, o dönemden bugüne kalmış eserlerin kusursuzluğuna hayret ediyor. Kazılarda çıkarılan eserler, Bergama Kralı Attalos’un dönemiyle başlıyor. Roma İmparatorluğu, kendi içerisinde ‘Yakın Roma’ ve ‘Roma’ diye ikiye ayrılıyor. Sonra üzerine Bizans dönemi geliyor. Kazılarda çıkan eserlerin ışığında burada yaşayan 4’üncü medeniyet Osmanlı. Burada medeniyetlerin yanı sıra yaşayan Selçuklu ve diğer Türk Beylikleri de var. Osmanlı medeniyetinden sonra bölgede Cumhuriyet dönemi eserleri de mevcut. Böylece Kaleiçi’nde kazılarla katman katman 3.5 metrede yükselen 6 ayrı yaşayışı bir arada görme ve dünyaya gösterebilme şansına sahip olduk.
Turistler bu otelde nasıl bir atmosfer yaşıyor?
Kültür ve Turizm Bakanlığı bazı eserlerin yerinde, Kaleiçi’ndeki kendi tarihi dokusunda kalıp sergilenmesine onay verdi. Tarihçe ve bilgilendirme panoları, kazılar sırasında üniversitelerden gelen bilim insanları tarafından hazırlandı. Böylece tarihi Kaleiçi’ne ait hafızamızdaki resim, tıpkı bir yapbozun parçaları gibi birleşti. Bu sayede bölgenin hikâyesi de belirginleşti. Kral Attalos’un 82 parası ve eşyalarını Antalya Müzesi aldı. Arkeoloji Müzesi de bizden toplam 76 tane iskelet alıp karbon testine gönderdi. Buradaki çok katmanlı yapıyı, tarih yolcuğuna çıkardığımız turistlere rehberlik ederken keyifle anlatıyoruz. Bu tarihi atmosferi yaşamak isteyenler, A Blok’un altından içeri girip hiç hava ile temas etmeden geziyi tamamlayıp tekrar gün ışığına çıkıyorlar. Önce işlemeli sütunlar geliyor, az ileride Roma dönemine ait mozaikler başlıyor, sonra Bizanslıları mozaikleri kırıp yaptığı mezarlar karşımıza geliyor.
5 MEDENİYET GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Horoz motifleri ve narenciye kokusunun hakim olduğu otel, tarihi Antalya’nın orijinal görüntüsünün resmedildiği, İnan Kıraç’ın koleksiyona ait gravürler süslüyor. Tesis, Anadolu motiflerinin ve ahşap işlemelerinin buluştuğu 3 tescilli Osmanlı Evi, tescilli beyaz bir Rum Evi ve aynı konsepte hazırlanmış ahşap bir Kaleiçi evi olmak üzere 5 ayrı yapıdan oluşuyor. Başlangıçta tescilli yapılar restore edilerek bir turizm tesisine dönüştürmek maksadıyla temele ilk kazma vurulduğunda aşağıdaki binlerce yıllık tarih ortaya çıkmış. Tarihe ve müzeciliğe olan büyük katkılarıyla tanınan Suna ve İnan Kıraç, bu gelişme üzerine çok daha kapsamlı bir mirası gelecek nesillere aktarma yolunda ilk adımı atmış. Böylece bölgede başlayan kazılarla birlikte tescilli yapıların her birinin orijinaline uygun restorasyonu da yapılmış. Otelin hem üstünde hem de altında, Antalya Anıtlar Kurulu, Muratpaşa Belediyesi, Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) ve Arkeoloji Müzesi’nin kontrolünde tam 17 sene süren titiz çalışmalarla 5 medeniyetin tarihi gün yüzüne çıkarılmış.