Güncelleme Tarihi:
ŞİMDİLERDE zevk aldığım şeylerden, bundan en fazla üç yıl önce zevk almadığımı ya da nasıl şeyler olduğu konusunda belki de fikir sahibi bile olmadığımı fark ediyor ve tebessüm ediyorum. Zevkler, oturulan kalkılan insanlar, yenen yemekler, o yemeklerden aldığın tat, haz; hepsi bir farklı oluyor gün geçtikçe. Dinlediğin müzik, güneşe bakışın, yağmura verdiğin tepki... Kısacası hayata dair bir çok şey seni alıp farklı semalara çıkartıyor. Neden mi böyle oluyor? Olgunlaşıyoruz da ondan.
Saçının rengi, modeli, yüzünde çıkan bir sivilce ne değerlidir; yirmili yaşlarda. Otuzlarda, o sivilcenin kötülüğü veya da duruşu seni ilgilendirmemeye, hatta onunla ilgilenecek vakti bulamamaya bile başlayabiliyorsun. Sonra, çevrendekiler de senin görünüşünden çok kafanın içine, ağzından çıkacağa bakmaya başlıyor. Yirmilerde çevre ne der ağırlıklı giyinirken; otuzlardan sonra kendin için giyinmeye başlıyorsun. Bu emareler, kimimizde otuzlarda, kimimizde kırklarda olabilir. Sonra, çok kızdığın bir olaya ya da insana; yıllar sonra kahkaha ile gülüp geçiyorsun ya işte en dikkate değer olanı da bu. Küslük bilmez oluveriyorsun; o selam vermemiş mi ben vereyim; o selam almamış mı, görmemiştir demeye başladıysan; bak işte o zaman olgunlaşma süreci başlamış demektir.
Hala, küçük şeyleri takan kocaman insanlar vardır etrafımızda; yaşı ilerlemekte olan fakat önde mi oturdum, geride mi oturdum; bana mı önce selam verildi, yanımdakine mi diye irdeleyen, olayları ıncık cıncık ederek sorgulayanlar...
Sonra, tahammül seviyenizin artmış olması sizi endişelendirir zaman zaman; acaba duygularım mı azalıyor? diye. “Acaba, neden eskisi kadar çok sevinmedim ya da üzülmedim; bundan beş yıl önce çok sevindiğim ya da üzüldüğüm bu olaya?” diye aklınızdan geçtiği oldu mu? Ya da, neden şaşırmaz, az şaşırır olduğunuzu düşündünüz mü?
EN ÇOK FEYİZ; DOĞADA
Beni her zaman en iyi şaşırtan, doğa oldu şu yaşıma kadar. İnsanların, doğaya karşı vefasız davranışları karşılığında onun yine de vefalı bir şekilde, insanlığı beslemesi, koruması, kucaklaması... Doğa, karşılıksız seviyor biz insanlığı. Ama karşılıksız seviyor, ne yapsak kabul ediyor diye de dengesizce, hoyratça kullanımlarda bulunarak onu çileden çıkartıyoruz. Doğa çok cömert, hem de çok. İnsanların da doğa gibi olanları var, yok değil. Gerçek sevgiyi, ilgiyi bulunca bunamamak gerek; değer vermek ve almak gerek.
Hayatın da, insanın da tadına vararak yaşamak lazım.
TADINA VARMAK
Ben, bunu matematikte bir sayının “karekök”ünü almaya benzetiyorum. Bakarsınız bir sayıdır; inersiniz derine başka başka sayılar çıkar karşınıza. Aslında özü aynıdır ama görüntü bir hayli değişiktir. Sanırım, yıllar bize hayatın karekökünü almayı öğretiyor; tadına varmayı öğretiyor. Bunu yapamayan bedenler ise sadece yaşlanıyor ve yaşlandıkça da kendine suni bir saygınlık yaratmaya çalışıyor. Eee, sormazlar mı; olmayınca akıl, ne yapsın sakal? diye. Bir daha ki yazıma kadar, çoğumuzun ‘aman bi gitsin’ dediği, 2021’i geride bırakmış olacağız. ‘Bi gelsin’ diyeni çok duyuyorum, 2022 ile ilgili. Tek diyeceğim şu olur sorsalar; ‘gelen gideni aratmasın!’.
Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın.