Güncelleme Tarihi:
“Yeni yıl yenilikler getirsin” denir hep...
Aslında her gün yeni.
Her doğum ile her şey yeni... Tekrara düştüğünüzü sansanız da, her gün bir yeniliktir.
Yenilenmenin en kolay ve muazzam yolu, çocuklarla, yeni nesil ile birlikte olmak. Kimi zaman duymayı unuttuğunuz heyecan, çoğu zaman gülmeyi unuttuğunuz gülünç şeyler... İçinde bulunduğunuz ortama ve duruma yönelik doğru ve bir o kadar da ilginç tespitler.
Peki, bizler ne kadar hazırız?
Bu çocukları ne kadar anlayabiliyoruz?
Bu çocukların gelecek planlarını ne kadar özümseyebiliyoruz?
Ne olursa olsun, rahatlık onlar için ön planda. Sıkıya gelemiyorlar. Giyim, kuşam konusunda kimseyi taktıkları yok. Neyin içinde mutlu iseler onu giyiyorlar, öyle süslü olsun vs. dertleri de yok.
Müthiş bir hayvan sevgisi var ve bu sevgileri o kadar büyük ki, çevrelerine de bu sevgiyi yayarak ilerliyorlar.
Hizmet almayı da vermeyi de, bunların tümünün değerini de iyi biliyorlar.
Sonra, doğdukları ve yaşadıkları yere vefaları oldukça yüksek.
Tarihe saygılı ve tarihi koruma konusunda oldukça bilinçliler. Çevre ise onların kırmızı çizgisi. Havayı nasıl kirletmeyiz, neden kirletmemeliyiz, su neden değerli? Bir sorun da, anlatsınlar...
Yenilikler getirsin diye, her yeni yıldan medet ummak yerine, çocuklarımızı, gençlerimizi ama henüz deliliğini kaybetmemiş gençlerimizi izleyin, dinleyin lütfen. Onların ayak izini takip edin, hep onlar sizinkini edecek değil ya (!)
Zaten hiç de iyi olmayan bir miras bırakıyoruz. Arabadan eline ne geçerse otoyola atan, girdiği temiz tuvaleti pislikten girilemeyecek halde bırakan, yaşadığı evin, çalıştığı iş yerinin kapısının önünü temizlemeyen bir ırkız :( Günlerce kapıda dikilen bir güvenlik görevlisine, “Şu yerdeki çöpleri toplayıverseniz dersin”; çoğunlukla cevabı; “Temizlik görevlisine ileteyim alsın” olur. Eğilip almak ise zül gelir adeta. Direk gibi duruyorsun bütün gün, ne olur eğilip alıversen... Yok, ağaç yaş iken eğilir, eğen olmadıysa, geçmiş olsun.
Bazı anneler görüyorum, çocuğunun önünde çöpü yere atıyor. Şimdi bu anadan çocuğuna çevre eğitimi vermesini bekleyemeyiz! Çöpü yere attığında, anasını uyaran ve utandıran çocuklar gördüm ve o çocuklar bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Otokontrol denilen şey şikâyet değildir, ispiyonculuk hiç değildir. Bizim toplumda, maalesef böyle algılanıyor. Toplum polisleri olmalı ama öyle “fahri müfettiş” gibi afilli görünen isimlerle insanların egolarını beslemek olmamalı amaç.
Tabiri caizse, “cin” gibi çocuklar yetişiyor. Ben diyeyim de, “kendi kendilerine” çok daha iyi yetişiyorlar. Bir de, hamur iyiyse... Muhteşem oluyorlar. Öyle, varlıkmış yoklukmuş pek dertleri değil.
Bir şekil yaşarım, kendime yeterimciler geliyor!
Açılın! Bir şekil, yaşarım, kendime yeterimciler geliyor! Karbon ayak izi nedir bilen, öyle kelime anlamını değil; ne işe yaradığını, nasıl sıfırlanacağını dert edinen bir nesil, bu nesil. Anlayacağınız, işimiz hem zor hem güzel. Bundan on yıl önce “inovasyon” denildiğinde, anlatmakta zorlanırken, bu çocuklar neredeyse, “baba”, “anne” dedikten hemen sonra, “inovasyon” demeye başlıyor.
Yenilik deyince gelenek unutulmuyor, elbette! Benim köklerim ne? Tarihimiz, yakın çevremiz... Nedir? Kimdir? Incık,cıncık ediyorlar. Elbette, bilgiye kolay erişim çok etkili. Bir tuşla, her şey önlerinde. Öyle bizim gibi ansiklopedi kuponu biriktirmiyor bu nesil.
Çevre bilinci dersi şart.
Kendimizi de yabana atmayalım ama “gerçekten“ çok ama çok inovatifler.
Ve eğitim sistemi de arada “hata” verebiliyor çünkü hala ezber hala güncel olmayan bir müfredat var.
Açın bu çocukların önünü, bol projeli, bol gezmeli, görmeli, deneyimlemeli dersler yapın. Öncelikle, “çevre eğitimi”ni zorunlu ders yapın, lütfen ama lütfen.
Sevgiyle kalın.