Güncelleme Tarihi:
Hatta tam aksine yerli halkın ‘ turistler her yerde, bize yer kalmıyor’ serzenişi aldı başını gidiyor. Pek haksız da sayılmazlar. 60 milletten 9 milyon turist geldi bu şehre. Geçmiş yıllara göre en önemli farkı, bu yaz turistler her yerdeler.
Sadece oteller değil, AVM’ler, halk plajları, restoranlar, şehir merkezi, tur otobüsleri, taksiler, eczaneler, semt pazarları, hastaneler, diş merkezleri, su parkları, nehirler, göller, kapalı yol, Kaleiçi, teleferikler, şehir içi otobüsleri, berberler, fast foodlar, hamamlar, Beach Park, her yer ama her yer tıka basa turistle dolu.
Verimlilikleri konusunda ‘mutluyuz, değiliz’ bilemem (bu konuda yakınmalar her zaman olacaktır) ancak bu, turistlerin şehrin bütün damarlarına aktığı gerçeğinin üstünü örtmüyor. Turistler artık her yerde…
Yıllardır turistin otelden çıkmadığından yakınır dururken, şimdi bütün şehir bu hareketlilikten payını almaya çalışıyor. Bugünlerde Antalya’da bulunduğunuz birçok ortamda turistlerin yerel haktan daha çok olduğunu sıklıkla gözlemleyebilirsiniz. Vakit bulursanız herhangi bir AVM’de bir yarım gün geçirin derim. Ya da bir semt pazarına uğrayın. Kalabalıktan ve yoğun alışveriş kuyruklarından dolayı gezmekten vazgeçip, çıkabilirsiniz bile.
NE OLDU DA KENTİ TURİST BASTI?
Peki ‘ne oldu da birden turistler şehri bastı? ‘ dersiniz. Yıllardır yatan turist nasıl oldu da gezen turist oluverdi? Tespit edebildiğim kadarı ile bunun birkaç önemli nedeni var, önem sırasına göre sıralamaya çalışayım:
1. En önemlisi TL’nin cazibesi turistin aklını başından aldı. Kur avantajı fırsatını kaçırmak istemedikleri için otellerden çıktılar ve sıklıkla TL ile alışveriş yapabildikleri şehre geldiler. Gelmişken, hamama da gittiler, berbere de. Dün karşımda lahmacunu dürüm yapmış yiyen turistler oturuyordu. Yıllardır her şey dahile yüklenen turistin otelden çıkmamama sorununu, ‘TL’nin cazibesi ile aştık’ diyebiliriz.
2. Turist portföyü değişti. Şehirde gördüğümüz turistlerin büyük bir çoğunluğu Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Rusya’dan. Batı Avrupalıların çoğu da orada yaşayan azınlıklardan oluşuyor. Bu insanlar gün boyu şezlonga uzanıp ay çiçeği gibi güneşe doğru dönen değil, gezen turistler.
3. Oteller tıka basa dolu. Böyle olunca herkesin mutlu olduğunu düşünmek zor. Sürekli yüzlerce kişinin arasında stresli bir koşuşturma içindesiniz. Turistin havuz kenarında şezlong kapmadan, restoranda iyi bir yer bulmaya kadar bir çok ‘tatil dertleri’ var.
Dakikalarca gözleme kuyruğunda bekleyen turistleri çok görmüşsünüzdür. Biraz daha kişiye özel, biraz daha ülkeye özeli yaşamak isteyenler, bu ortamdan uzaklaşarak şehre doğru uzadılar. ‘Bu durum eskiden de vardı’ diyebilirsiniz. Bu konuyu birinci maddeyle birleştirmenizi öneririm.
4. Sokakta gördüğümüz turistlerin hepsi bizim düşündüğümüz anlamda turist değiller. 3 farklı şekilde buradalar:
Bir-iki haftalığına gelen gerçek turistler, savaş nedeniyle birkaç aydır burada yaşayan geçici turistler, artık Antalya’ya yerleşmiş ve şehri bizim kadar tanıyan Antalyalı yabancılar. Biz hepsini turist olarak görüyoruz ama yıllardır burada yaşayan Helga, Olga’lar artık turist değil. Sokaklarda gördüğümüz bu yoğunlukta onların da katkısı var.
Eylül ayına girdik ve önümüzdeki 2,5 ay bu hareketlilik artarak devam edecek, zira artık ılıman hava da buna daha çok imkân tanıyacak ve Avrupalı turist de gezecek. Bence Antalya’nın doyasıya tadının çıkarılacağı en güzel ay Eylül. Merak etmeyin en geç kasım ortasında baş başayız yine…
O zaman siz de turistler gibi eylülün tadını çıkarın!...