Güncelleme Tarihi:
ELAZIĞ depreminin yaşandığı gece hızla hazırlanıp afet bölgesine doğru yola çıkan Antalya Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi’nde (UMKE) görevli tim, depremden zarar görenlere ilk müdahalelerini yapıp depremin yaralarını sardıktan sonra kente geri döndü. Dönerken onların içlerinde tanımadıkları bir alanda tanımadıkları bir ele dokunup onlara yardım etmiş olmanın iç huzuru vardı. Afet bölgesine giden beş kişilik UMKE timinin lideri Taner Akkul beraberindeki 112 görevlisi Döndü Kunt, İl Sağlık Afet Koordinasyon Merkezi’nde görevli Kemal Bostan, Manavgat İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden Feyyaz Deniz Sarıgöl ve Kumluca 112’den Enes Diler, arama kurtarmanın devam ettiği sıcak saatlerde yaşadıklarını, zor dayandıkları anları ve bölgeyle ilgili izlenimlerini Hürriyet’e anlattı.
Taner Akkul:
Depremi haber aldığınız andan itibaren nasıl bir süreç yaşadınız?
24 Ocak’ta 20.55’te olan depremin haberi bize 5 dakika sonra İl Sağlık Müdürlüğü’nden geldi. Deprem bölgesi için gerekli hazırlıkları yapmamızı istediler. Bölgede personel ve lojistik ihtiyacı olduğunu öğrendik. Biz burada 5’er kişiden oluşan 2 tim olarak bir saat içinde merkezimizde toplandık. Sağlık Bakanlığı’ndan deprem bölgesinde sahra şişme hastaneye de ihtiyaç olduğu bilgisi geldi. Bizim elimizde de 550 metrekarelik 8 üniteden oluşan bir sahra hastanesi var. Sahra hastanesinde gerekli olduğunda küçük operasyonların bile yapılabileceği teçhizat var. Hastaneyi araca yükleyerek gönderdik. Biz de 5 kişilik bir tim olarak 23.00 civarında çıkış yaptık ve sabah saat 10.30 gibi Elazığ’a girdik. Sağlık Bakanlığı’nın toplanma merkezine gittik ve kayıtlarımızı yaptırdık.
Orada nasıl bir durumla karşılaştınız?
Bizimle beraber Elazığ’da 118 UMKE ekibi ve 300 ambulans vardı. İlk gün 11 saatlik yoldan sonra hemen eşyalarımızı hazırlayıp 18 saat aralıksız çalıştık. Bize 12.30’da Mustafa Paşa Mahallesi’nde görev verildi. Merkezdeki en çok hasar gören bölgeydi. Orada 4 saat çalışıp 2 saat dilenerek enkaz başında sürekli çalıştık. İkinci günden sonra enkaz çalışmaları bitti. Çalışmalar bitene kadar depremden en fazla etkilenen Mustafa Paşa’da çalıştık. Depremin ikinci gününden sonra da çevre ilçelere gitmeye başladık. Depremin merkez üssü olan Sivrice’ye giderek sahra hastanesini kurduk. Orada sağlık hizmeti verdik. Daha sonra Gezin’e geçtik. Oyaya da bir sahra hastanesi kurduk. Son iki gün boyunca hastanelerde çadır kurarak içinde sağlık hizmetini verdik. 6 günün sonunda cuma akşamı bölgede enkazdan çıkarılanlar sona erdiğinde, bölgedeki durum kontrol altına alındığında döndük.
Elazığ ve ilçelerindeki afet alanlarında çalışmalar nasıl işliyordu?
Ben Marmara depremini, Van depremini ve Adıyaman depremini gördüm. Elazığ depreminde tüm ekiplerin daha profesyonel olduğunu ve reaksiyon hızının önemli ölçüde arttığını gördüm. Personel sayımız arttı ve yaralıya müdahale süremiz kısaldı. Böylece enkaz altındakileri canlı olarak kurtarma oranımız daha yükseldi.
Ekibin bulunduğu enkaz alanında neler oldu?
Mustafa Paşa Mahallesi’ndeki enkazların kuzey yamacında çalışırken yaşam koridoruyla aldığımız bir canlı, 3 de yaşamanı yitirmiş kişi vardı. Biz sıcak alana sadece enkaz altında biri bulunduğunda giriyorduk. Kişinin ex mi canlı mı olduğunu kontrol ederek müdahale ediyorduk. Yaralının haberini aldığımızda ekibin bir bölümü hemen gidip durumuna baktı. Yaşam koridoruyla taşındıktan sonra orada ilk müdahaleyi yaptık. Nabzının attığını, bilincinin yerinde olduğunu gördükten sonra damar yolunu açıp sıvı takviyesi yaptık. Enkazdan çıkan yaralıların vücudunda elle tespit edebildiğimiz bir kırık varsa atel alıp, sedyeyle sabitleyip öyle indiriyoruz. Oksijen ihtiyacı varsa o anda karşılıyoruz. Multiple organ travmaları enkazda sık karşılaşılan bir durum oluyor. O nedenle ilk yardım yaşam desteğini yaptıktan sonra vakit kaybedilmeden hastaneye sevk ediliyor.
Kemal Bostan:
İLK MÜDAHALELER GECİKMEDİ
Enkazdan çıkardığınız yaralı o anda ne durumdaydı?
Yaralı 40’lı yaşlarda bir erkekti. O anda bilinci açıktı. Sürekli çocuklarını sayıklıyordu. Ambulansa alınırken “Çocuklarım iyi mi, eşim çıktı mı?” diye soruyordu. Elazığ depreminde UMKE’nin en büyük başarısı sağ kalımı artırmak oldu. Enkazda ulaşılan kişinin bulunduğu yerden çıkarılabilmesi zaman alıyor. Enkaz yerinde damar yolu açılıp tedaviye başlandığı zaman hastanedeki tedaviye kadar geçen sürede zaman kaybını önlemiş oluyoruz. Hastanın sadece kolu bile gözükse tedavisine başlayabiliyoruz. Bu şekilde anında müdahaleyle ezilme sonrası oluşan ‘crush sendromu’ ile can kayıplarını önlemiş olduk. Deprem bölgesinde kimse sendrom yaşamadan tedaviye alındı.
ENKAZIN BAŞINDA ZOR BEKLEYİŞ
Sadece enkaz altında değil üstünde de zor bir bekleyişin olduğu bir ortamdaydınız?
Biz enkaz alanında koordineli çalışıyorduk. Bir ekip vakayı çıkarıp güvenli şekilde indirdikten sonra sıra diğer ekibe geçiyordu. Sıra bize geldiğinde enkazdan çıkarılan yaşamını yitirmiş biri 4, diğeri 7 yaşında olan iki çocukla karşılaştık. Onları aldığımız zaman çok zor anlar yaşadık. Benim de aynı yaşlarda çocuklarım var. Kucağımızda cansız bir çocukla enkaz bölgesinde olmak çok ağırdı. Ölen çocukların yakınları, kayıplarını görmek istediler. Çünkü inanamadılar. “Belki onlar ölmemiştir. Belki başka biridir” diyerek kabullenmek istemediler. Onları ambulansa aldık. Orada çocukları gördüler. Hepimizin içinde büyük bir üzüntü vardı. Bekleyen vaka yakınları neyse biz de oyduk orada. Biz de dört gözle bekliyorduk. Enkazdan çıkanın cansız olduğunu görünce büyük bir çaresizlik yaşıyorduk. Canlı çıktığında da en çok sevinen biz oluyorduk.
Döndü Kunt:
ORADA ZAMAN DURDU
Orada kim olduğunu bilmediğiniz insanlarla yardım ederken ne hissettiniz?
Ekibimizde küçük yaşlarda depreme yakalanmış ve depremde yakınlarını kaybetmiş insanlar var. Biz çocuk yaşta çaresizliği gördük. Aynı acılar yeniden yaşanmasın diye, içimizde bir kurtarma duygusu oluştu. Beni en çok etkileyen şeylerden biri enkazın içinden çıkan bir saatti. Mustafa Paşa Mahallesi’nde çalışmalara devam ederken onu bulduk. Saat tam da 20.56’da kalmış. Bir parçası kırılmış ve deprem anında kalmış bu saat bizi çok duygulandırdı. Enkaz alanında saatleri çıkarıp duvarların dibine koymuşlardı. O görüntü çok şey anlatıyordu. Orada zaman deprem anında durmuştu.
Afet bölgesinde neler yaşadınız?
Enkazdakilerin yakınları sürekli bizimle göz teması kuruyordu. Yakınlarının durumunu kaygıyla beklerken bizden gelecek bir haberin umudu içindelerdi. Öyle bir ortamda o ailelere kötü haber vermemiz gerektiğinde boğazımız düğümleniyordu. Endişeli bakışlar arasında tıbbi müdahale yapmaya devam ediyorduk.
Feyyaz Deniz Sarıgöl:
Deprem şehrinde gördüklerinizi biraz anlatır mısınız?
Bölge çok zordu. Gittiğimiz zaman hava sıcaklığı -15 dereceydi. Antalya’ya kıyasla 30 derecelik bir sıcaklık farkı vardı. Ama soğuk olacağını bildiğimiz için hazırlıklıydık. Gittiğimiz zaman barınma, gıda gibi destekler istemiyoruz. Çadırımızı kuruyoruz ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek donanıma sahip oluyoruz. Bölgede depremden sonra çok sert artçı depremler oldu. Bir taraftan çalışırken bir taraftan da o sarsıntı anlarını yaşıyorduk. Döndüğümüzden beri hala sallandığımızı hissediyoruz.
HALKIN SEFERBERLİĞİ
Zor geçen 6 günden aklınızda neler kaldı?
Halkın bizim yardıma geldiğimizi görüp gösterdikleri sevgi ve sürekli yolumuzu açmaya çalışmaları bizi çok duygulandırdı. Elazığ’a giderken yakıt almak için durduk. Oradakiler onlar için geldiğimizi biliyorlardı. “Bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sordular. Teşekkür ettik. Ama aracımıza döndüğümüzde koltuğun üzerinde bisküviler bulduk. Aç kalmasınlar diye düşünerek koymuşlar. Elazığ’dan sabah saatlerinde 60 kilometre uzaklıktaki Sivrice’ye giderken simit aldığımız esnaf “Benim vicdanımı rahatlatmanı istiyorum” diyerek para almaya ısrarla itiraz etti. Herkesin birbirine yardım etmeye çalışmasından çok etkilendik.
Enes Diler:
ANTALYA AFETE HAZIR MI?
Antalya’da afet konusunda ne gibi hazırlıklar yapılıyor?
3 gün süren Hastane Afet Planı eğitimleri düzenliyoruz. Her hastane planlarını oluşturup bize gönderiyor. İncelemelerden sonra onaylandığı takdirde planlar hazır olmuş oluyor. Plan dahilinde hastanelerde hareketli olan bütün cisimler sabitleniyor. Daha sonraki aşamada hastanelerde afet planına ilişkin tatbikatlar yapılıyor. Deprem senaryosunda neler yapacaklarını, tahliyeleri nasıl gerçekleştireceklerini, kimlerin hangi bölgelerde çalışacağını bu uygulamalarla öğreniyorlar. Antalya’daki 49 hastanede 3 yıldır tüm tatbikatlara gözlemci olarak katılıyoruz.
BU GÖNÜLLÜLÜK TAKDİRE DEĞER
Antalya, Isparta ve Burdur’un içinde bulunduğu bölgede hizmet veren Antalya UMKE ile ilgili bilgi veren Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Mehmet Fatih Gülşen, “UMKE Sağlık Bakanlığı kadrolarındaki gönüllülerden oluşuyor. Ekibe dahil olmak için 5 gün süren bir eğitim alıyorlar. Similasyon enkaz hazırlıyoruz. Enkaza girip orada nasıl hareket etmeleri gerektiğini öğreniyorlar. Yani afette yaşadığının bir demosunu alıyor bizden. Senede iki defa yapılan kamplarda tatbikatlara katılıyorlar. Dağcılıktan kampçılığa her konuda yeterliliğe ulaşıyorlar. Bütün bunları maddi bir karşılık beklemeden yapıyorlar. Kimisi 112’de, kimisi de hastanelerde çalışırken duyarlılık gösterip ekibe katılıyorlar ve afet bölgesinin zorlu şartlarında uykusuz çalışıyorlar. Bu gönüllülük takdire değer” dedi.