Güncelleme Tarihi:
ÜNİVERSİTELERDE örnekleri bulunan bir felsefe oditoryumu, antik Yunan ve Roma mimarisine özgü sütunların arasından çocukların ve gençlerin düşünsel dünyalarına açılıyor. Duvarlarda Raffaello’dan Leonardo Da Vinci’ye ünlü ressamların felsefe tarihinin farklı dönemlerine ait rölyef eserleri ve akrilik tablolarında, Sokrates’in Ölümü, Atina Okulu, Bilgelik Evi ve Vitrivius Adamı gibi çalışmaları yer alıyor, felsefe üzerine binlerce kitap bulunuyor. Herkesin düşüncelerinin eşit derecede önemli ve dinlemeye değer olduğunu hissettirmek üzere dizayn edilmiş masa ve sandalyelerde öğrenciler düşünüyor, irdeliyor ve felsefe yapmayı deniyor.
NEFES ALIR GİBİ
Eleştirel düşünceyi temel alan bu felsefe okulunu oluşturmaya nasıl karar verdiniz? Bu tür eğitimin sonucunda neyle karşılaşıyorsunuz?
Felsefe eğitimi konusunda dünyanın prestijli üniversitelerini takip ettikten sonra felsefe hocalarından ve öğretim üyelerinden oluşan bir danışma kurulu oluşturuldu. ‘Çocuklar için Filozofi’ adı altında bir program başlattık. Bu oditoryum ile asıl amacımız, felsefe ve tarihi hakkında doğrudan bilgiler sunmak değil, öğrencilerin nefes alır gibi felsefeyi deneyimlemelerini sağlamak. Öğrenciler burada ortaya atılan düşünceleri irdeliyor, kendi savunularını ortaya koyuyor. Burada tartışırken birbirlerini dinlemeyi öğreniyorlar. Sistemli ve analitik düşünmeye alışarak problem çözme becerisi kazanıyorlar. Eğer biz çocuklarımızı farklı düşünen, bir şeyler üreten, yenilikler ortaya koyan mucitler olarak yetiştirirsek, ülkemizin dünya üzerindeki konumlandırılışının değişeceğini düşünüyoruz. O yüzden farklılıkları cesaretlendiriyoruz.
BU YETENEK DOĞUŞTAN
Küçük yaşta çocukları felsefeyle tanıştırmak zor olmuyor mu?
Sanılanın aksine, felsefe her zaman asık suratlı ve yaşlı filozofların sorumluluğunda bir şey değil. Asıl filozoflar çocuklar. Çünkü felsefeye doğal bir yatkınlıkları var. Çocuklar doğduklarından itibaren her şeyi merak eder ve sorgular. Onları kalıplara anne babaları ve biz öğretmenler sokuyoruz. Aynılaştırmayı hedefleyen eğitim sürecinde bu doğal yetenekleri yok oluyor. Merak, sorgulama, cesaret ve eleştiri... Bir çocuktaki doğal felsefi tavrı tüketecekleri cevaplar vererek törpülemek yerine, teşvik ederek ortaya çıkarmak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bilim ve teknolojinin üreticisi nesillerin yolu felsefeden geçiyor. Bu zamana kadar bir ansiklopedi gibi çocukların tüm sorularına cevap vermeye çalıştık. Asıl yapmamız gereken, hayal güçlerinin gelişmesi için onları derin düşünmeye teşvik etmekti. Bir çocuk, “Gökyüzü neden mavi? diye sorduğunda, ona bunun bilimsel altyapısını anlatmadan önce, “Sen ne renk olmasını isterdin?” diyerek düşünce dünyasına açılan yeni kapılar aralamalıyız.
Aileler ile yaptığınız çalışmalar, çocuklarını keşfetmelerini ve iyi iletişim kurmalarını sağlıyor mu?
Hepimiz çocuklarımızın ilerde sorumluluk sahibi, adil, cömert ve hoşgörülü insanlar olmasını isteriz. Ama bu kavramların ne anlama geldiğini düşünmeyiz. Örneğin adalet ne demek? Cömert olmak ne anlama geliyor? Bir çocuk her durumda hoşgörülü davranmalı mı? Hoşgörü göstermeyeceği olaylar var mıdır? Çocukların aileleriyle de etkinlikler düzenleyerek, bunun gibi sorgulamaları birlikte yapıyoruz. Velilerin “Benim çocuğum bu kadar yaratıcı cevap verebiliyor mu gerçekten” dedikleri oluyor. Evet bütün çocuklar dizginlenmediklerinde harikalar yaratabiliyorlar.
LORDLAR KAMARASI’NDA BİR GÜN
Burada tartışmalar ne tür hikayeler üzerine kuruluyor?
Böyle bir imkanı biz Milli Eğitim’e ve tüm kuruluşlara açtık. Ortak programlar oluşturup etkinlikler düzenliyoruz. Geçenlerde İngiliz parlamenter sisteminin bir simülasyonunu yaptık. Öğrencilerimiz ve başka bir okulun öğrencileriyle Lordlar Kamarası’ndaki sistemi canlandırarak muhalefet, iktidar gibi rollere büründüler. Yasa önergesi vererek üzerine tartışmalar yaptılar. Yüksek demokrasi olan başka bir ülkedeki parlamenter sistemin nasıl işlediğini görmek, felsefenin temel amacı olan sorgulamayı beraberinde getiriyor. Velilerle yaptığımız etkinlikte de İyonyos’un düğümünü birlikte çözdük.
ÇOCUKLARDAN GELENLER
Felsefe öğretmeni Hazal Berfin Tepe, “Kavramlarla ilgili sorulara çocukların ilginç cevapları oluyor mu?” sorusuna “Olmaz mı?” diye yanıt verirken, birçok yetişkinin vermekte zorlanacağı türden cevaplarla dolu örnekleri sıraladı.
* Adalet ve eşitlik kavramları aynı şey midir üzerine tartıştığımız bir etkinlikte 9 yaşındaki bir öğrencimden afilli bir yanıt almıştım. Aynen şöyle söyledi: “Diyelim ki kış ayındayız. Yanımızda bir zürafa, bir kurbağa ve bir ördek var. Üçü de üşüyor. Hepsine aynı boyda atkı versek üçü de ısınır mı? Aynı boyda atkı verirsek eşit olur. Ama üçüne de vücut boylarına uygun, onları ısıtabilecek boylarda atkılar vermeliyiz. İşte bu adaletli olur.”
* Başka bir hikayede anlattığım bir karakter, arkadaşının doğum gününe giderken bir çikolata sepeti götürüyordu. Yolda dayanamayıp hepsini yiyordu. Çocuklara “En yakın arkadaşın senin yanına gelirken getirdiği tüm çikolataları yese ne hissederdin?” diye sordum. Çocuklardan biri, “Çok üzülürdüm. Ama kendim için değil arkadaşım için üzülürdüm. Bütün çikolataları yediği için karnı ağrırdı” dedi. Biz yetişkinler bazen bu kadar empati kuramıyoruz. Önce kendimizi düşünüyoruz.
* Bir yağmur olsaydın nereye yağardın? sorusuna bir öğrencinin yanıtı, “Şu anda nerede ihtiyaç varsa oraya yağardım” olmuştu. Bu yanıt küçük yaşta edinilmiş yüksek empati anlamına geliyor. Ama test ve sınavlara boğulmuş çocuklar ise bu soruya mekan mı, ülke mi, yoksa kıta mı söyleyeceğim?” diye yanıt veriyor.
* Kimseye seninki doğru seninki yanlış demediğimiz için çocuklar yargılanma korkusundan düşüncelerini açığa çıkarıyorlar. Çocukların empati ve hoşgörü yetenekleri böyle artarken, zaman zaman verdikleri cevaplardan yaşadıkları önemli sorunlarının da farkına varabiliyoruz.