Güneş satarak marka olunmaz

Güncelleme Tarihi:

Güneş satarak marka olunmaz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2016 12:20

ÜNLÜ İŞ ADAMI İNAN KIRAÇ HÜRRİYET’İN PAZAR KONUĞU OLDU

Haberin Devamı

 

Bilge adam İnan Kıraç

HÜRRİYET ailesi olarak özellikle siyasi gündeme yön veren Pazar sohbetlerimizin bu haftaki konuğu çok farklı bir kişi. İş ve spor dünyasının duayeni. Onu, sadece Türkiye değil, dünya tanıyor. Koç Holding’in zirvesine kadar yükselen, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden olan Galatasaray’ın efsane ismi.

Sadece iş ve spor dünyasındaki başarısıyla değil, aile yaşantısıyla da Türkiye’nin unutulmaz, örnek isimleri arasında. 47 yıllık eşi Suna Kıraç’tan söz açıldığında gözlerindeki ışıltıdan o büyük sevginin, aşkın rengini farketmeniz zor olmuyor. 80 yaşında. Ama 18 yaşındaki bir genç gibi hala heyecanlı, hala dinamik. Zihninde yaşanan her anımsama yüzüne gülümseme olarak yansıyor. Hatırladıkça heyecanlanıyor, heyecanlandıkça da anlatıyor.

TÜRKİYE İÇİN ADANAN BİR HAYAT

Haberin Devamı

Evet, Kaleiçi’ndeki muhteşem güzellikteki evinin kapılarını röportaj için sadece Hürriyet ailesine açan İnan Kıraç’tan söz ediyorum. Bu söyleşide Ormak A.Ş ile başlayıp Koç Holding’in zirvesine uzanan başarı hikâyesini, Galatasaray Eğitim Vakfı, Türk Eğitim Gönüllüleri, Darülaceze gibi önemli kuruluşlara adanan bir hayatı dinleyeceksiniz.

Son derece sıcakkanlı, babacan kısacası bilge bir adam İnan Kıraç. Türk gençlerinden, eğitimden bahsedince gözleri ışıldıyor. Güveniyor gençlerimize. En ağır yarası ise turizm. Sektör temsilcilerini eleştiriyor ama anlıyor da. “Kum, güneş, deniz satmakla marka olunmaz” derken üzüntüsü yüzüne vuruyor. Ülkemiz için, turizm için Antalya için, spor camiası için mesajlar veriyor.

EN HASSAS İKİ NOKTASI

Bir vazgeçilmezi de Kaleiçi. Vali’ye, Büyükşehir Belediye Başkanı’na sesleniyor, “Kaleiçi’ne sahip çıkın” diye. Galatasaray’ı da unutmuyor tabi. Daha çok ilgi istiyor Galatasaray’a. Diğer takımlara çağrı yapıyor; gelin birlik olalım, diyor.

“Bilge adam” İnan Kıraç ile yaptığımız söyleşiyi eminim sizde zevkle okuyacaksınız.

Güneş satarak marka olunmaz

 

Haberin Devamı

İşte o röportaj...

  “Antalya’yı yönetenler birleşsin. Sadece güneş, deniz, kum satarak marka olunmaz. Kaleiçi’ni doğru planlasınlar. Bu sokaklarda sanata yer verilsin. Türkiye’nin en iyi markaları burada olsun.”

 Antalya’nın kalbi niteliğindeki Kaleiçi’nde bulunan muhteşem güzellikteki evinizle başlayalım. Bu evi almanızın ilginç bir hikâyesi varmış.

Bu ev ailemiz için manevi açıdan çok değerli. Çünkü Antalya’ya ve Kaleiçi’ne gerçekten çok büyük önem veriyoruz. Bu ev satılığa çıktığında önce ben 1 hafta sonra da Rahmi Bey (Rahmi Koç) evi gezmiş. İkimiz de fiyat görüşmesi yaptık. Daha sonra Vehbi Bey’in (Vehbi Koç) karşısına çıkıp, ikimizde eve talip olduğumuzu, satın almak istediğimizi söyledik. Vehbi Bey ikimize de baktı ve ‘Bu evi ikinizde almıyorsunuz. Çünkü ben alıyorum’ dedi.

Haberin Devamı

Son sözü Vehbi Bey söylediyse ev size nasıl geçti?  

Suna’nın (Kıraç) Antalya’da evi yoktu. Vehbi Bey’de bunu biliyordu. Bir süre sonra bu evi Suna’ya verdi. Şimdi biz kullanıyoruz. Ama bu kentin valilerine, belediye başkanlarına her zaman bu eve yerli, yabancı misafirlerini getirebileceklerini burada ağırlayabileceklerini söylüyorum.

Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile görüşür müsünüz?

Münir Bey çok çalışkan, başladığı bir işi hemen tamamlamayı seven, başarılı bir insan. Menderes Türel’i de çok severim. Babası Koç Grubu ile çalışmalar yürütmüş bir isim. Zaman zaman birbirimizle çekişiriz de. Ayrıca Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin’i de severim. 

Haberin Devamı

TURİZMDE TUTUĞUZ

Antalya’yı, özel olarak da Kaleiçi’ni çok sevdiğinizi biliyoruz. Son süreci ele alırsak turizm sektörüne yaklaşımınız nasıl?

Turizm konularını Münir Bey’le, Menderes Bey’le zaman zaman konuşuyoruz. Antalya’yı bir marka yapma mecburiyetimiz var. Ama nedense bazı konularda tutukluğumuz, eksikliğimiz var. 6-7 ay boyunca yalnızca denizi ve güneşi satıyoruz.

Yani turizm çeşitlenmeli mi diyorsunuz?

Burası harika bir coğrafya. Fakat biz bunu kullanmasını bilmiyoruz. Vehbi Bey de bunu görmüştü. Kendisi çok enteresan bir adamdı. Türk insanını çok iyi tanıyordu. Yapılması gereken şeyleri çok iyi biliyordu.

TAKLİT BİZİ YIKIYOR

Yani neyi yanlış yapıyoruz?

Haberin Devamı

Millet olarak kopyacıyız. Birisi ayakkabı dükkânı açtıysa diğeri de hemen yanına bir başka ayakkabı dükkânı açıyor. Belek mesela öyle. Turizmciler hepsi bir yerde topladı. Bir süre sonra da ipin ucunu kaçırdılar. Bugün Belek’te golf oynamaya gelecek turist kapasitesinin 10 katı tesis yaptılar. Şimdi de birbirleri ile rekabet edip fiyat kırıyorlar.

Bu da onların zararına mı oluyor?

Evet. Fiyatın düşürülmesinin zararı, hem onları hem sektörü etkiliyor.

 Turizm sektöründeki yatak sayısını nasıl yorumluyorsunuz? Arttırılmalı mı? Kısıtlanmalı mı?

Devlet bazı şeyleri gözetlemeli. Bazı müsaadeleri ihtiyaca göre vermeli. Süleyman Demirel bu işin bileniydi. Sanayi Bakanı onun devrinde öyle bir mücadele verdi ki; Türkiye’ye yeni bir marka anlayışı getirdi. Bu sayede yan sanayiyi kurduk. Yatak sayısı bu derecede artmamalı.

Güneş satarak marka olunmaz

KALEİÇİ BOZULMASIN

Turizmdeki sorun sadece yatak kapasitelerinde mi?

Elbette hayır. Bu konu çok derin. Mesela Kaleiçi’ne bakın. Buranın boş bırakılıp bozulmasından korkuyorum. Her yer içkili mekâna dönüştürülüyor. Bu ciddi bir yanlış.

VALİYİ, BAŞKANLARI NİCE’YE GÖTÜRECEĞİM

Kaleiçi’nde içkili mekânların bulunmasına karşı mısınız? 

Ben içkili mekânlara değil, Kaleiçi’nin tamamen içkili mekânlarla boğulmasına karşıyım. Hatta bir gün valiyi, belediye başkanını, ticaret odası başkanını özel uçakla Nice’e götüreceğim. Nice’in karşısında bizim Kaleiçi’nin üçte biri kadar bir yer var. 10 sene perişan vaziyetteydi. Şimdi ise dünyanın en önemli marka restoranları, sanat merkezleri orada. Yani tüm dünyaya hitap eden bir yapı oluşmuş.

YILDA 450 MİLYON DOLAR

Bunu nasıl başarmışlar?

Belediye Başkanı bakmış dükkânlar boş. Ne gelen var ne giden. O güzelim bölge bomboş. Bütün mağazaları 3 yıllığına kiralamış. Ve içine Fransa’nın 10 marka lokantasını getirmiş. Butik otel müsaadesi vermiş. Ressamlara çok büyük bir alan ayırmış. 30’a yakın ressam bu alanda sanat icra etmeye başlamışlar. Şu anda oradaki resim atölyelerinin üretip Amerika’ya sattığı tabloların yıllık değeri 450 milyon dolar.

Yani sanatla markalaşmak çok önemli.

Tabi önemli. İllaki bir yeri baştan aşağı alkol satılan yer haline sokmayacaksınız. İşin içine sanatı, müziği, tarihi de katacaksınız. Kaleiçi’nde ressam bir kadın vardı. İyi de işler yapıyordu. Sonra 800 liraya tuttuğu dükkânın kirası bir anda 6 bin liraya çıktı.

Bir anda neden böyle bir artış oldu?

Çünkü ressamın bulunduğu dükkânı içkili bir mekân istemiş. Dükkân sahibi de 3 senelik peşin kira alıp kontrat imzalamış. Kadın tabi çıktı gitti. Alkol satışı elbette olacak. Ancak sanatı da bu sokaklardan eksik etmemeliyiz. Kaleiçi’nin çok iyi bir muhiti var. Bunu daha fazla büyütüp bozmamalıyız.

Kaleiçi’nde zaman zaman iki belediye arasında yetki tartışmaları da oluyor.

Maalesef bu konuda dikkat çekici. Buranın sahibi bir tane olmalı. Ya Büyükşehir, ya Muratpaşa. Bu ikisi olmuyorsa başka bir kamu kurumu olmalı. Kaleiçi kendi başına kalmamalı.

EXPO’NUN NE  OLACAĞI BELLİ DEĞİL

Büyük hedeflerle hayata geçirilen fakat büyük eleştiriler alan EXPO 2016 hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Olay maalesef çok yanlış bir yere gitti. Çok büyük paralar harcandı ve hala ne olacağı da belli değil. Londra’daki EXPO’yu bir hastane bahçesinde yaptılar ama iyi verim elde ettiler. 

Biz de neden aynı ilgi olmadı?

Uzağa taşıdığımız yerler maalesef Türkiye’de ilgi görmüyor.  Bazı şeyleri eksik yapıyoruz. Yunanistan’a bakın olimpiyat için harcadığı para başına bela oldu. Olimpiyat için yaptığı yatırımın yüzde 10’nu kullanabildi. İngiltere de olimpiyat yaptı ama kullanım oranı yüzde yüz.

BENİ DİNLEMEDİLER

Yetkililere bunları anlatmadınız mı?

Tabii ki anlattım. Burada çok güzel bir park var (Karaalioğlu Parkı) onun yanında da stadyum var. Ne olur burayı değerlendirelim çok güzel bir şey yapalım. Bunu yaparsanız şehre hizmet edersiniz dedim. Zaten mühim olan insanı bu şehre getirmek. Otellerimiz maalesef insanı şehirle buluşturmuyor. Turist otele geliyor, 15 gün kalıp geri dönüyor. Turisti şehirle yaşatmamız lazım. 

Bu konuda yıllardır konuşuluyor. Ancak değişen bir şey yok.

Evet doğru söylüyorsunuz. Antalya Müzesi’ne bakın. Dünya’nın hiçbir yerinde olmayan bir müze. Ama ziyaretçi sayısı 70-80 bin. Yani mühim olan şey doğru pazarlama yapmak.

DOĞRU, DÜRÜST BİR KİTAPÇIĞIMIZ BİLE YOK

Otelcilerimiz de bu konuda ciddi eleştiriler alıyor.

Geçtiğimiz günlerde Akra Barut Otel’de Antalya’yı tanıtan bir kitap buldum gözlerime inanamadım, mutlu oldum. Eksiklikleri otelcilerimize de söylüyor, 7 ay turistlere kum, güneş, deniz satıyorsunuz diyorum. Antalya’da dünyanın görmesi gereken bir servet var. Ama bunu anlatan doğru dürüst kitapçığımız bile yok. Buna görgüsüzlük mü, bilgisizlik mi diyeceğim bilmiyorum.

GALATASARAY, FENERBAHÇE,  BEŞİKTAŞ BİRLEŞMELİ

Markalaşma her sorunu çözebilecek mi?

Elbette hayır. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’a bakın. Bunlar Türkiye’nin dünya düzeyinde tanınan markaları. Her birinin 20-25 milyon taraftarı var. Ama gel gelelim ki, Galatasaray markasına son 12 senede hiçbir devlet yardımı olmamış. Hala biletlerimizde yüzde 18 KDV var. Niye bunu kaldıramıyoruz? Çünkü bir araya gelemiyoruz. 3 takım beraber hareket etse bu konuları gündeme taşısa belki bu sorunlar da çözülür.

GALATASARAY BAŞKANI OLMAYI İSTEDİM

Galatasaray Başkanı olmayı hiç düşündünüz mü?

Evet düşündüm. O zamanlar Selahattin Beyazıt’ın idare heyetindeydim. Rahmetli Abdi İpekçi ile beraber oturup konuşmuşlar ve beni başkan yapmaya karar vermişler. Selahattin ağabey ‘sen başkan olacaksın’ deyince çok hoşuma gitti. Ama Suna’dan izin almam lazım dedim. Suna’yı aradım durumu anlattım. Bana verdiği ilk cevap ‘seni boşarım’ oldu. (Gülüyor)

ANNENE, BABANA KÜFÜR MÜ ETTİRECEKSİN

Nedeni sormadınız mı?

Sordum tabi. Bana ölmüş annene, babana küfür mü ettireceksin dedi. Ayrıca o dönem TOFAŞ tutmuş dev olmuştu. Bunu hatırlatıp hem işlere hem de Galatasaray’a yetişemeyeceğimi söyledi. Son olarak da çok popüler olursan babam seni kıskanır dedi. (Gülüyor)

GALATASARAY’A 360 MİLYON DOLAR VERDİK

Böylece başkanlık macerası başlamadan bitti.

Aslında bitmedi. Çünkü o olaydan sonra Galatasaray Eğitim Vakfı’na girdim. Suna çok eğitim severdi. Bu sevgiyle Galatasaray üniversite kazandı, Galatasaray Lisesi dökük ve bitkin halinden kurtuldu. Son 35 senede Galatasaray’a sağladığımız imkân 306 milyon dolar.

BEYİN GÖÇÜ DURMALI

Okullarınızda gerçekten çok başarılı gençler yetişiyor. Gelecek nesilden umutlu musunuz?

Elbette umutluyum. Gerçekten çok başarılı çocuklarımız var. Yetenekli gençlerin ülkelerinde kalmalarını, bir takım illegal oluşumların içine girmelerini yine devlet engellemeli.

FETÖ’DEN KURTULMAK İÇİN YURT SORUNU ÇÖZÜLMELİ

İllegal oluşum derken FETÖ terör örgütüne mi vurgu yaptınız?

Bakın şöyle bir gerçek var; askeri okullara FETÖ sayesinde sokulan adamların IQ düzeyi geri olduğu için darbe girişimi Allah’tan başarısız oldu. Niye düşük IQ düzeyleri çünkü soruları çalmışlar. Devlet de beyin göçünü engellemek için, gençlerimizi FETÖ’cü ve benzeri şeylerden kurtarabilmek için önce talebenin yurt işini yüzde yüz halletmek mecburiyetinde. Ondan sonrasından ürkmüyorum. Çünkü çocuklar müspet(olumlu) ilmi internette zaten buluyor.

15 TEMMUZ GECESİ HADİSENİN  100 METRE İÇİNDEYDİM

15 Temmuz darbe girişimi gecesi neredeydiniz? Nasıl bir gece geçirdiniz?

Hadisenin 100 metre içindeydim. Suna, Marmaris Mares Oteli’nde kalıyordu. Bu otel Sayın Cumhurbaşkanımızın kaldığı otel ile bitişik. Hatta o oteli de aynı aile işletir. Ben de kızımla otelin önündeki teknenin içindeydim. Cumhurbaşkanının o otelde kaldığını da olaydan 1 gün evvel öğrendik.

ÜZERİMİZDEN ATEŞ EDİLDİ

Yani bir anlamda ölümle burun buruna geldiniz.

Evet, biz o gece ölebilirdik. Komandoları indirdikleri vakit teknemizin üzerindeki helikopterlerden ateş edilmeye başlandı. Nitekim oteldeki korumalardan ikisi de şehit düştü. Biz Cumhurbaşkanı’nın gittiğini de gördük. Havalimanındaki olayları, TRT’deki darbe bildirisinin okunmasını da teknede takip ettik. Zaten dışarı çıksak ölmüş olurduk.

O olaydan sonra neler hissetiniz?

Atatürk’ün söylediklerinin her birinin çıktığını bugün daha iyi görüyoruz. O geceden sonra Atatürk’ün ‘Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ sözleri aklıma geldi. Ve kim ne derse desin böyle olacak.

YILDIRIM FENERBAHÇE’YE HİZMET EDİYOR

Türk milleti bu travmayı atlatabilecek mi?

Bu süreçte asla bölünmememiz lazım. Her alanda birlikteliğe ihtiyaç var. Buna spor da dahil. Efendim Aziz Bey (Aziz Yıldırım) şunu söylemiş. Söylemiş olabilir ama Aziz Bey şu an Fenerbahçe’ye hizmet eden bir adam. Galatasaray’daki de öyle. Yani birlik olmalıyız. Biz eskiden İnönü Stadyumu’nda 3 takım taraftarı ile aynı yerde maç seyrederdik. Polis falan da yoktu. Küfür bile etmezdik.

Çok başarılı bir işadamı olarak hiç medya patronu olmayı düşündünüz mü?

Çok bilinmez ama Hürriyet Gazetesi’ni almam için ilk teklif bana geldi. Erol Simavi beni telefonla aradı ve gazeteyi sattığını söyledi. Suna ve Rahmi Bey’le, Vehbi Bey’e bunu ilettik. Vehbi Bey ‘katiyetle olmaz’ dedi. Huzurunuz kaçar, devlete bulaşırsınız, devletle kavga edersiniz dedi. Bankacı da yapmamıştır bizi. Onun meşhur bir sözü vardır; elden alacaksın ele vereceksin el ödemeyecek bana geleceksin.

GENÇLER HAYATA SIFIRDAN BAŞLAMALI

Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli iş adamlarından biri olarak genç girişimcilere ne tavsiye edersiniz?

Okuduklarımızla hayat aynı şeyleri göstermiyor. O yüzden kendi alanlarında en az 2 yıl sektörün içinde yer alsınlar. Ve sıfırdan başlamalılar. Sıfır bazen fatura kesmek, raf düzeltmek, satış, temizlik yapmak veya gündem hazırlamaktır.

Size göre başarıdaki en önemli nokta nedir?

Bizde insan teması çok mühimdi. Şimdi ise işler telefonla çözülmeye çalışılıyor. Oysaki karşılıklı, göz göze olunması çok mühimdir. İşler bizzat takip edilmeli dürüst, saygılı olunmalı. Her şey yerinde yapılmalı.

Son mesajınızı Antalya için alalım.

Bu kenti yönetenler birleşsin. Çok iyi bir valimiz var. Öyle ki kapmalarından korkuyorum. Antalya’yı ne olur dünya markası yapalım. Projelerin peşinde koşsunlar. Kaleiçi’ni doğru planlasınlar. Bu kent siyasete alet edilmesin. Kaleiçi yaşatılsın. Bu sokaklarda sanata yer verilsin. Türkiye’nin en iyi markaları burada olsun.

 **

Bu 200 bin genç Atatürk’ün elinde kalsaydı

 Atatürk iyi Fransızca bilen çok kitap okuyan bir lider. Aşağı yukarı 5 bin kitap okumuş. Galatasaray Lisesi müdürünü almış meclise koymuş, meclis başkanı yapmış. Çanakkale Harbi’nde, okuyan 200 bin evladımız yaşamını yitirmiş. Atatürk’ün elinde kalsaydı bu 200 bin kişi Türkiye çok daha çabuk büyürdü. 6-7 Eylül olaylarında da bilen, görgülü, sanatkâr, tecrübeli isimler kayboldu gitti.

Talya Oteli tekrar açacağız

Antalya’nın ilk 5 yıldızlı oteli olan Talya Oteli’nin sorunu çözüldü. Yakında tadilat çalışmalarına başlayacağız. Tekrar hizmete açacağız.

 Türkiye’nin en büyük şansı Atatürk

 Türkiye’nin en büyük şansı Atatürk ve devrimleridir. Düşünsenize kadınımıza İsviçre’den evvel bütün haklarını vermişiz.

 Dalai Lama dünya çok zorda dedi

 Tibet’in ruhani lideri Dalai Lama ile 55 dakika konuştuk. Budist ama güncel bir insan. Dünyayı 5 bin yılda kirlettiğimiz kadar son 5 senede kirlettik dedi. Dünya çok zorda diyor. Bunun nedeni yükselen hayat seviyesi ve uyumsuzluk. Eşim Suna için getirttiğim Tibetli bir doktorumuz da var. Öbür tarafa yaklaşmaya başladık ya bu tür ruhani şeylere ilgi duyuyorum sanırım.

 Apple otomobil sektörünü satın alacak

 Teknoloji devi değeri 760 milyar dolar olan Apple gün gelecek bütün otomotiv sektörünü satın alacak. Telefon boyutundaki pillerle 140 kilometre gideceksiniz. Yanınızda 6-7 pille İstanbul’a, Ankara’ya gideceksiniz. Sonra da şarja bağlayacaksınız. Artık çok büyük paralar ayrılıyor enerji konusunda. AR-GE çalışmaları çok önemli. Tabi yazılım da çok önemli. Bakın NATO uçakları birbirini vuramıyor. Bunlar hep yazılımla yapılıyor. Yazılım büyük sermaye, güç olacak.

Her turizmci  1 dolar verse

Turizmciler kendi arasında bir fon oluştursa ve 1 dolar toplasa yeter. Bu fonla her şeyi düşünen, planlayan bir büro açılsa. En basitinden bu kentin simgesi olmalı. Ve en kısa sürede markalaşma hadisesi halledilmeli.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!